T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
İ Z D Ü Ş Ü M 25 ARALIK 2005 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

YÖNETEN:
Abdullah MURADOĞLU

Atatürk 1923'te islami tesettürü savunuyordu

Atatürk, 1923'te tesettürlü eşi Latife Hanım'la birlikte Konya Kızılay Kadınlar Kolu'nun düzenlediği bir davete katıldı. Kıyafette aşırılığı eleştiren Atatürk, "Hiçbir millet aynen diğer bir milletin taklitçisi olmamalı" şeklinde konuştu.

21 Mart 1923'te Atatürk, Büyük Taarruzdan sonra ziyaret ettiği Konya Kızılay Hanımlar Kolu'nun davetinde bir konuşma yaptı. Eşi Latife Hanım'ın da katıldığı toplantıda, tesettür hakkındaki görüşlerini dile getirdi. Hakimiyet-i Milliye gazetesinde yayımlanan konuşma, 1962'de "Yakın Tarihimiz" mecmuasının 34-35. Sayılarında da yer aldı. Atatürk'ün kıyafetle ilgili konuşması şöyleydi:

KADIN VE ERKEK BİRLİKTE YÜRÜMELİ

"Yabancıların ve bizi düşman gözü ile görenlerin tarif ve tasvir ettikleri kadınlar , bu vatanın asıl kadını, Anadolu'nun asıl Türk kadını değildir. Öyle kadınlar bizim asıl hayatımızda ve asıl memleketimizde yoktur. Türk kadınını yanlış görüp yanlış anlatanlar, bilhassa büyük şehirlerimizde, ileri ve medeni sanılan yerlerde, bazı Türk hanımlarının dış manzaralarına bakarak aldanıyorlar. O kadınların dış manzaralarını aleyhimizdeki kötü yorumlarına uygun bir zemin olarak alıyorlar. Milletin umumi hayatına bakımla pek sınırlı ve naçiz olan o kadınları, onların dış görünüşlerinden çıkardıkları manayı bütün Türk kadınlığına teşmil ediyorlar. İşte ilk düzeltilecek yanlışlık ve ilk ilan edilecek gerçek buradadır.(..)Sayın hanımlar, düşmanlarımızı aldatan bu dış manzara bilhassa kadınlarımızın şeklinden, giyim tarzları ve örtünüş şekillerinden çıkıyor. Onların aldanışlarına sebep olan bir nokta da yabancılarla temas edebilecek durumdaki kadınlarımızın tavır ve hareketlerinin milli tavır ve hareketlerimizin bir örneği olmayıp , belki Avrupa tavır ve hareketlerinin taklidi olarak görülmesidir. Gerçekten memleketimizin bazı yerlerinde, en çok şehirlerimizde, giyiniş tarzımız bizim olmaktan çıkmıştır. Kadınlarımızın giyinişlerinde iki şekil ortaya çıkıyor: Ya çok kapalı, ya da çok açık. Bunun her ikisi de Şeriatin tavsiyesi, dinin emri dışındadır. Dinimiz kadını her iki aşırılıktan hariç tutmuştur. Dinimizin tavsiye ettiği örtünme hem hayata hem fazilete uygundur. (..) Şeriate uygun örtünme, kadınlar için güçlük vermeyecek, kadınların toplum hayatında, iktisadi hayatta, gündelik hayatta erkeklerle işbirliği etmesine engel olmayacak basit bir şekilde bulunacaktır. Bu basit şekil toplum hayatımızın ahlak ve usüllerine de aykırı değildir. Giyiniş tarzımızı aşırılığa vardıranlar, kıyafetlerinde aynen Avrupa kadınını taklit edenler düşünmelidir ki, her milletin kendine göre gelenekleri, adetleri, milli özellikleri vardır. Hiçbir millet aynen diğer bir milletin taklitçisi olmamalıdır.

TESETTÜRDE HALKIN BEĞENİSİ ÖNEMLİDİR

(..)Bizim örtünme meselesinde göz önüne alacağımız şey, bir yandan milletin ruhunu, diğer yandan hayatın gerçeklerini düşünmektir. (..) Kadının giyiniş tarzında yenilik yapmak meselesi bahis konusu değildir. Milletimize bu hususta yeni şeyleri bellettirmek zorunluluğu karşısında değiliz. (..) Biz başlı başımıza, fert olarak, her türlü şekilleri uygulayabilir, kendi zevkimize, arzumuza, terbiye ve seviyemize göre istediğimiz kıyafeti seçebiliriz. Ancak bütün milletin uygun görebileceği şekilleri, bütün milletin hayatında uygulama kabiliyeti olan kıyafetleri herhalde halkın gene beğenisinde aramak lazımdır. Bazı milletlerin zevk dünyalarını memleketimizde uygulamaya kalkışmak hatadır. Bu yol toplum hayatımızı gelişme ve yücelmeye götürmez. (..)Eğer kadınlarımız Şeriatin tavsiye, dinin emrettiği bir kıyafetle, faziletin gerektirdiği bir hareketle içimizde bulunur, milletin bilim, sanat ve toplum hareketlerine katılırlarsa, bu hali, emin olunuz, milletin en müteassıbı bile takdir etmekten kendini alamaz. Aksine o halin aleyhinde söylenecek sözlere karşı belki onun öncülerinden fazla savunucusu olur."

Kıyafet değil başarı önemli

A tatürk, kadınların erkeklerle düşünce ve nur yolunda yarış edercesine yürüdüklerini belirterek şöyle dedi: "Lakin kadınlarımız bununla mağrur olmalı değil, bilhassa aydın hanımlarımız yabancıların ve içimizdeki kötü düşüncelilerin kendilerine yakıştıracakları noksanların yersiz, haksız olduğunu göstermeliler(..) Kadınlık meselesinde şekil ve dış görünüş ikinci derecededir. Kadınlarımız için şekil ve kıyafetten çok asıl başarı kazanılması gereken alan nur ile, gerçek faziletlerle süslenmek ve cihazlanmak olmalı. Hanımlarımızın Avrupa kadınlarının altında kalmayarak, aksine pek çok cihetlerde onların üstüne çıkacak nur ve bilgiyle cihazlanacaklarına kesin olarak şüphe etmeyen ve buna kesin olarak emin olanlardanım."

Çarşaflı kadınların çocukları okusun

Başörtüsü yasağını savunan CHP 1946 seçimlerinde kullandığı afişte başı açık ve başı kapalı iki kadının fotoğraflarına yer verdi. CHP'nin sözkonusu afişi laikliğe aykırı görülmedi.

Devlet mecmuasında başörtülü kadınlar

Atatürk döneminde, La Turquie Kemaliste dergisi Atatürk Türkiyesini dışarda tanıtmak amacıyla , Fransızca, Almanca ve İngilizce olarak çıkarıldı. Mecmuada başörtülü kadın ve kız çocukları görüntüleri yer aldı. 1938 yılında La Turquie Kemaliste'in 23-24 sayısının kapağında da başörtülü kızlar ve başı açık kızlar yan yana yer aldı.

MANTO DAĞITTILAR

Atatürk'ün Konya'da yaptığı konuşmanın Yakın Tarihimiz mecmuasında yayımlandığı 1962'de Türkiye 27 Mayıs darbesinin etkisini yaşıyordu. Darbeciler, başörtüsüne herhangi bir kısıtlama getirmedi. Çarşafta bile zorlayıcılık yoluna başvurulmadı, manto özendirildi. Bu sırada Hayat mecmuasında bir yazı yazan ilk kadın müzeci Seniha Sami şöyle diyordu:

"Bugün bazı uzak vilayetlerde, İstanbul'un bazı semtlerinde eski biçim çarşaflar hala göze batıyorsa da onlar da tabiatiyle terk edilecektir. Çarşaflı kadınların kızları, mektepte okurlarsa çarşaf giymezler. Tahsil görmüş kızların adedi çoğaldıkça çarşaf ile peçe de yaşmak ile ferace gibi tarihe karışacaktır."

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi