AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Piyasalar, felsefe ve yeni yönelişler

Türkiye, her dönemde filozofi noksanlığını iliklerine kadar hissetmiştir. Ne yazık ki, yine de tam bu sürecin içerisindeyiz. Yeni bir yön alışın, tarihin yoğunlaşmış dokusundan da beslenerek, derinlemesine bir düşünce yüküyle bütün yönleriyle değerlendirildiği ve alternatif yönelişlerin spekülatif puanlamalardan soyutlandığı bir zengin kültür boyutunu bir türlü yakalayamıyoruz. Bunun olmadığını ve üretilemeyeceğini kimse vehmetmesin. Körebe üslubuyla da olsa, bu yeni yön alışı, sağlıklı bir mecraya götüreceğiz. Ama ne olacak?! Bu oyunda bazı oyuncular, göremedikleri çukurlara düşecek ve başları, bacakları incinecek ya da kırılıp dökülecek. Başka yolu var mı? Çünkü inatla hazırlanmayı reddedenlerin yenilenmenin gücü karşısında bu badireleri yaşamaması, oluşumun doğasına aykırı.

Türkiye, önünü açacak filozofları, açık anlatımla ve anlaşımla büyütemedi. Yetiştiremedi, dersek yanlış olur. Yetiştirdi de niçin büyütemedi? Büyütemedi, çünkü onlarla kördöğüşünü tercih etti. Kimisini düşünce balını özümseyemeden kaybetti, kimisini de düşünce ve ifade özgürlüğüyle bezeyerek geleceğe yönelik tavır alışta yanında bulacak iken, uzak diyarlarda ya da iklimlerde ikamete zorladı. Ha, uzak diyarlardan veya özyapı içerisinden mesaj iletilemez mi? İletilir iletilmesine. Hatta dünyayı kapsayıcı bir gönül eğitimi dokusu dahi yaşatılabilir. Fakat bu Türkiye'ye yetmiyor. Daha ötesi lazım. Ve açıkça ve felsefe enstitüsü kariyeri içerisinde günlük düşünce beslenmelerini sağlayacak mutfağı üretime hazır tutmak gerekiyor. Basına verilen röportajlar, fıkralar, denemeler, filozofik doyumu sağlamaya yetmiyor. Günceli ve geleceği kuşatabilmek için, Abant Platformu gibi oluşumların daha da farklı dozlarla kurumlaşarak yeni bir felsefi dokunun oluşumunu sağlayabilmesi gerekiyor.

Birçok filozofun rahle-i tedrisine ihtiyaç duymayan, hatta bu ihtiyacı doğuştan karşılanan bir toplum gibi olmaya zorladık kendimizi. Bu da bizim imkanlarımızı ve ufkumuzu köreltti. Pragmatizm bile sistemli düşünceyle doğru tarzda yaşatılabilir. Anayasaları yapan iradenin dayandığı felsefenin insan yaşamını kuşatan iradeden habersiz kalmayı tercih etmesine sürekli kulak sallama zorunda kalmak kadar, derinlemesine yetersizliği içselleştirme ayıbını sürekli yaşıyoruz. Özgürleşmenin insanı dokuyan ve kılcallarını örgüleştiren yapısına sürekli yabancı kaldık. Ve bu nedenle ne ekonomik ne de sosyal sorunlarımızı evrensel boyutlarda çözümlere kavuşturabildik. Evrensele yöneldiğimiz her aşamada kendi benliğimizi inkar ettiğimizi sandık. Varoluşumuzu dünyayla birlikte dokuyamadık. Ama geldi çattı artık bu süreç.

Düşünsel ve pratik sorunların üzerimize doğru gelişinden gocunmayalım. Geleceğimizi hayal, düşünce ve gerçek boyutlarıyla yeniden dokumanın vazgeçilmezliğinin damıtıldığı yeni süreçleri, kendimiz üreteceğiz. Hatta özgürlüğü iyi anlayıp yaşayarak ve yaşatarak, örgün ve donanımlı kılmamızın zamanı geldi artık. Bu yönelişi iyi tespit eden bir oluşum yeni yaşandı, sanırım. Çünkü benim, çok istememe ve davet edilmiş olmama rağmen katılamadığım, MESS'in, yani Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası'nın Antalya'da 1-4 Ekim 2005 tarihlerinde düzenlediği "Değişim" Toplantısı, böyle bir anlam ve silkinişle yüklü. Bu boyutlu toplantıların verimlerini gördükçe daha da zenginleşen düşünce ve ekonomi dünyamızın hepimizi şenlendireceği günlerin uzakta olmadığını düşünme cesaretini taşıyorum. Toplantı dokümanlarını okuduktan sonra da elbette söyleyeceklerim olacak.

Cari işlemler açığının artan ekonomik faaliyetler nedeniyle kabararak (% 40.2 artarak) 15.030 milyon dolara ulaşması ve böylelikle IMF'nin 19 milyar 832 milyon dolar olarak belirlediği cari açık hedefine oldukça yaklaşılması; sıcak parayla beslenen sermaye piyasasında kâr satışlarına geçme zamanının geldiğinden tedirgin olunması; bankacılık sistemindeki kâr maksimizasyonunun döviz hesaplarında YTL hesaplarına göre daha hızlı gerçekleşmesi; ilk çeyrekte % 4.8, ikinci çeyrekte % 15.8 artan özel yatırım harcamalarının büyümeye etkisinin % 1 ve % 3.7 olurken, kamu yatırımlarının, ilk çeyrekteki % 36.6 artışın büyümeye etkisinin % 0.6, ikinci çeyrekteki % 31.1'lik artışın da ancak % 1.1 kadar etkileyebiliyor olması; yani yatırım kaynaklı büyümede kamu etkisinin artmasıyla faiz dışı fazla hedefinden sapma endişesinin doğması bile piyasaların sahipsiz olduğunu düşündürmemeli, bize, eğer sağlam bir iktisat politikamız varsa. Özelleştirmelerde gösterilen performansın felsefesi tutarlı bir iktisat politikasının varlığını gösterdiği kanısındayım. TÜPRAŞ, Telekom, ERDEMİR özelleştirmelerinin piyasaların geleceğe hazırlanmasını kolaylaştıracağını umuyorum.

AB ile müzakere süreci, üretim, istihdam, vb unsurlardan oluşan iktisadi ve sosyal yapımızı ve imkanlarımızı yeniden değerlendirirken, tutarsızlıklarımızdan silkinerek kendimize gelmemizi sağlamalıdır. Yenilenmeyi becermek için, bu silkinmeyi sağlayacak felsefi besinleri de üretip afiyetle tüketebilmeliyiz.



10 Ekim 2005
Pazartesi
 
TAHSİN SINAV


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED