T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 18 ARALIK 2005 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

EKONOMİ-TOPLUM
Mustafa ÖZEL

Çıkış stratejiniz var mı?

Akıbet-endîş ol; yani atacağın adımın sonunu iyi düşün. Önce ölç, sonra yut. Ölçüm, rasyonelliğin ana ilkesidir. Verimli bir iş hayatı, hatta siyaset hayatı, aile hayatı, sağlıklı ölçümlere dayanır

Reco ile Çengelköy Çınaraltı'nda buluştuk. Temizlik maddeleri işine girmek istiyor. Sabun, deterjan, filan. "Çok ucuza bi tesis buldum. Bir iki milyon dolar yatırımla adam olur. Fakat müdürle yardımcıları ayrılıp başka bir gruba geçmişler. Bana bikaç uygun adam bulabilir misin?" Daha önce bu sektörle ilgilenip ilgilenmediğini sordum. Hiç ilgisi olmamış. Ona Bahtıyar Bey'in Amerika macerasını anlattım önce.

Erzincanlı Bahtıyar, kuyumculuğun yanı sıra çok yüksek kaliteli (ve çok pahalı) ürünleriyle ünlenmiş bir hazır giyim şirketinin Türkiye ayağı olmayı aklına koymuştu. Hazır giyim bildiği bir iş değildi. Fakat kendince mantıklı bir gerekçesi vardı: "Marka çok ünlü; kendi kendini sattırıyor. Benim yapacağım, sadece finans işini ayarlayıp, satış mağazaları için uygun adamlar bulmak."

ŞATAFATLI PLAN KAR ETMEDİ

Danışmanlığın en zor yanı, girişimcinin şevkini kırmadan onu tehlikelerden haberdar etmektir. Uzun tartışmalardan sonra beni ikna etti ve Amerikan şirketiyle görüşmek için kolları sıvadık. Birkaç yoklamadan sonra gerekli randevular alındı. Oturup şatafatlı bir "Stratejik Plan" hazırladık. Türkiye pazarında bu markanın nasıl tutundurulabileceğini uzun uzun anlattık. Ayrıca bize sorulması muhtemel 50 soruluk bir liste hazırladık. Yani kendimizi Amerikalıların yerine koyup, bu Türklere mümessillik vermek için ne sormamız uygun olur diye aklımıza gelen her soruyu sorduk. Marka çok ünlü olduğu için, başlangıçta epey yüksek bir yatırım yapmak gerekiyordu.

Uzatmayalım, Bahtıyar Bey ve ekibini dualarla New York'a uğurladık. Dört dörtlük bir hazırlık yaptığımızdan emin olduğumuz için, ben son derece rahattım. İki gün sonra, Bahtıyar Bey aradı: "Çuvalladık Hocam, hem de daha ilk soruda!" Allah Allah, neymiş bu ilk soru böyle? Bahtıyar Bey, heyecanla karışık bir kahkakayla anlatmaya devam etti: "Bizim düşündüğümüz sorular hep işe nasıl gireceğimize; girdikten sonra da işte nasıl başarılı olacağımıza dairdi. Adamların ilk sorusu şu oldu: What is your exit strategy? Yahu, daha girmedik ki çıkalım. Ama adamlar önce çıkış stratejimizi bilmek istiyorlar."

Reco'ya da çıkış stratejisini soruyorum, "dalga mi geçirsin?" diyor. "Hayır, dalga malga geçmirim. Sadece yeni girişiminin mantığıni anlamak istiyirim. Paran biraz bollaşınca, ne yapacağini şaşırdın herhal!" Reco Çınaraltı'nın demli çayından bi fırt alıp, "Valla doğri diyirsin. Fazla para insana batir herhal" diyor. Peki, ne yapmalı? Sermayesi bollaşan girişimci yeni alanlara girmemeli mi?

ÜLKER'İN ABD'DEKİ GİRİŞİMİ

Reco'ya bu sefer bir Sabri Ülker klasiği patlatıyorum. (Danışmanlık mesleğini anlıyorsunuz değil mi: Bir girişimciden öğrendiğini, biraz cilalayıp, yeri geldiğinde başka bir girişimciye kakalama sanatı!) 1993 yılındayız. Ülker henüz kek işine girmemiş. Bisküvi, gofret ve diğer ürünlerde Eti'nin belki beş misli büyüklüğünde olduğu halde, kek yapmıyor. Piyasada bir Eti var, bir de ithal ürün olarak Dankek. İthalatçı firmanın dağıtım ağı çok zayıf; dolayısıyla mal kaliteli olduğu halde piyasaya nüfuz edemiyor. Eti tek başına kalmış.

Sabri Bey beni Amerika'ya gönderiyor; Ohio, St Louis'te ABD'nin en büyük kek fabrikasına gidip temaslarda bulunuyorum. Sonra Amerikalı yöneticiler geliyor Türkiye'ye, bir yıla yakın müzakereler sürüyor. Lisans için son derece yüksek bir bedel istiyorlar. Sabri Bey istenenin yarısına filan razı; ben onda birine bile razı değilim. İkide bir Sabri Bey'e dönüp, "Efendim biz bu kalitede keki Ülker'de yapamaz mıyız?" diye soruyorum. Sabri Bey sonunda kaşlarını çatıyor: "Yaparız evladım, fakat kekle uğraşırken, bisküvi yapmayı unuturuz!"

Reco ne demek istediğimi bal gibi anlıyor ama, anlamazlıktan geliyor. Kızıyorum: "Oğlum sen Türkçe bilmir misin? Bunda anlaşılmayacak ne var?" Sırıtıyor: "Anniyirim, anniyirim, amma işime gelmir." Bak, diyorum; ucuz etin yahnisi pahalı olur. Sen kelepir bir tesis bulmuşsun ama, işin sonunun nereye varacağını düşünmen gerek. Ne demiş şair Levni?

Akıbet-endîş ol gönül dibelik
Yetişmez mi sana nümûnelik
Kaçan lori kuşu bulsa bir kemik
Evvel ölçer sonra yutar demişler

Akıbet-endîş ol; yani atacağın adımın sonunu iyi düşün. Önce ölç, sonra yut. Ölçüm, rasyonelliğin ana ilkesidir. Verimli bir iş hayatı, hatta siyaset hayatı, aile hayatı, sağlıklı ölçümlere dayanır. Yakın geçmişte birçok başarılı iş adamı, ya devletle ilişkilerindeki hesapsızlık yüzünden; yahut piyasa gelişmelerini yeterince ölçemediklerinden silinip gittiler. Şair Ahmedî de aynı gerçeği şöyle dillendiriyor:

Sanmagil fikr etmeden her işe el
Ki olur evvel fikret ü ahir amel

Önce fikr eyle, sonra eyle (yap). Fikir ve bilgi, eylemi öncelemeli ki, riskler en aza indirilsin; gerekli tedbirler alınabilsin. Bilmek bizatihi kudret ifade eder. Yapabilmek, gidebilmek, atlayabilmek diyoruz. Yani yapmak, gitmek, atlamak için önce "bilmek" gerekiyor.

Reco'nun kafası iyice karıştı. "Geçen sene de otomobil işine girecektim, kaynatam Cemal beni caydirdi. 'Bu araba işi bi yükselir, bi düşir' dedi. Eyi ki onun aklına uymişim. Yohsa dünya kadar masraf edecektim." Reco'ya Levnî'den bir dörtlük daha patlatıyorum:

Her kâra uzatma elin eteğin
Yelkovana döner âhır emeğin
Nitekim şaşkını gölde ördeğin
Başın kor kıçından dalar demişler

İşletme yönetiminde ODAKLANMA diye tarif edilen stratejinin özü, her kâra elin eteğin uzatmamaktır. Her işin ayrı zorlukları, yükseliş ve düşüş zamanları vardır. İnsanlara birçok mal ve hizmet sunmayı değil; herkese bir temel mal veya hizmeti en iyi biçimde sunmayı iş edinelim.


Kamil'in köşesi

Kâmil'i özlemiştik. Geçenlerde yeni bir marifetle çıka geldi. Muhteşem bir "Performans Değerlendirme Terminolojisi" geliştirmiş. Patron ve yöneticilerin hoşgörüsüne sığınarak ve birkaç köşesini çekiçle düzelterek yayınlıyorum.

  • Takım çalışmasına yatkın: Elinden bir şey gelmiyor, lakin kalabalığın arasında kaynamayı becerebiliyor ve 'iş yapıyo' imajı çizebiliyor.

  • Motivasyonu yüksek: Sazan gibi her işe atlıyor; bilumum angarya işleri yüklenebiliyor.

  • Etkili sunuş yeteneğine sahip: Güzel veya yakışıklı.

  • Beden dilini kullanabiliyor: "Bi su alabilir miyim" derken kaşı gözü oynuyor. Ne yapacağı belli olmaz, uzak durun!

  • Problem çözme yeteneği var: Havuz problemleri çözerek büyümüş olduğundan her konuda çözülecek bir problem arayan, huysuz kolejli. Problem çözebiliyorsa, problem de çıkartabilir, dikkatle izlenmesi gerekir.

  • Stresle başa çıkabilir: Dünya yansa umurunda olmayan rahat kişilik, gevşeklikte ve umursamazlıkta sınır tanımaz.

  • Zamanı iyi kullanır: Müdürünün ruhu bile duymadan, mesai saatlerinde kahve içip fal baktıran, internette gezip solitaire oynayan, icabında kuaföre gidip saç-baş bile yaptıran yaratıcı, neşeli, eğlenceli kişilik; ha bi de saat 6 oldu mu bi dakka bile durmaz ve çıkar gider.

  • Değişime açık: Yalaka, bukalemun, fırıldak.

  • Koç'luk yapabilir: Ara gaz verip çalışanları bedavaya çalışmaya ikna edebilen hin oğlu hin.

  • Etkili satış becerilerine sahip: Ağızlarından girip burunlarından çıkmak suretiyle, müşterileri kandırmayı başarabilen tilki. Her şeyi satabilirler, patron dahil!

    Müşteri odaklı: Şirkete karşı müşterilerle ittifak yapan hain tip! Brütüs.

  • Temsil yeteneği olan: Her toplantıda basına demeç veriyormuşçasına havalara giren, eli kıçında, burnu havada kişilik.

  • Uyumlu: Suya sabuna dokunmayan, etliye sütlüye karışmayan silik kişi. TRT'nin beraber ve solo şarkılar korosunda 30 yıl soloya çıkmadan durabilir, otistik de olabilir.

  • Dışarıya açık: Sürekli ofis dışında gezinir.

  • İyi iletişim becerilerine sahip: Gün boyu ya telefonla konuşur ya da chatleşir.

  • Ortalama eleman: Kafası pek basmaz.

  • Üstün niteliklere sahip: Şimdiye kadar önemli bir hata yapmadı.

  • Bağımsız çalışabilir: Kimse tam olarak ne iş yaptığını bilmez.

  • Süratli düşünür: İyi bahaneler uydurur.

  • Dikkatlice düşünür: Karar veremez.

  • Mantığını iyi kullanır: İşi başkasına yaptırır.

  • Kendini çok iyi ifade edebilir: Türkçe konuşabilir.

  • Liderlik yeteneklerine sahip: Uzun boyludur ve bağırarak konuşur.

  • Geleceği çok iyi okur: Bayağı şanslıdır.

  • Sadık ve güvenilir: Başka yerde iş bulamamıştır.

    Geri dön   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi