T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 27 ARALIK 2005 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Akif EMRE

Irak şimdi bölünüyor

Irak'ta yaşananları sadece askeri işgalle sınırlı görenler, Irak'ın bölünüp bölünmeyeceği, kuzeyde bağımsız bir yapılanmanın olup olmayacağı gibi olayın siyasi sonuçlarına kilitlenmiş durumdalar. Oysa uzun zamandan beri Ortadaoğu'da yaşanan kültür ve zihniyet dönüşümü göz önüne alınmadan işgalin siyasal sonuçları üzerine konuşmak biraz abes kaçıyor. Mesela bölgedeki milliyetçilik akımlarının beslendiği dinamikleri anlamadan Irak'ın bölünmemesini temenni etmek ne kadar anlamlı? Arap milliyetçiliğine karşı/ paralel gelişen Kürt milliyetçiliğini besleyen modernleşme projelerinden bağımsız olarak parçalanma tehlikesini belli güçlerin operasyonlarına indirgemek açıklayıcı olamaz.

Tam bu noktada ne demek istediğimizi açıklayıcı bir haber dünkü Yeni Şafak'ta yer aldı; "Kuzey Iraklı Kürtler, Arap alfabesinden Latin alfabesine geçiyor. Barzani yönetimi ilk etapta 800 eğitmeni Latin alfabesini öğretmek için eğitimden geçirdi. İlk uygulamaya önümüzdeki yıl 50 okulda başlanacak." Kuzey Iraklı liderlerin ideolojik eğilimleri ve siyasi bağlantılarının Iraklı Kürtlerin modernleşmeleri ve kültürel dönüşümlerini gerçekleştirmek için gerektiğinde zor kullanacakları bir projeyi uygulamaya yatkın oldukları zaten biliniyor. Ortadoğu'nun modernleşmesi için tepeden inme yöntemlere anlayışla bakan, diktatörlükleri meşru gören Batılı güçlerin Kuzey Irak'ta (çağdaşlaşma adına) yeni diktatörlükleri desteklemekten kaçınmayacağı açık.

Kürtlerin Arap alfabesinden Latin harflerine geçmeleri bu bölgenin Irak'ın bütününden siyasi olarak koparılmalarını aşan bir projenin habercisi sayılmalıdır. Aynı zamanda Kürtlerin Arap ve Türkmenlerle birlikte ait oldukları medeniyet çerçevesinden, paylaştıkları ortak İslam kültüründen koparılmaları anlamına geldiğini belirtmeye gerek bile yok. Böylece Kürtlerin tarihini, kültürünü ve kimliğini oluşturan yüzlerce yıllık mirasla bağları koparılmış olacak.

Kendi kültürüne yabancılaşmış azınlık ama etkili siyasi elitin Iraklı Kürtlerin Batı'yla entegre edilmesi projesinin en stratejik hamlelerinden biri bu kültürel değişimin hayata geçirilmesidir. Kuzey Irak'takilerin alfabelerinin değiştirilerek kültürel aidiyetlerinden koparılmalarına, Irak'ın pratikte parçalanmasından daha derin etkisi olacak bir gelişme olarak bakılmalı.

Bu yolla kültürel ve zihnisel olarak bölgenin birikimiyle irtibatı kesilen Iraklı Kürtlerin Irak'ın bütünü içinde kalmalarını beklemenin gerçekçi bir yanı kalmayacaktır. Siyasi birlik, kültür kimlik ve aidiyetinden bağımsız düşünülemez. Sadece duygusal olarak değil kültürel kodları itibariyle bölgeden koparılan bir Kürt, Türkmen hatta Arap nüfusun siyasi olarak yabancı güçlerin etkisinden bağımsız hareket etmeleri de mümkün olmayacaktır.

Bu durum, Türkiye'deki seçkinleri, en azından siyaseten çelişkili bir ortama sürüklüyor. Muhtemelen modernleşme, Batılılaşma bağlamında Arap harflerinin atılarak kültürel hiçbir karşılığı olmayan Latin alfabesinin alınmasına olumlu yaklaşacak olan Türk seçkinlerinin aynı zamanda Irak'ın bütünlüğünü savunmaları ne kadar tutarlıdır? Zihnen ve kültürel olarak Irak'ın kültürel dünyasından geniş anlamda İslam medeniyetinden koparılmış bir Kürt azınlığın Irak'ın bütünlüğünü savunmalarını beklemenin bir karşılığı olabilir mi?

Bölgedeki diğer milliyetçilikler gibi Kürt milliyetçiliğinin öncülüğünü yapanlar Batılılaşmış kesimlerdir. Ortadoğu'nun modernleşme çabaları aynı zamanda bölgenin parçalanma tarihidir. Batı'yla entegre olma adına İslam kültüründen koparılmak istenen bölgenin insanı her adımda yeni kaosa itilmektedir. Kuzey Irak'ta yaşanan yabancılaşma projesi en azından siyasi sonuçları itibariyle Türk seçkinlerini kendi kimlikleriyle yüzleşmeye davet ediyor.

NOT: Geçen hafta NATO merkezinden yazdığım yazıya, Kıbrıs'la ilgili olarak NATO'dan Yeter Yaman-Naucodie imzasıyla şöyle bir açıklama geldi; aktarmayı gerekli görüyorum. "Genel Sekreter, sorunun çözümünün iki taraflı olduğunu, Türkiye'nin gerekli iyi niyeti gayri resmi toplantıları kabul ederek zaten gösterdiğini, artık sıranın Kıbrıs (Rum) ve AB tarafında olduğunu söylemişti. Bunu Ankara ziyareti sırasında da tekrarladı."

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi