AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Özür diliyorum...

Zaman Gazetesi, Can Dündar ile röportaj yapıyor. Söz dönüp dolaşıp bir dedikoduya geliyor. Çocuğun banyo saati ve iş dedikodusuna... Can Dündar'a kafadan soruluyor, ortaya ilginç bir diyalog çıkıyor:

"-Show TV'nin anchormanlık teklifini, haber saati oğlunuz Ege'nin banyo saatine denk geldiği için mi reddettiniz?

-Dillendirmeyi ayıp buluyorum. Dışarıdan anchormanlik çok önemli görülebilir; ama benim için bir kanalda haber sunmak cazip değil. Teklif geldiği dönemde oğlum da olmuştu, oğlumun büyümesini görmek istedim. Ali Kırca'nın ya da Reha Muhtar'ın göremediğini düşünüyorum. Çocuğunuzun banyo halini bir daha yaşama şansınız yok. Çalışmak bizi en temel insani özelliklerimizden mahrum ediyorsa manası yok."

Show TV'de haberi sunma teklifi... Adın Can Dündar'sa bu üç kuruşa olmaz.. Bu teklifin gittiği tarihlerde televizyon kanalları, anchormanlara milyon dolarlar ödüyor, paralar havalarda uçuşuyordu. Yani dışarıdan bakıldığında Can Dündar'ın dediği gibi çok önemli görülebilir...

Ya içeriden... İşte olay burada kopuyor. Televizyon haberciliği TIR'ın altında kalmaktan da öte birşey. Zaman mevhumun, gecen-gündüzün hiç yok. Hayatın uykusuz geçiyor, uyuyabildiğin tüm çok az zamanlarda rüyanda haber yapıyorsun, haber sunuyorsun. Atma Bekir diyebilirsiniz?... Atmıyorum çünkü bu işin en alt kademelerinden en üst kademelerine kadar görev yaptım. Haber trafiğinde işinizle evli oluyorsunuz. Çoluğunuz, çocuğunuz, aileniz herşey haber... Eğer evliyseniz, bu görüntü olarak ortada kalıyor. Ailenize ne zaman ayırabiliyorsunuz, ne de çocuklarınıza babalık yapabiliyorsunuz. Çünkü her an biryerlerde facialar, olaylar durmaksızın yaşanıyor. Gecenin dördünde telefonlarınız çalıyor. Canlı yayınlar bitmek bilmiyor. Üstelik siz uyurken, sorumlusu olduğunuz haberler devam ediyor. Ekranda verilecek bir yanlış kelime, bir yanlış cümlenin ülkede nelere yolaçağının dayanılmaz dehşeti ile avare oluyorsunuz, kabus görüyorsunuz.

Yaşanan gergin duyguları, harcanan zamanı, ortaya konan dağlar kadar çabayı anlatmak için milyonlarca örnek sıralayabilirim burada.

Can Dündar çocuğunu banyo saatinde izlemek istemiş. Onu kucağına alıp birlikte küvete girmek, onun oyuncak gemisi ile oynamak istemiş. İşte o anda telefonu çalmış, birileri "Şu anda haber saati, gel sun, şu kadar milyon dolar" demiş...

"Hayır" cevabını verip telefonu kapatmış, küvette çocuğu ve oyuncak gemiyle oynamayı tercih etmiş...

Halbuki ben ne haber spikerleri gördüm. Sabah apandisit ameliyatına girip, öğleden sonra karnını tutarak ekrana çıkanlar... Sedyede yatarak ameliyathaneye girerken elindeki mini kamera ile kendini çekip, hastalığını anons edenler, bu işi narkoz yiyene kadar sürdürüp, ertesi gün haber sunmaya çıkanlar. Ve "İşte ben böyle ameliyat oldum" diyerek, ameliyat görüntülerini yayına verenler... Daha neler neler...

Şöyle bir geriye döndüm, kendi hayatım film şeridi gibi gözümün önünden geçti... Ben de çocuğun banyo saatini reddedenlerdenim...Can Dündar'a özendim... İmrendim...

Başka birşey de yapamadım... Çünkü artık çocuklarım 10 ve 16 yaşında... Banyo saatleri beni aşıyor...

Özür dilerim çocuklar!


16 Ağustos 2005
Salı
 
BEKİR HAZAR


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED