Başbakanla dün sivil heyet olarak yaptığımız görüşmenin ve bu çerçevede Erdoğan'ın yaptığı konuşmanın olumlu sonuçlar verdiği görmek mutluluk verici.

Bu görüşme ve konuşma, çatışmaların yoğunlaştığı, kentlerde terör eylemlerinin baş gösterdiği, öfke ve tepki dozunun arttığı, yetki arttırımı talepleriyle otoriterleşme riskinin yükseldiği sert iklime, "ılıman bir hava" kattı.

Hükümet ile sivil heyetin "şiddet karşıtı ortak bir tavrın altını çizmesi" bir yanda; başbakanın "PKK ile Kürt sorununu ayrıştırma ve sorunun demokrasi ve toplumsal bütünlük çerçevesinde çözülmesi gerektiği vurgusu" öte yanda; kimi küçük adım ve sembolik girişimlerin ne denli güçlü olabileceğini kanıtlamıştır. Gerek terör sorununun gerekse köklü toplumsal meselelerin çözümünde "toplumsal mutabakat"ın ve "aktif sivil tavrın" ne denli belirleyici olduğuna ilişkin ipuçları sunmuştur. Benzer şekilde toplumsal siyasetin asayiş politikalarının çok ötesinde bir güce sahip olabileceğini göstermiştir.

Bu tespitin nedenleri de ortada:

Dünden bu yana basında esen umut dolu olumlu hava... Güneydoğu bölgesinde yaşanan coşku ve görece rahatlama... PKK'nın baskı altında kalarak Başbakan'ın ziyareti sırasında eylemleri durdurma kararı... Çözüm aracı olarak şiddet karşıtlığını temel alan demokrasi adımlarının otoriterleşme önerilerinin önüne geçmesi...

Yaşanan onca şiddete rağmen doğan "umut, barış ve beklenti iklimi", Güneydoğu meselesinde en önemli sorunlardan birisinin şiddet ve kutuplaşma zemininde oluşan "psikolojik blokaj" olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır.

Başbakan'ın, ortak tavır almaktan, bildiri yayınlamaktan, sivil toplumu dolaylı olarak temsil etmekten başka vasfı olmayan sivil bir heyeti dikkate alması ve konuşmasında "Kürt sorunu" tabirini kullanması, çözüm gereğinden söz etmesi bile bu psikolojik blokajı örselemiş, daha öte bu psikolojik blokajın nasıl ve hangi koşullarda kırılabileceğini göstermiştir.

Denebilir ki, siyasi iktidar bu sivil heyeti kamuoyu oluşturmanın bir vesilesi haline getirmiştir.

Varsın olsun...

Amaç ve araç demokrasiye yönelikse vesile olmak memnuniyet vericidir. Kaldı ki sivil heyet de demokrat bir sesin yükselmesi ve değerlenmesine hükümeti vesile etmiş ve katmıştır.

Bu koşullarda Başbakanlık'taki toplantıya yönelik beklenti büyük oldu ve olmaya devam ediyor.

Ne var ki şunu göz ardı etmemek gerek:

Küçük ancak sembolik olarak yüklü adımlar sorun çözmez. Sorun çözümü için yol gösterir, ışık verir, belki de ortam oluştururlar.

Başbakan'la görüşen sivil heyet ne kimilerinin umduğu ne de bazılarının yerdiği gibi arabuluculuk yaptı ve somut siyasi önerilerde bulundu.

Kanımca yaptığımız şudur:

Sorunun çözülmesi için gerek devlet ve siyaset sahasının gerek Kürt siyasi alanının çoğulculaşması, demokratikleşmesi ve şiddetten uzaklaşması gerektiğine işaret etmek, tüm siyasal ve toplumsal aktörleri böyle tavra, çabaya davet etmek.

Sorunun meşru siyasi sistem içinde siyasi muhatapları ancak böyle ortaya çıkar. Bunun önkoşulu Güneydoğu'nun PKK'nın tekelini kıracak şekilde demokratikleşmesi ve çoğulculaşmasıdır. Benzer bir şekilde devletin, siyasetin Kürt soruna ve tartışmasına yönelik genişleme ve çoğulculaşma yaşamasıdır.

Nitekim tüm aksi manzaraya rağmen bunun koşulları olgunlaşmaktadır. Siyasi iktidarın yaptığı açıklama ve aldığı tavır bu durumun bir kanıtıdır. Diğer taraftan şiddet eylemlerinin ve terörün tekrar yükselmesi nedeni bu kez farklıdır. Bu kez "PKK, şiddeti kendiliğinden çoğulculaşma eğilimi gösteren Kürt siyasetini zapt u rapt altına almak ve tekelinde tutmak için siyaset karşıtı bir nitelikle yükseltmektedir."

Çoğulculuğun önünü açmak, sorunun bizzat kendi aktörleri eliyle, yani gerçek ve toplumsal siyaset yoluyla çözümüne zemin hazırlamak demektir.

Yarın Başbakan'ı izlemek üzere Diyarbakır'da olacağız...

Yarın Güneydoğu izlemleriyle buluşmak üzere...

ALİ BAYRAMOĞLU

Künye

Temsilcilikler

Abone Formu

Mesaj Formu

Online İlan