AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Bir başka yöne doğru...

Önce inanamadım, ama söyleyen uzun yıllardır Almanya'da mesleğini sürdüren bir gazeteci olduğu için kulak verdim: Frankfurt Havaalanı'nda temizlik ve servis işlerinde çalışan bir grup Türk kadına 'sözlü çıkış' emri iletilmiş... Sebebi söylediğimde siz de inanmayacaksınız: Başörtülü olmaları... Havalimanına artık başı örtülü kadın çalışan alınmaması için sözlü bir tâlimat da varmış...

Bu söylentiye inanmam için sebebim var: Wall Street Journal'de yayımlanan Alman araştırma kurumu Gfk'nın 21 Avrupa ülkesinde yaptığı bir kamuoyu araştırması İslâm-karşıtlığında müthiş artışlar olduğunu gösteriyor. Avrupa'da yaşayan Müslümanlar ile ilgili hisleri dolaylı bir soruyla ("Müslümanlara karşı görüş ne kuvvette?") deşilen Avrupalıların tavrını Akşam yazarı Deniz Gökçe, "(kurum) antimüslüman tutumların yüzde 70 oranına kadar yükseldiğini tespit etmiş" diye özetliyor...

Tabii, bir de Yvonne Ridley'in İngiltere'de başından geçenler var...

"Yvonne Ridley adını nereden hatırlayacağım?" diye düşünmeyin, kendisini iyi tanıdığınıza eminim: 11 Eylül sonrasında Amerikan saldırısına hedef olan Afganistan'a Sunday Express gazetesi muhabiri kimliğini gizleyerek girdikten sonra rehin alınmış İngiliz kadın gazeteci oydu. Ülkesine döndükten sonra, bir yandan başından geçenleri 'In the Hands of The Taliban' (Tâliban'ın elinde) adlı kitabında anlatan Yvonne Ridley, bir yandan da kendisini rehin alanlara verdiği sözü tutmak üzere İslâm'ı incelemeye koyulmuştu. İncelemesi onu hayatının en köklü değişimine sevketti: İslâm'ı kabule...

Ortadoğu'ya ilgisi eskilere ve biraz da kişisel tercihlere dayanıyor... Bugünlerde 11 yaşını sürüyor olması gereken kızı Daisy'nin babası Davud Zaura bir Filistinli; Arafat'ın istihbarat şefi iken İngiliz gazeteciyle ilişkisi yüzünden gözden düşen Davud kapağı İngiltere'ye atmıştı. Bugün beraber değiller, ama Davud Zaura hâlâ 'siyasî sığınmacı' olarak İngiltere'de... Bu konu açıldığında, Yvonne Ridley, "O bir başka öykü" deyip kapatmayı yeğliyor...

Bugünlerde anlattığı başka ve hazin bir öyküsü var artık Müslüman olmuş İngiliz gazetecinin... Kişisel, ama kolaylıkla başkalarına da yaygınlaştırılabilecek bir öykü bu: Kendisi gibi İngiltere'de yaşayan ve dininin gereklerini yaşamak isteyen bütün kadınlara...

"İslâm'ı din olarak kabul ettiğimde başörtüsü takmam gerektiğini de biliyordum" diyor ve ekliyor Ridley: "Başörtüsü tevazu simgesi olduğu kadar kamuya kimlik açıklamasıdır da. Bir çok başka sonradan Müslüman olmuş kadın gibi bana da en zor gelen ve giymemek için her türlü bahaneye sarıldığım konu buydu."

Sonunda başörtülü dolaşmaya karar vermiş İngiliz meslektaşımız: "Bunu yapınca başıma gelenler inanılır gibi değil" diyor: "Bütün yaptığım başıma bir örtü takmaktan ibaretti, ama o andan itibaren 'ikinci-sınıf' bir vatandaş oluverdim. Bazılarından hakaret göreceğimi biliyordum tabii, ama hiç tanımadığım kişilerin tam bir düşmanlığına mâruz kalmak... İşte bunu beklemiyordum..."

İngiltere sokaklarında müşteri arayarak dolaşan o siyah taksiler var ya, işte onları durdurması bile sorun oluyormuş: "Londra'da Arapların rağbet ettiği Edgware Caddesi üzerinde bekleşirken, tepe ışığından boş olduğu belli üç taksi işaretime rağmen durmadı. Geceyarısına az kalmıştı ve soğuktan kıkırdar haldeydim. Müşteri indirmek için duran dördüncü bir taksiye hamle edip kurtarıcıma sevgiyle bakarak camını çaldığımda, şoför hışımla dönüp ters ters baktı, nefret ve öfkesi yüzünden okunuyordu; beni almadan yürüdü gitti. Geçen ay, başım açıkken tebessümüme o da gülerek karşılık verirdi; şimdiyse onun gözünde terörist oluvermiştim..."

Başka bir gün eski filmlerde kadınların giydiği türden ipek şifon türü bir örtü taktığında ise aynı tepkiyi almadığını farketmiş Yvonne Ridley...

Tepkiler ilginç. Onu ilk kez başı örtülü gören bir Musevi kadın arkadaşı bu değişikliği önemsememiş; eskisinden farksız geçmiş buluşmaları. Bir başka eski dostu ise, aldığı düşmanca tepkileri aktardığında, "Ne yani" demiş, "İnsanların içinde Çeçen Kara Dullar gibi dolaşıp bir de sempati mi görecektin?" Donup kalmış Yvonne... Gördüğü tepkileri aktardığı Müslüman kadın arkadaşları ise, "Aramıza hoş geldin; biz o muameleye hergün 24 saat katlanmak zorundayız" demişler...

Garsonların kendisiyle bağırarak ve yavaş yavaş konuşmaya başladıklarını fark etmiş; "Sanki artık gerçek biri değilmişim gibi..." diyor bu duruma. Yanında başı örtüsüz bir kadınla yemeğe çıktığında, Yvonne'un ne yemek istediğini de o kadına soruyorlarmış... Regent's Camii'nde İngilizceyi bu kadar mükemmel konuştuğu için tebrik eden çıkmış... Bir taksi şoförü, "Arka koltuğa bomba bırakmayasın" demiş; bir başkası, ne alâkaysa, "Bin Laden nereye saklanıyor?" diye sormuş...

Gfk araştırmasında Fransa yer almıyor; Türkiye'nin AB üyeliği konusuna yaklaşımları Fransızların hislerini de açıklayıcı. Le Figaro, Fransız seçmeninin yüzde 67'sinin Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıktığını, bu oranın Chirac'ın partisini destekleyenlerde yüzde 71'i bulduğunu yazdı.

Türkiye'nin üyeliğine olumlu bakan Almanya'da başörtülü kadın çalıştırma yasağı konduğuna göre, Fransa'da yaşıyor olsaydı Yvonne Ridley'in işi çok daha zordu.


16 Aralık 2004
Perşembe
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED