T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 18 ARALIK 2005 PAZAR | ||
|
Akıbet-endîş ol; yani atacağın adımın sonunu iyi düşün. Önce ölç, sonra yut. Ölçüm, rasyonelliğin ana ilkesidir. Verimli bir iş hayatı, hatta siyaset hayatı, aile hayatı, sağlıklı ölçümlere dayanır
Reco ile Çengelköy Çınaraltı'nda buluştuk. Temizlik maddeleri işine girmek istiyor. Sabun, deterjan, filan. "Çok ucuza bi tesis buldum. Bir iki milyon dolar yatırımla adam olur. Fakat müdürle yardımcıları ayrılıp başka bir gruba geçmişler. Bana bikaç uygun adam bulabilir misin?" Daha önce bu sektörle ilgilenip ilgilenmediğini sordum. Hiç ilgisi olmamış. Ona Bahtıyar Bey'in Amerika macerasını anlattım önce. Erzincanlı Bahtıyar, kuyumculuğun yanı sıra çok yüksek kaliteli (ve çok pahalı) ürünleriyle ünlenmiş bir hazır giyim şirketinin Türkiye ayağı olmayı aklına koymuştu. Hazır giyim bildiği bir iş değildi. Fakat kendince mantıklı bir gerekçesi vardı: "Marka çok ünlü; kendi kendini sattırıyor. Benim yapacağım, sadece finans işini ayarlayıp, satış mağazaları için uygun adamlar bulmak." ŞATAFATLI PLAN KAR ETMEDİ Danışmanlığın en zor yanı, girişimcinin şevkini kırmadan onu tehlikelerden haberdar etmektir. Uzun tartışmalardan sonra beni ikna etti ve Amerikan şirketiyle görüşmek için kolları sıvadık. Birkaç yoklamadan sonra gerekli randevular alındı. Oturup şatafatlı bir "Stratejik Plan" hazırladık. Türkiye pazarında bu markanın nasıl tutundurulabileceğini uzun uzun anlattık. Ayrıca bize sorulması muhtemel 50 soruluk bir liste hazırladık. Yani kendimizi Amerikalıların yerine koyup, bu Türklere mümessillik vermek için ne sormamız uygun olur diye aklımıza gelen her soruyu sorduk. Marka çok ünlü olduğu için, başlangıçta epey yüksek bir yatırım yapmak gerekiyordu. Uzatmayalım, Bahtıyar Bey ve ekibini dualarla New York'a uğurladık. Dört dörtlük bir hazırlık yaptığımızdan emin olduğumuz için, ben son derece rahattım. İki gün sonra, Bahtıyar Bey aradı: "Çuvalladık Hocam, hem de daha ilk soruda!" Allah Allah, neymiş bu ilk soru böyle? Bahtıyar Bey, heyecanla karışık bir kahkakayla anlatmaya devam etti: "Bizim düşündüğümüz sorular hep işe nasıl gireceğimize; girdikten sonra da işte nasıl başarılı olacağımıza dairdi. Adamların ilk sorusu şu oldu: What is your exit strategy? Yahu, daha girmedik ki çıkalım. Ama adamlar önce çıkış stratejimizi bilmek istiyorlar." Reco'ya da çıkış stratejisini soruyorum, "dalga mi geçirsin?" diyor. "Hayır, dalga malga geçmirim. Sadece yeni girişiminin mantığıni anlamak istiyirim. Paran biraz bollaşınca, ne yapacağini şaşırdın herhal!" Reco Çınaraltı'nın demli çayından bi fırt alıp, "Valla doğri diyirsin. Fazla para insana batir herhal" diyor. Peki, ne yapmalı? Sermayesi bollaşan girişimci yeni alanlara girmemeli mi? ÜLKER'İN ABD'DEKİ GİRİŞİMİ Reco'ya bu sefer bir Sabri Ülker klasiği patlatıyorum. (Danışmanlık mesleğini anlıyorsunuz değil mi: Bir girişimciden öğrendiğini, biraz cilalayıp, yeri geldiğinde başka bir girişimciye kakalama sanatı!) 1993 yılındayız. Ülker henüz kek işine girmemiş. Bisküvi, gofret ve diğer ürünlerde Eti'nin belki beş misli büyüklüğünde olduğu halde, kek yapmıyor. Piyasada bir Eti var, bir de ithal ürün olarak Dankek. İthalatçı firmanın dağıtım ağı çok zayıf; dolayısıyla mal kaliteli olduğu halde piyasaya nüfuz edemiyor. Eti tek başına kalmış. Sabri Bey beni Amerika'ya gönderiyor; Ohio, St Louis'te ABD'nin en büyük kek fabrikasına gidip temaslarda bulunuyorum. Sonra Amerikalı yöneticiler geliyor Türkiye'ye, bir yıla yakın müzakereler sürüyor. Lisans için son derece yüksek bir bedel istiyorlar. Sabri Bey istenenin yarısına filan razı; ben onda birine bile razı değilim. İkide bir Sabri Bey'e dönüp, "Efendim biz bu kalitede keki Ülker'de yapamaz mıyız?" diye soruyorum. Sabri Bey sonunda kaşlarını çatıyor: "Yaparız evladım, fakat kekle uğraşırken, bisküvi yapmayı unuturuz!" Reco ne demek istediğimi bal gibi anlıyor ama, anlamazlıktan geliyor. Kızıyorum: "Oğlum sen Türkçe bilmir misin? Bunda anlaşılmayacak ne var?" Sırıtıyor: "Anniyirim, anniyirim, amma işime gelmir." Bak, diyorum; ucuz etin yahnisi pahalı olur. Sen kelepir bir tesis bulmuşsun ama, işin sonunun nereye varacağını düşünmen gerek. Ne demiş şair Levni? Akıbet-endîş ol gönül dibelik
Akıbet-endîş ol; yani atacağın adımın sonunu iyi düşün. Önce ölç, sonra yut. Ölçüm, rasyonelliğin ana ilkesidir. Verimli bir iş hayatı, hatta siyaset hayatı, aile hayatı, sağlıklı ölçümlere dayanır. Yakın geçmişte birçok başarılı iş adamı, ya devletle ilişkilerindeki hesapsızlık yüzünden; yahut piyasa gelişmelerini yeterince ölçemediklerinden silinip gittiler. Şair Ahmedî de aynı gerçeği şöyle dillendiriyor: Sanmagil fikr etmeden her işe el
Önce fikr eyle, sonra eyle (yap). Fikir ve bilgi, eylemi öncelemeli ki, riskler en aza indirilsin; gerekli tedbirler alınabilsin. Bilmek bizatihi kudret ifade eder. Yapabilmek, gidebilmek, atlayabilmek diyoruz. Yani yapmak, gitmek, atlamak için önce "bilmek" gerekiyor. Reco'nun kafası iyice karıştı. "Geçen sene de otomobil işine girecektim, kaynatam Cemal beni caydirdi. 'Bu araba işi bi yükselir, bi düşir' dedi. Eyi ki onun aklına uymişim. Yohsa dünya kadar masraf edecektim." Reco'ya Levnî'den bir dörtlük daha patlatıyorum: Her kâra uzatma elin eteğin
İşletme yönetiminde ODAKLANMA diye tarif edilen stratejinin özü, her kâra elin eteğin uzatmamaktır. Her işin ayrı zorlukları, yükseliş ve düşüş zamanları vardır. İnsanlara birçok mal ve hizmet sunmayı değil; herkese bir temel mal veya hizmeti en iyi biçimde sunmayı iş edinelim.
Kamil'in köşesi
Kâmil'i özlemiştik. Geçenlerde yeni bir marifetle çıka geldi. Muhteşem bir "Performans Değerlendirme Terminolojisi" geliştirmiş. Patron ve yöneticilerin hoşgörüsüne sığınarak ve birkaç köşesini çekiçle düzelterek yayınlıyorum.
Müşteri odaklı: Şirkete karşı müşterilerle ittifak yapan hain tip! Brütüs.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |