T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 27 ARALIK 2005 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Ali BAYRAMOĞLU

301 fırtınası...

Ortalıkta bir 301. madde furyasıdır gidiyor. Neredeyse yeni bir dava açılmadan gün geçmiyor.

Baştan başlayalım...

Madde özetle şöyle diyor:

"Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisini alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (...) Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini, Devletin yargı organlarını, askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır..."

Yaşanan sorun ise şu:

301. hareketin değil düşüncenin peşinde koşturuluyor... Tarih konusunda, ordu ya da yargı hakkında yapılan her eleştiri, çıkan her muhalif ses bu maddeden bir soruşturma ya da davayla karşı karşıya kalıyor...

Açıkçası, açılan soruşturma ve davalar takipsizlik ya da beraatle sonuçlansın sonuçlanmasın bir anlamda muhatap olan kişilere yönelik "çift yönlü taciz" görüntüsü taşıyor...

Nitekim Türklüğü, Cumhuriyeti, TBMM'yi aşağılamakla suçlanmak, bu nedenle soruşturmaya uğramak, başlı başına bir aşağılanmadır...

Nitekim bu dava ve soruşturmalar, tarihte olup bitenler, Kürt sorunu, askerin siyasi işlevi gibi kimi konular hakkında fikir beyan etmeyi engelleyici, ifade özgürlüğünü sınırlandırıcı niteliktedir.

Siyasi renk öylesine hakim ki...

Dava ve soruşturmaların birçoğu yaptıkları açıklamalarla siyasi eğilimini ortaya koyan bir grubun Hukukçular Birliği'nin suç duyuruları üzerine açılıyor. Dahası dava ve soruşturmaların çoğu ne bireyin özgürlüğünü esas alması gereken hukuk felsefesine uygun ne de mevcut yasanın hükümlerine...

Bu maddenin 4. fıkrası çok açık.

Diyor ki "Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz..."

Peki açılan dava ve soruşturma örneklerine ne demeli?

"1 milyon Ermeni ve 30 bin Kürt öldürüldü..." ya da "Ordu demokratik gelişmeyi engelliyor..." gibi sözler düşünce açıklaması değil midir? Ya da eleştiri nitelikli değil midir? Neden ve nasıl Türklüğü ve Silahlı Kuvvetler'i aşağılamak olarak yorumlanabilirler? Tarih, siyaset, resmi politikalar ve devlet kurumları hakkındaki eleştiri ve görüşler bu maddeye nasıl sokulur?

Ama sokuluyor...

İlginç tarafı dava ve soruşturmaların tümü gazeteci ve yazarlara açılıyor...

Nitekim bugüne kadar, yani 1,5 yıl içinde, 16 gazeteci ve yazar hakkında toplam 19 dava açılmış. Bunların da 7'sinde ceza verilmiş, 1 beraat var, diğerleri devam ediyor...

Ceza alanlara bakalım...

Gazeteci Emin Karaca 12 Mart döneminde idam edilen Deniz Gezmiş ve arkadaşlarıyla ilgili yazdığı bir yazıdan dolayı, devleti aşağıladığı gerekçesiyle mahkum olmuş. Hırant Dink, Agos'ta çıkan, Ermenileri Türklerle uğraşmamaya davet eden yazısında kullandığı bir benzetmeden dolayı Türklüğü aşağılamaktan mahkum olmuş... Zülküf Kışanak Belge Yayınları'ndan basılan, yakılmış köyleri konu eden Yitik Köyler başlıklı kitabından dolayı devleti tahkir etmekten ceza almış... Turkish Daily News gazetesi muhabiri Burak Bekdil sokaktaki insanın Türkiye'de mahkemelere güven duymadığını işleyen İngilizce haberinden ötürü mahkum olmuş...

Özetle bireyin özgürlüğünü değil devlet politikalarının korunmasını esas alan bir kanun yorumu Türkiye'yi yeniden kuşatmış durumda...

Eski Ceza Kanunu'nun 159. ve 312. maddeleri bu işlevi görürken şimdi 301. madde devreye girmiş bulunuyor, son dönemler peşine de yargıyı etkilemeye ilişkin 288. madde takılmış durumda...

Bu tür maddeler Kıta Avrupa ülkelerinde de var. Ancak oralarda bu maddelerden çok nadiren dava açılır. Düşünce ve eleştirinin soruşturmaya uğraması söz konusu bile olmaz...

Açıkçası bizde sorun sadece yasada, yasa koyucuda değil, aynı zamanda uygulamada ve uygulayıcılarda...

Yasaların hukukun ve demokrasinin ruhuna uygun olması elbette önemlidir, ancak bir mevzuata demokratik rengi veren önemli ölçüde hakim ve savcıların yorumları, siyasilerin tavırlarıdır.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi