AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Sanat ve bilim hayatın birbirinden ayrılmaz iki yüzüdür

Sanatsız bilim derinlikten, bilimsiz sanat doğallıktan yoksun olur. Bilim ve sanat görünmeyen ve görünen dünyaya kendi alanlarından farklı yöntemlerle bakarlar. Her ikisi de tanıma, kavrama ve anlama tutkusuyla beslenir. Bilim ve sanatın yöntemleri farklı olsa da, amaçları aynıdır. Ortak amaçlarına ulaşmak için, sanat ve bilim birbiriyle dayanışma içindedir. Onlar değişik boyutlarıyla hayatın birbirini tamamlayan iki yüzüdür.

Doğal olan aydınlıktır, aydınlık olan da doğaldır. Sanat ve bilim doğal olanı kusursuz bir biçimde yansıtabildikleri ölçüde güçlü, etkili ve mükemmel olurlar. Kendini bilen sanatın, dünyayı tanıyan bilimin öncüsü olur. Nasıl sanat bilimden bağımsız düşünülemezse, insan da dünyadan ayrı ele alınamaz. Sanatın, bilimin ve dünyanın odak noktasında insan vardır. Dünyanın yaşanır kılınması insanın ruhunun derinliklerine inilerek bütün boyutlarıyla gönlünü zenginleştirilmesine bağlıdır.

Sanat ve bilimin ustaları, insanı ve onun ayrılmaz bir parçası olan dünyanın sırlarını açığa çıkarabilmek için, kabullere dayanan soyutlamalar yapmak zorundadırlar. Sanat ve bilimde soyutlama yoluyla yapılan basitleştirmeler, gerçeğin araştırılmasını bir yandan kolaylaştırırken, diğer yandan da zorlaştırırlar. Aslında her soyutlama gerçeği bir ölçüde perdeler.

Sanatın ana çalışma alanı, insan ve onun iç ve dış dünyasıdır. O, insanın iç dünyasındaki iniş ve çıkışları, açmazları, bağlanma ve kopuşları ele alarak, onu tanımanın ipuçlarını verir. Sanatçı düşüncelerini ortaya koyarken, bilimsel bir kaygı taşımaz. Onun çalışma alanının genişliği, ona hiçbir zaman gözleme ve araştırmaya dayanmadan, istediği gibi düşünebilir ve keyfi davranabilir anlamına gelmez.

İnsanın ruhunun derinliklerine inmeye çalışan sanat, nasıl doğal olandan ve bilimsel verilerden koparılamazsa, dünyanın sırlarını araştıran bilim de, insanın değerlerinden bağımsız olarak düşünülemez. İleri bir algılamanın ürünü olmayan, kutsal değerlere dayanmayan soyutlamalar, hem sanatta, hem de bilimde büyük bir çoraklaşmaya yol açarlar. Sanat ve bilimin hayat damarlarının kesildiği bir dünyada, savaşların önüne geçilemez.

Kutsal kültüre dayanan gelenekte, sanat ve bilim beş duyunun sınırlarının dışına çıktığı ölçüde derinlik ve zenginlik kazanır. Anadolu insanına görünmeyen dünyanın zenginliklerini taşıyan Yunus, İbn Arabi ve Mevlana gözlerden bilgisizlik perdelerini kaldırarak, varolmanın güzelliğini hayatın bütün boyutlarına yansıtmışlardır. Onlar görünen dünyanın sınırlarını aşarak, ölümsüzlüğe ulaşmışlardır. Onların amacı: Tek olanı bilme, kutsal verilerin ışığında varlığın özünü kavramadır.

Kutsal kültürde görünen dünya, görünmeyen dünyanın bir gölgesidir. Onun dışındaki herşey sınırlı ve geçicidir. Bu inancın egemen olduğu dünyada çatışma değil, uyum önemlidir. Sanat ve bilim her iki dünyadaki uyum ve düzenin inceliklerini yakaladığı ölçüde, sanat ve bilimdir. Sanat ve bilimin vazgeçilmez görevi, insanı erdemli kılarak, hayatın yaşanırlığına yeni boyutlar kazandırmaktır.

Sanat ve bilimin gücü, ekonomik, siyasal ve kültürel dinamikleri harekete geçirmelerinden kaynaklanır. Onlar hayatın candamarlarıdır.

Sanat, bilim ve hayat insan için, üç ayaklı bir masa gibidir, her üçü de, aynı ölçüde önemlidir.


21 Ağustos 2005
Pazar
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED