T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 18 ARALIK 2005 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

Abdullah MURADOĞLU

Ruhumuzu kaybettik

Biribirimize acı çektirmekten hoşlanıyoruz. Üstüne üstlük başkalarının acılarıyla mutlu oluyoruz.

Sadece politik alanda değil, bu davranış bozukluğumuz, hayatımızın her safhasına hakim.

Aşklarımıza bile.

İşte bundan dolayı, bize yar olmayanı toprak alsın deriz.

Sevdiğimiz darbeler var, sevmediklerimiz var.

Biri ak, diğeri kara.

Benimki iyi, seninki kötü.

Demokrasi, adalet, hukuk devleti gibi insanlığın ortak malı olmuş evrensel değerleri bile, kendimize benzetiyoruz.

Koşullanmış reflekslerimiz var, her biri başka kalıplara dökülmüş.

Dün iyi dediğimize bugün kötü diyoruz, kötü dediğimize iyi.

Çarpıtılmış doğrulara ise nasıl da meftunuz.

Tepeden tırnağa narsistiz, kendimize aşığız, benciliz.

Kendimiz için istediğimizi başkası için istemeyiz.

Başkasına yarayacaksa Demokrasiyi bile yakarız.

Hep aldatan, aldatılmaktan korkarmış.

Paranoid bir kıskançlığın kuşatması altındayız.

Sadakate inanmaz, gerekirse sadakatsizliğe kanıtlar uydururuz.

Şu cennet vatanı biribirimiz için cehenneme çeviririz.

Habbeyi kubbe, kubbeyi habbe yapmakta üstümüze yok.

Kendimize yapılan haksızlığa isyan ederiz, başkasına yapılan zulmü alkışlar, adalet sayarız.

Yalan üzerine yalan dünyalar kurar, dostu düşman, düşmanı dost biliriz.

En kutsal değerleri anlamazlıktan geliriz, inanmayı beceremediğimiz için.

İnanmaya inanmadığımız için.

Hezeyanlarımızı, saplantılarımızı yanımızdakilere, yöremizdekilere bulaştırıp duruyoruz.

Bu paylaşılmış, içselleştirilmiş muhakeme bozukluğumuzla hangi sorunun üstesinden gelebiliriz ki?

Gelemeyiz.

Çünkü, hasta olduğumuzu bir türlü kabullenmiyoruz.

Ele karşı olabildiğince uygarız, biribirimize ise barbar.

Biri bizden farklı oldu mu, bağırıp çağırırız.

Kendimizden başka merci kabul

etmeyiz.

Yaşlanmış, mefluç olmuş beyinlerimizle gençleri de yaşlandırır dururuz.

Şiiri, musikiyi, sevgiyi hayatımızdan çıkardık, bildirilerle, duyurularla, andıçlarla, fişlerle kirlettik.

Kini, nefreti, horgörüyü baştacı ettik.

Bize ne oldu böyle?

Ruhumuzu mu kaybettik?


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi