T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 23 ARALIK 2005 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Taha KIVANÇ

Antalya denilince...

Anlaşıldı, ilk fırsatta Antalya yöresinde dolaşmam gerekecek... Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel'in kentte gerçekleştiğini müjdelediği gelişmeleri dinlerken, içimden "Haydi Antalya'ya" düşüncesi geçti.

1980'li yılların ikinci yarısında Dedeman Oteli'nin açılışı vesilesiyle gittiğim belleğimde kazılı. Bugün 'dünyanın parlayan yıldızı' gözüyle bakılan kentin ilk beş yıldızlı oteliydi. Sonra Asil Nadir'in Turgut Özal teşvikiyle yaptırdığı Voyager Sheraton Oteli... Birleşmiş Milletler Kalkınma Teşkilâtı (UNDP) bir büyük uluslararası toplantısını o otelin açılışına denk düşürmüştü.

Bu yıl 8 milyon turist geldi Antalya'ya, peki 20 yıl kadar önce bu rakam ne kadardı, merak eder misiniz? 1987 yılında Antalya'ya yalnızca 200 bin turist gelmişti. 1987'de, Antalya'nın Türk turizmi içindeki payı yüzde 7 imiş; bugün yüzde 21... "Ancak" diye uyardı Menderes Türel, "Geceleme süresi uzunluğu gözönünde bulundurularak yapılan hesapta, bu pay yüzde 35'i buluyor..." Mayorka adasından sonra en çok turist ağırlayan dünya kenti imiş Antalya...

Ben yaptığı işi seven insanlara bayılırım; Menderes Türel de onlardan... Antalya'yı seviyor ve kentine hizmeti bir ayrıcalık olarak görüyor. Bir yemek masası etrafında buluştuğu insanlar gazeteci; ondan "Evet, milletvekili, bakan, başbakan olmak istiyorum" türü ileriye dönük beklenti sözcükleri duymak istiyor... Menderes Türel'in gözü ise Antalya'dan ötesini görmeye kapalı. İstanbul'a bizlerle buluşmaya gelmiş, o da Antalya hatırına...

"Mutlaka Antalya'ya gitmeliyim" dedirten arzumu, Başkan Türel'in anlattığı dev altyapı çalışmaları sebebiyle kentin bir şantiye görüntüsüne büründüğü düşüncesi dengeliyor... Lara-Kundu turistik yolu tamamlanmış... Trafo bitmiş... Arıtma sorununu çözmek için büyük çaba göstermeleri gerekmiş; onu da yoluna koymuşlar ve Muratpaşa sınırları içerisindeki tesis de mayıs ayında devreye girecekmiş...

"Yoksa, 'oteller beş yıldız çevre ise bir yıldız' çarpık görüntüsü devam edip gidecekti" dedi Menderes Bey... Çarpıklığı aşmak için gerekli kaynağı yeni tarzlar keşfederek bulmuşlar. Lara-Kundu yolunun inşaatına turistik tesis sahiplerinden yatak başı bedel alarak girişmişler; taahhütler tam yerine gelmese de çalışmalar sürmüş, Turizm Bakanlığı bütçesinden aktarılan kaynakların yardımıyla...

Belediye Başkanı, yıllardan beri Antalya'yı TBMM'de temsil eden CHP lideri Deniz Baykal'a kızıyor. Belediyenin CHP'nin elinden çıkmasını kabullenememiş olmalı Deniz Bey, yoksa Menderes Türel'i tebrikte gecikmezdi. Sağda-solda yanlış şeyler söylüyormuş Deniz Bey kentte yapılanlarla ilgili. "Hiçbirinin aslı-esası yok; keşke bana sorsa" dedi Menderes Türel...

Bir örnek olay, arıtma tesisi... Büyükşehir belediyesi artıma tesisi işini üstlenince çevre belediyelerin sevineceğini düşünmüş önce. Muratpaşa'nın CHP'li belediye başkanı sürekli zorluk çıkartınca çok şaşırmış. Zorluk, Muratpaşa'ya yapılmış arazi tahsisinin iptaliyle aşılmış... Menderes Bey, "Bu defa da karşımza bürokrasi çıktı" dedi.

"Herhalde Deniz Bey'in de kentinize hayırlı hizmetleri olmuştur" denildiğinde cevap verebilmek için epey düşünmesi gerekti. İlki Side'ye çimento fabrikası inşaatının, diğeri de Kaleiçi'ne yapılmak istenen çarpık yapılaşmanın engellenmesi olmak üzere iki 'hayırlı' katkısını hatırlayabildi, şunu da ekleyerek: "Deniz Baykal'ın kentimize yaptırdığı bir çeşme bile yoktur..."

En iyisi iki Antalyalı'nın arasına girmemek...

İçki yasağı konusunu merak etmez misiniz? Yemeğe katılanlar olarak bizlerin en merak ettiği, Menderes Türel'in de herkesi uyarma vesilesi saydığı konu buydu işte... "Turizmi ilgilendiren her konu, eğer olumsuzsa, Antalya'ya olduğu kadar ülkenin bütününe de zarar verir; bundan şiddetle kaçınmak gerekir" dedi. Kentin hayat damarı turizm olmuş çünkü; turizmi olumsuz etkilecek her şey Antalya'yı öldürür, o ölümün ülke ekonomisine mâliyeti ise en az beş milyar dolar...

Dün ile bugün arasında fark yokmuş mevzuat açısından; tek fark, içkili yer ruhsatının devleti temsil edenlerden (vali, kaymakam) alınıp milleti temsil edenlere (yerel yönetimler) bırakılmasıymış... "Gürültü koptuğunda, vilayet ve kaymakamlıkların bize gönderdiği eski krokileri aynen onaylamak üzereydik; ne olduğunu anlayalım diye bekledik, çareyi bütün kenti 'yasaksız' yapmakta bulduk" diye anlattı olanı...

Baktım, masanın etrafındaki her eğilimden meslektaştan hiçbiri itiraz etmiyor; tersine, "Keşke herkes bu açıklıkta anlatsa" diyor... Nazlı Ilıcak dayanamayıp, "İyi de bizler günlerden beri aynı şeyi yazıp durmadık mı?" diye sordu.

İlk fırsatta bölgeye uğramak şart oldu...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi