Ana Sayfa
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Aktüel
Spor
Yazarlar
Televizyon
Sağlık
Bugünkü Yeni Şafak
657'liler Ailesi
Bilişim
Çalışanın Sesi
Diziler
Düşünce Gündemi
İzdüşüm
Kültür-Sanat
Nar-ı Beyza
Okur Sözcüsü
Röportaj
Sinema
Yemek
Zamanda Yolculuk
Bize Yazın
Abone Formu
Temsilcilikler
Reklam
Künye
Arşiv

Yeni Şafak'ta Ara

	Nazif GÜRDOĞAN ngurdogan@yenisafak.com.tr

Benim kuşağım üniversite eğitimini altmışlı yıllarda tamamladı. O yıllarda Türkiye, iğneden ipliğe herşeyin ülke dışından ithal edildiği büyük bir üretim güçsüzlüğü çekiyordu. Türkiye endüstriyel alanda vida bile üretemeyen bir ülkeydi. Bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de üretim güçsüzlüğünün üstesinden mühendislerin geleceğine inanılıyordu. Bu yüzden, üniversitelerde mühendislik fakülteleri çok ilgi görüyordu.

Ben de o yılların eğilimine uyarak, temel eğitimimi "Makina Mühendisliği" alanında yaptım. Ancak Türkiye'deki mühendislik eğitimi, Batı üniversitelerinde olduğu gibi, Ekonomi, İşletme Yönetimi, Felsefe ve Edebiyat dersleriyle desteklenmez. Bunun için, Türk üniversitelerindeki mühendislik eğitimi alanların, girişimci yanlarından daha çok uzmanlık yanları gelişir.

Türkiye'nin üretim gücünün büyütülebilmesi için, başta mühendislik eğitimi alanlar olmak üzere, bütün yönetici ve girişimcilerin, kısa, orta ve uzun süreli MBA programlarına katılmaları gerekir. Çünkü ister özel, ister kamu, isterse de gönüllü olsun, her kurum ve kuruluşun başarısı, oluşturduğu yönetim kültürünün zenginliğinden kaynaklanır. Dünyanın hiçbir yerinde, kalitesiz hammadde ve malzemelerle, kaliteli ürün ve hizmetler üretilemez.

Türkiye'de ömür boyu, sürekli eğitime yeni bir soluk getiren "Bilim, Sanat, Felsefe Akademisi" (BSF) ile "Kareli Defter" İletişim ve Danışmanlık kuruluşunun işbirliğiyle düzenlenen "Yoğunlaştırılmış Hafta Sonu MBA Programları", Anadolu insanının girişim ve yönetim kültürünü zenginleştirmede, büyük bir boşluğu doldurmak için, ilk adımları atıyor. Bu alanda işbirliği yapan kuruluşlar, içinde bilim, sanat ve felsefe olmayan MBA eğitiminin köksüz ve etkisiz olacağını biliyorlar.

Türkiye'nin ürün, hizmet ve bilgi üretme gücü, kısa, orta ve uzun vadeli MBA programlarıyla zenginleştirilerek, daha önce bilinmeyen yeni boyutlar kazanacaktır. Planlama, organizasyon ve liderlik gibi yönetim, üretim, pazarlama ve finansman gibi işletme fonksiyonlarının zenginliği, kuruluşların dayandığı toplumun kültürünün derinliğinden kaynaklanır. Zayıf ve köksüz bir kültürle, güçlü ve etkili işletmeler kurulamaz.

Türkiye sanayi toplumundan bilgi toplumuna doğru yol aldıkça, bir girişimci ya da yönetici için, MBA programlarına yapılan yatırım, iş hayatını zenginleştiren en önemli yatırım olacaktır. Çünkü MBA kültürüyle güçlenen bir entellektüel sermayenin getirisi, çoğunluğu dış kaynaklardan sağlanan finansal sermayenin getirisinden her zaman daha yüksektir. İşletmelerde misyon vizyonu, bilgi de vizyonu yönlendirir.

MBA programlarıyla girişimcilik ve girişim kültürü yeni boyutlar kazandığı gibi, yöneticiler de gittikçe zorlaşan işletme sorunlarının üstesinden gelecek iletişim, pazarlama teknikleri ve finansman yöntemlerini öğrenerek, karar verme yeteneklerini geliştirirler. Sınırların önemini yitirmesiyle gittikçe karmaşık bir yapı kazanan işletme ve yönetim sorunlarını çözebilmek için, değişik alanların akademisyenleriyle uygulamanın içindeki yöneticilerin elele vermesi gerekir.

"Yoğunlaştırılmış Hafta Sonu MBA Programları"nda katılımcılar, bilgi ve tecrübelerini birbirlerine aktararak, öğretme ve öğrenme sürecine ayrı bir zenginlik kazandırırlar.

MBA programlarında, herkesin bildiği sorulara kimsenin bilmediği cevaplar aranır.

Geri dön

Yazdır

Yukarı