Receb-i Şerif teşrif etti.Mümin kalplere.

Mümin kalpler tatile çıkar mı? Yaradanı kalpde taşıdıkça,hak dedikçe ve hu dedikçe mümin kalpler tatile çıkar mı?

Kadın, "üç aylarda ne işimiz var denizde" dedi, kendi kendine. Artık eskisi kadar kolay seslendiremiyordu cümlelerini. Yanlış anlaşılmaktan daha çok korkuyordu, kurduğu cümlelerin, yaptığı gözlemlerin muhataplarının dini hassasiyetini azaltmasına vesile olmasından.

Hiç kimsenin hiç bir şeyine karışmamak, edindiği düstur bu idi. Ama yetmiyordu. Olmakta olana "daha daha " diye tempo tutmadıkça, huzur kaçırandı.Olduğu yerde kalmış olan, geçmişe takılı.

Sinizüt teşhisi konup ta deniz suyu tavsiye edilmiş olan küçük kızın elinden tutup kadınlar plajına giderken; psikolojik olarak hazırlıklıydı. Can dostu uyarmıştı:"Eskisi gibi değil, tesettürlü kadınlar artık bikinilerle denize giriyor." Yok canım diye düşündü.Bir iki genç kızdır muhakkak.Özenmişlerdir.Kişilerin özentisinden ziyade kitlelerin özentisiydi içini burkan.Bir iki bikiniliği anlamak için hazırlıklıydı.Ama gidip görünce sadece birkaç "adap mayolu" yaşlı kadının dışında çoğunluğun bikinili olduğunu görünce…

Çözüm:Küçük kızı ağabeyi ile denize girecekti.Karışık plajda.Bikinili kadınlar,adap mayolu kadınlar ve erkeklerin arasında.

Kadın balkona çekildi.

Bu kadınlar "Öyle denize gireceğinize hiç girmeyin" eleştirisini belli ki fazla ciddiye almışlardı."Öyle" değil "böyle" idiler artık.

"Türban televolesi" diyenler buraya bakınca ve yalnız buradan bakınca haklıydı.Herkes geminin içindeydi ve gemi sadece göstermenin ve gösterişin sularında yüzüyordu.Tatilin amentüsü ille de deniz.Bir daha ve aşk ile deniz.İlle de kavruk bir ten. İlle de tatile gidecek kadar boş vaktinin ve parasının olduğunu tandık tanımadık cümle aleme teşhir etmekten başka bir işe yaramayan kavruk ten.

Ama ne hayat ne de Türkiye "buradan" ibaret değildi."Türban televolesi" diyenlerin yanıldığı yer küçük ölçekten büyük ölçeye geçince başlıyordu.

Receb-i Şerifin ikinci günü.

Tesettürlü -bikinili (tesettür ve bikini kelimelerini yan yana yazan benim kalemim mi suçlu olan!) kadınlar kendilerini kavurmaya ve yakmaya ölümüne azmetmiş. Konser vermek için İstanbul'a gelmiş meşhur Fransız şarkıcı, gençliğinin sırrını soran muhabire "asla güneşlenmem" diyor.Bir gazeteye bakıyor balkondaki kadın bir de önünden oluk gibi akmakta olan tesettürlü kadınlara.

Alternatif tatil!!!

Deniz kenarı sadece rakımın "0" olduğu yer değil. Bereketin de sıfır olduğu yer.Gün başlamadan bitiyor. İnsanlar denize gidiyor ve denizden geliyor. Gün bitiyor.

Yatsı ezanını bekliyor bir vakit.Yok.Pazar günü din görevlilerinin tatil günü.Bunu yaşadığı Küçükyalı'da hiç fark etmemişti. Her sabah, saba makamında billur bir ses ile mümin evlere misafir olan müezzin, Pazar tatilini hiç hissettirmemişti. Ama doğduğu köye gittiğinde; dağlara yaslı, dağlarla yaslı köyüne gittiğinde mahcup bir şekilde "dağ havası çarptı herhalde sabah ezanını duyamadığım" dediğinde,annesi babası "Okunmadı ki duyasın" demişlerdi."İmam tatil hakkını kullanıyor."

Biraz daha bekledi.

Saate baktı. Vakit çoktan girmişti. Secdeye varamadan namazı terk etmek zorunda kaldı.Namazına şarkı karışıyordu.Duymamaya çalıştıkça daha çok duyuyordu.Balkonun kapısını kapattı.Ses azalmıştı ama, oda fazlasıyla boğucu idi.Nefes almak imkansız.Balkona çıkıp biraz daha bekledi.Vakit gece yarısını geçince elbet biterdi konser. Bekledi. Bekledikçe vakit uzadı.

Gece eğlencenin galibiyetiyle bitti.

Receb -i Şerifin altısı.Sabah. Henüz deniz mesaisi başlamamış.Dalgalar deli deli vuruyor.Sabahın sessizliği yalnızlığı besleyen ırmak. Bir vakit sessizliğin içinde takılı kalıyor kadın. Neden sonra üç gündür birikmiş olan gazetelere bakıyor. Köşe yazarları irin kusuyor. "Benim hayat tarzım senin hayat tarzını döver" Hayat tarzı, faşist bir eda ile üst kimliğini "aydın" olarak kuranların denetiminde.

Müslümanlar tatile teslim mi?

Regaib Kandiliniz Mübarek olsun.

Künye

Temsilcilikler

Abone Formu

Mesaj Formu

Online İlan