AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
K R O N İ K  M E D Y A
Yeni Asya'dan naklen
hükümete son nasihatlar

Asım Asyalı'nın (ve dolayısıyla Yeni Asya'nın) Türkiye'nin muhtemel AB üyeliğine verdiği önem ve bu yolda geliştirdiği tavsiyeler-nasihatlar ile bugüne kadar hiçbir gazetede karşılaşmadık desek yalan olmaz... Yeni Asya, Türkiye'nin AB üyeliğine o derece önem veriyor ki, "Ankara"ya, "son dakika"da hatta "masada" bu tercihin önünü kesecek fevri bir davranışta bulunulmamasını şiddetle tavsiye ediyor.

Bir okurumuzun dikkatimizi çekmesi sonucunda ulaştık Mustafa Özcan'ın yazısına. Yeni Şafak okurlarının hiç mi hiç yabancısı olmayan Mustafa Özcan şimdilerde Yeni Asya'da yazıyor. İsterseniz yeri gelmişken bu eski Yeni Şafak yazarı hakkında bir iki söz de edelim: Özcan, muhakkak ki, "Türk medyası"nın şu kadar yıldır hiç mi hiç önem atfetmediği bir "coğrafya"yı, yani Ortadoğu'dan başlayıp Afrika'ya uzayan bir coğrafyalı çok yakından tanıyan (kimilerine göre "avucunun içi gibi bilen") bir gazeteci. Hiç şüphe yok ki, bu bilgisiyle, doğup büyüdüğü topraklar AB ülkelerinden (özellikle de genişlemeden önceki!) birisi olsaydı, adı bugün dünyada çok daha fazla bilinen bir gazeteciydi.

İşte, söylediğimiz gibi, bir okurumuzun uyarısıyla biz de açtık önümüze Mustafa Özcan'ın "Adap bilmez amigolar" başlıklı yazısını...

Bu köşe yazısında, Ertuğrul Özkök'ün "Yahudi-Hıristiyan kökler nedeniyle Avrupa'nın başka bir mecraya aktığını ve bundan dolayı Avrupalıların Felluce'de olup bitene seyirci kaldıklarını ima" eden ve bu arada Türkiye'nin "utanarak da, sıkılarak da olsa ABD'nin Felluce ayıbını yüzüne vurduğu için bölge militanı ve amigosu" olduğunu hatırlatan birkaç gün önceki yazısını analiz ediliyordu.

Özcan'ın bu yazısı da -düşüncelerinin tamamına katılıp katılmamak okura kalsa da- yine her zamanki gibi üzerinde çalışılmış, bilgilendirici bir yazıydı.

ASIL MESELE...

Ama biz, önümüzde (gazetenin internet baskısında) hazır Mustafa Özcan'ın yazısı dururken, uzunca zamandır -haksızlık biliyoruz ama böyle!- ihmal ettiğimiz Yeni Asya'nın özellikle Türkiye-AB ilişkilerine yönelik yayınlarına da göz atalım dedik. Ayrıca tam da günüydü doğrusu; yani günlerden 16 Aralık, yani "büyük gün"ün hemen arafesindeydik.

Yeni Asya'nın konuya ilişkin yakın günlerde yaptığı haberleri gözden geçirdikten sonra, biraz da gazetenin "Yazarlar"ına bakalım dedik. Gazetenin önemli köşe yazarlarından Asım Asyalı'nın geriye doğru birkaç yazısı özellikle dikkatimizi çekti. Yani şu başlıklar altında yayımlanan (tarih sırasına göre) yazılar:

"Ankara net olmalı" (12.12.2004)

"Türkiye AB sürecinden kopmamalı" (13.12.2004) "Ankara dikkat etmeli" (15.12.2004) "Türkiye tuzağa düşmemeli" (16.12.2004)

BÖYLESİNİ GÖRMEMİŞTİK

Bu dört yazıyı da dikkatle okuduk. Vardığımız sonucu hemen açıklayalım:

Asım Asyalı'nın (ve dolayısıyla Yeni Asya'nın) Türkiye'nin muhtemel AB üyeliğine verdiği önem ve bu yolda geliştirdiği tavsiyeler-nasihatlar ile bugüne kadar hiçbir gazetede karşılaşmadık desek yalan olmaz...

Yeni Asya, Türkiye'nin AB üyeliğine o derece önem veriyor ki, "Ankara"ya, "son dakika"da hatta "masada" bu tercihin önünü kesecek fevri bir davranışta bulunulmamasını şiddetle tavsiye etmektedir. Tamam, Asyalı'nın yazılarında kendisinin "Çok dindar bir Katolik" olduğunu defalarca tekrarlayan "Macar asıllı" Fransız Nikolas Sarkozy'nin "Selanikli Yahudi Nikolas Sarkozy" olarak takdim edilmesi gibi okuyanı şaşırtıcı cümleler yok değil; ama bu yazılarda bizi bugün ilgilendiren husus bambaşka.

İsterseniz şimdi de, Asyalı'nın söz konusu yazılarından bazı bölümleri aktarmadan önce, yazarın (ve dolayısıyla Yeni Asya'nın) Türkiye'nin AB üyeliğini niçin bu derece kararlı bir şekilde savunduğunun "anahtar" nitelikteki nedenini açıklayalım:

Asyalı (ve Yeni Asya) Türkiye'nin AB üyeliğine bu derecede (yani birinci dereceden) önem veriyor, çünkü aksi halde (yani üyelik umudu kaybolursa) Türkiye "ABD-İsrail-İngiltere ekseni"ne itilecektir. Asyalı, Türkiye'nin AB üyeliğini ülkenin demokrasi yolunda daha çok yol alabilmesi için de zorunlu görüyor tabii ki. Ama sanki (sakın birşeyleri ima ettiğimiz sanılmasın) "anahtar neden"in sözü edilen "eksene itilme" meselesi olduğu anlaşılıyor.

Asyalı'nın 12 Aralık'tan başlayarak yayımladığı dört yazıdan bazı bölümleri aktarmaya başlayabiliriz artık... (K.B.)


'Türkiye, başka kulvarlara atlama söylemleriyle AB sürecinden kopmamalı…'

"Avrupa fünunu (fenleri) ve medeniyeti"ni tahlil eden Bediüzzaman, "yanlış anlaşılmasın, Avrupa ikidir" diye baştan şerh koyar. (Lem'alar, 119 -120)

Gerçekten de bugünkü siyasî arenaya bakıldığında bir yığın tortuya rağmen AB'nin genel anlamıyla Bediüzzaman'ın târif ettiği "Birinci Avrupa"ya doğru bir arınma sürecinde olduğu görülür.

Zira Avrupa Birliği fikri, özellikle 30 milyon insanın katledildiği, koskoca kıt'anın baştan başa bombalanıp kentlerin, kasabaların, köylerin tahrip edilecek yerle bir edildiği İkinci Dünya Savaşından sonra barış, demokrasi, adalet, insan hakları ve hürriyetleri içinde kalkınma ihtiyacından doğmuş.

Bediüzzaman bunu, "İsevîlik din-i hakikîsinden aldığı feyizle hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye (insanlığın sosyal hayatına) nâfi (menfaatli) san'atları (sanat ve sanayi) ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları (ilimleri, fenleri) tâkip eden birinci Avrupa" olarak tanımlar.

'DİK DURMALI, DİKLENMEMELİ'

Ankara artık 17 Aralık sonrasına bakmalı. En kötü ihtimalle çıkacak "şartlı karar"ı dahi iyi ölçüp biçmeli. Ankara'nın işi, Başbakan ve bakanların zaman zaman telâffuz ettikleri "müzâkereleri red" raddesine vardırması, yine Türkiye'nin aleyhine olacak.

Ankara diretmeli, dik durmalı; lâkin diklenmemeli, caymamalı, vazgeçmemeli. Aksi halde Türkiye'nin AB'ye karşı ABD-İsrail-İngiltere eksenine itilerek dünyadaki zulüm ve vahşetine ortak olup perişan politikaların cenderesine gireceği âşikâr.

Umarız ki Başbakan ve bakanların zaman zaman kantarın topuzunu kaçıran ve hatta "AB'ye tehdit" anlamına gelen çıkışları, sâdece bir taktikten ibâret kalsın.

Aksi halde, olan yine Türkiye'ye olacak, AB içindeki Türkiye karşıtlarının ellerine bahaneler verilecek.

Oysa Türkiye'nin asıl demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve hürriyetleri serüveni 17 Aralık'tan sonra başlayacak…

Meselâ, Erdoğan'ın, Konya'da Konevi Kültür Merkezinde düzenlenen, Dışişleri Bakanı Gül ve bakanların da katıldığı 3. Bölge Yerel Yönetimler Toplantısında "Her ne kadar, 'biz Hıristiyan kulübü değiliz' dese de Türkiye'nin yer almadığı bir AB Hıristiyan kulübü olduğunu gösterir. Bunun ispat eder ve delillendirmiş olur" sözlerini sarfetmesine bu süreçte gerek var mıydı?

Keza, Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in Türkiye'nin AB'yi önemsediğini belirttikten sonra "Ancak her şeye rağmen AB demek gibi bir saflığımız yoktur" diye çıkış yapmasının yararı ne olacak?

Hele hangi maksatla olursa olsun Başbakan Erdoğan'ın, "AB'yi kurtuluş reçetesi olarak görenler, yanlış düşünceler içerisindedir" şeklinde konuşmasının nedeni nedir?

45 YILLIK EMEK

Hangi sebeple olursa olsun AB hedefinden caymak, Türkiye'nin 45 yıllık emeğine yazık etmektir.

Kaldı ki fazlasıyla beklentinin çıkmaması karşısında gösterilecek aşırı tepkiler, mevcut durumu daha da kötüye götürebilir, piyasaları da sarsabilir. Bu bakımdan öncelikle Ankara'nın bu süreçte daha çok dikkat etmesi gerekir.

Zira AB'den tarih alınmasına günler kala AKP hükûmetinden "Olmazsa da olur" türü tepkilerin devam etmesi Türkiye'yi daha da çıkmaz ve sıkıntıya sokabilir.

Doğrusu her fırsatta "AB olmazsa da olur" diye "rest" çeken Başbakan Erdoğan'ın "başka kulvarlar"a atlamaktan sözetmesi, ister istemez istifhamlara yol açıyor.

* * *

O halde Brüksel'deki karar ne olursa olsun Ankara AB sürecinde kalmayı fırsat bilip, ideolojik devletin kıskacından kurtulmak, demokratikleşme ve hukuk devletine ulaşmak için bir vesîle yapmalı…

Türkiye bu fırsatı hebâ etmemeli; ikide bir darbelerle ârızalanan demokrasisini tâmir etmek adına sabretmeli; günübirlik heveslerle ve "başka kulvarlara atlama" söylemleriyle AB sürecinden kopmamalı…

Türkiye'nin başka çaresi yok…


17 Aralık 2004
Cuma
 
YÖNETENLER: Kürşat Bumin
Alper Görmüş


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED