T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 18 ARALIK 2005 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Rasim ÖZDENÖREN

Eleştirmeci ve sıradan okur

Dr. Metin Özgen, yazılarımızı çok beğendiğini ifade ederek bitiriyor iletisini. Ben de, buradan kendilerine teşekkürlerimi sunuyorum. Bizim 15.12.2005 tarihli '' Jüri ve Eleştiri'' başlıklı yazımızdaki: "Değerlendirmenin nesnel olabilmesi için müzik tekniğine uygun terimlerin devreye girmesi gerekir. Aslında, durum, edebiyat eleştirisi için de geçerlidir. Edebiyat eleştirisinde de, ele alınan ürünün neye dayanarak eleştirildiği daha baştan belli olmalıdır. Bir edebiyat ürünü eleştirilirken, beni etkiledi, beğendim veya tersi, beğenmedim gibi sözler geçerli sayılmaz. Beğenmenin veya beğenmemenin gerekçesi verilmelidir. Başka bir söyleyişle, eleştirmeci yargılarını temellendirmelidir." biçimindeki görüşümüze atıfta bulunarak bir değerlendirme yapıyor. Ve soruyor:

1. "[Bu fikirden] herkesin okur olamayacağını çıkartabilir miyiz?. Siz jüriden bahsediyorsunuz ama okurun (sıradan okur) edebi eseri beğenmediği durumda niçin beğenmediğini ifade edebilmesi zor değil midir?"

2. "Esasen benim de karşı olduğum ama neden karşı olduğumu tam olarak ifade edemediğim bir durum bu; çok rahat eleştiri yapılıyor. ''Beğenmedim o kadar'' gibi neden niçin beğenilmediğinin izah edilmediği ve eleştirinin çok kolay olduğu bir dönemde olduğumuzu düşünüyorum. Ama şuna karşı çıkamıyorum; ''beğenmedim''. Çünkü her bir şeyi beğenmek zorunda değiliz."

3. "Beğenmeme hakkına niçin beğenmediğimizi izah edemediğimiz zaman sahip değil miyiz? Yoksa sahibiz ama beğenmediğimizi ifade etmemeli miyiz? İfade etmeyeceksek beğenimiz sorulduğu zaman ne yapmalıyız?"

Madem sual vaki oldu, cevaplandırmayı deneyelim:

1. Biz, elbette eleştirmeciden söz açmıştık, sıradan okurdan değil. Bazı yarışmalarda jüri üyesi sıfatıyla görev alan kimseler de, aslında, bulundukları yerde bir eleştirmeci işlevini yerine getirme durumundadır. Seyirci olarak (veya okur olarak) bizim onlardan beklentimiz, onların, görevlerini bir eleştirmeci olarak yerine getirip getirmediği hususudur. Kabul edilmeli ki, onların kararıyla bir kişinin hayatı, bütün bir istikbali değişmekte... Böylesi belirgin sonuçları olan bir değerlendirmenin, elbette, kişilerin keyfine göre biçimlenmesi matlup sayılmamalı. O tür değerlendirmeler, nesnel kıstaslarla temellendirilebilmelidir.

2. "Her bir şeyi beğenmek zorunda değiliz." diyorsunuz. . Elbette. Ancak niçin beğenmediğimizin veya niçin beğendiğimizin hesabını vermek zorundayız. Hele de bu iş kamuoyu önünde icra ediliyorsa, beğendiğini veya beğenmediğini ifade eden kişinin bunu temellendirmesi gerekir. Nasıl ki, bir yargıç da, verdiği kararı yasaların hükmüne dayandırarak temellendirmek zorundaysa... Bir yargıç, davacının veya davalının veya sanığın kaşına gözüne, boyuna posuna bakarak veya "senden bir elektrik alamadım" diyerek karar veremez. Verdiği kararın hukukça kabul edilebilir olması için yasa hükmüne dayandırılması gerekir.

3. Elbette herkes beğenmeme hakkına sahiptir. Sıradan okuyucu niçin beğenmediğinin izahını (hesabını) veremeyebilir. Ancak eleştirmeci söz konusuysa, ona böyle bir hakkın tanınması kabul edilemez.

Eleştirmecinin, eleştiri konusu yaptığı ürüne nereden (hangi perspektiften) baktığını bilmesi bence bir önkoşul olmalıdır. Swift'in Guliver'in Seyahatleri adını taşıyan ve cüceler ve devler ülkesinden bahseden romanının gerçek hayatta neye tekabül ettiği sorunu ile diyelim ki, Balzac'ın veya Dostoyevski'nin bir romanının gerçek hayatın neresinde durduğunun değerlendirmesi, bizden farklı kıstas ve sonuçta farklı bir değerlendirme ve temellendirme talep eder. Bu yönden, eleştirmeci nerede durup nereye baktığını bize (okura) önceden beyan edebilmelidir.

Gecikmiş Not: Bu notun geçen yazıya eklenmesi gerekiyordu, sanıyorum yer darlığından konulamadı. Bundan bir önceki yazımızda bir okurumuzun gönderdiği mektupta geçen nevrotik ve psikotik kelimelerinin yerindeliğinden emin olmadığımı söylemiştim. Psikiyatrist Mahmut Aytan gönderdiği mektupta: "Nevrotik ve psikotik kelimeleri, psikiyatri biliminin en temel terimleridir. Bu terimler liselerin psikoloji ders kitaplarında da yer alır." bilgisini veriyor. Ben, bu kelimelerin altında bilgisayarın imla uyarısını görünce yalnızca TDK SÖZLÜĞÜ'ne bakmakla yetinmiştim. Sayın okurumuza teşekkür ederim

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi