AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Emret komutanım...

Malum, Milli Güvenlik Akademisi ordu denetiminde ve Milli Güvenlik Kurulu bünyesinde faaliyet gösteren bir kurum.

Yüksek düzey bürokratlar, gazeteciler, kimi zaman öğretim üyeleri bu akademide ders alır, devletin resmi politikalarını, bu politikaları oluşturan esasları, hikmet-i hükümet kavramı ve gereklerini öğrenerek yeniden eğitilirler. Akademi mezunu olarak sistemin kazanç hanelerine yazılırlar. Milli güç, mili güvenlik kavramları, bunlara uygun hareket esasları birçok gazeteci ve bürokratı neredeyse yeniden oluşturur, görev anlayışını etkiler.

Sistemin kritik noktalarında yer alan aktörlere "siyaset üstü, değişmez devlet tavırlarının öğretilmesi, tehdit değerlendirilmesinin aktarılması" ilk bakışta çok şaşırtıcı gelmeyebilir.

Ancak bu eğitimin asker merkezli olması demokratik bir hukuk düzeni için başlı başına bir sorundur. Bu durumun yarattığı ilk sakınca, öğrencilere yerleşik devlet ideolojisinin, yani "devlet ve siyaset ayrımı ve hiyerarşisi fikri"nin nakşedilmesidir.

Öğretilenler arasında Harp Akademileri Komutanlığı'nın Mart 1995 tarihli Alçak Yoğunluklu Çatışma (Savaş Dışı Harekat) başlığı taşıyan çalışmasında yer alan "Meşruiyet soyut bir kavramdır. Genel seçimler her zaman meşrûiyeti yansıtmaz" cümlesi ve benzerleri de yer alır mı bilemeyiz.

Ancak bu akademinin öğrencilerin eğitim sonrası anlayışlarında ciddi değişiklikler gösterdiğini gözlüyoruz. Örneğin Ceviz Kabuğu Programı'nın yapımcı Hulki Cevizoğlu bu açıdan en bilinen örnekler arasında yer alır.

Meseleyi şöyle tarif etmek pek yanlış olmaz:

Askeri yapı ile toplumsal (ya da siyasi yapı) arasında işleyiş ve iç mantık açısından temel farklılıklar vardır. "Demokratik ya da demokrasiyi hedefleyen sivil ve siyasi düzen üç esas üzerine kuruludur. Eşitlik, özgürlük ve çoğulculuk..." Bu esaslar toplumların doğal dokusuna ve işleyişine uygun, bu dokudan üreyen ve bu dokuyu düzenleyen esaslardır. Eksiklikleri sorun, kriz, adaletsizlik, haksızlık, çatışma yaratır.

"Askeri bünye ise" sağlıklı ve etkin bir faaliyet için "eşitlik yerine hiyerarşi, özgürlük yerine itaat, çoğulculuk yerine tek seslilik esasları üzerine oturur."

Bunun içindir ki, demokratik düzenlerde askeri yapı ve toplumsal (ya da siyasal) yapı birbirlerine model olamazlar ve birbirlerinden kesin çizgilerle ayrılırlar.

Aksi durumlar otoriter ve krizden krize koşan bir toplum ya da güçsüz ya da kaotik bir askeri yapı üretir.

Türkiye'de ideal olarak tanımlanan durum ne yazık ki tersidir. "Milli çıkar" adı altında "tek seslilik", "beka" için "itaat ve hiyerarşi" devletin toplumdan beklentisi halini almıştır. Asker ise rol, işlev, yapı olarak bu beklentinin hem modeli, hem düzenleyicisi, hem taşıyıcısı olmuştur.

Milli Güvenlik Akademisi bu modelin "taşıyıcı" denetiminde öğretildiği yerdir.

Akademinin kursiyerlerinden Yaşar Ateşsoy, 28 Şubat-27 Mayıs 2005 tarihleri arasında yaşadıklarını "Bir Müdavimin Günlüğü-Ufkun Ötesine Yolculuk" başlıklı bir kitapta toplamış.

Günlükten anlaşıldığına göre söz konusu model sadece içerikle sınırlı değil, iş öğrencilerin davranışlarının elden geçirilmesinden başlıyor. Örneğin öğrenciler teneffüslerden derslere elde sallanan bir zil aracılığıyla çağrılıyor. Çoğunluğu sivil ve üst düzey bürokratlardan oluşan öğrencilerin akademi komutanına "komutanım" deme zorunluluğu bulunuyor. Müdavimler için düzenlenen gezilerde kılık kıyafet mecburiyeti var.

Ateşsoy şöyle anlatıyor:

"Okul komutanına 'Komutanım' diye hitap edeceğiz. Diğer rütbeli öğretim üyelerine rütbeleriyle hitap etmemiz mümkün. Bizlere verilen ve üzerlerinde adımız yazılı bulunan müdavim giriş kartlarını, sürekli sağ yakamızda ve adımız okunacak şekilde takacağız..."

"Zaten Tuğamiral M. Şemsi Aktuğ ile Mesut Albay da yarınki GAP gezisi ile ilgili bilgileri özetle tekrarlayıp, soruları cevapladılar. Yarın sabahtan itibaren akşama kadar spor kıyafet giyebileceğimizi söylediler. Alpaslan Kavaklıoğlu -biliyor muydu acaba?- 'Spor kıyafete kot pantolon dahil mi?' diye sordu. Cevap: 'Dahil değil.' Anlaşıldı: Yarın, kot pantolonun dahil olmadığı bir spor kıyafet giyebileceğiz."

Ne yazı ki, garip olanın doğal kabul edildiği, hatta iftihar vesilesi yapıldığı bir ülke burası...


3 Ağustos 2005
Çarşamba
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED