AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
K Ü L T Ü R
Kadın da iyileşir, Bosna da

Tecavüze uğramış Bosnalı bir kadın ile Amerikalı terapistinin diyalogları üzerine kurulu olan 'Savaş ve Kadın', kadın bedeninin savaş alanı olarak kullanılmasına itiraz ediyor. Bosna ve kadın nihayet iyileşiyor.

  • ELİF YILDIZ
    İstanbul Şehir Tiyatroları'nda sahnelenen Savaş ve Kadın, istisnasız bütün savaşçıların saldırısına uğrayan kadın kimliğini ve savaş alanı olarak kullanılan kadın cinselliğini tartışıyor. Orhan Alkaya'nın rejisörlüğündeki oyun yarın saat 15.30 ve 20.30'da Fatih Reşat Nuri Sahnesinde izleyicisiyle buluşuyor. Kendi dışlarında oluşmuş bir şiddetle farklı dozlara maruz kalmış iki kadın, Boşnak bir savaş mağduru ile, savaş kışkırtıcısı zengin Kuzey'in karşı vicdanını temsil eden Amerikalı doktor, lirizmle akıldışı şiddet arasında salınan bir uzamda cehennemden çıkış yollarını arıyor.

    Amerikalı olma haliyle yüzleşme

    Bu oyunu Bosna'daki etnik çatışmanın ve Yugoslavya'nın dağılma sürecinin tamamlandığı 1996'da kaleme alan Çavuşesku rejiminin devrilmesinden önce Fransa'ya siyasi mülteci olarak sığınan Romen yazar, Matei Visniec, Bosna'daki etnik çatışmalarda tecavüze uğrayan Bosnalı bir kadın ve onunla terapi yapan Amerikalı bir psikolog ilişkisi üzerinden etnik çatışmaları da tartışmaya açıyor.

    Amerikalı psikolog, toplu mezar açmaya gelmiş ekiplerden birinde görev yapıyor. Psikolog, ekibin içinde birilerinin psikolojik durumu bozulursa, ona gereken terapi yardımını vermek için o ekipte bulunuyor. Ama oyundaki psikologun kendi psikolojik durumu toplu mezar açma sürecinde yaşadığı travma ile bozuluyor. Kendi geçmişiyle, tarihi ile, bugünkü dünyada Amerikalı olma haliyle yüzleşmesine devam etmek için orada kalarak gönüllü yardım ekiplerine katılıyor. Ve günün birinde, bir grup asker tarafından toplu tecavüze uğramış bir Bosnalı kadını tedavi etmeye başlıyor.

    Tarafsız bir bakış açısı

    Oyunun can alıcı sahneleri burada başlıyor. Kendisine tecavüz edenlerin hangi etnik gruptan olduğunu bilmediğini ısrarla söyleyen kadın "bizim ülkemizde, herkes aynı dili konuşur" diyerek yazarın evrensel bir bakış açısıyla herhangi bir etnik grubun tarafını tutmaksızın hareket ettiğinin altını çiziyor.

    Çok etnikli, çok kültürlü bir ülkenin nasıl darmadağın edildiği üzerine kafa yorarken; emperyalist müdahalelere çok güncel, çok zarif bir biçimde değiniyor. Halkların birarada yaşama kültüründen, bir anda en ilkel kabile kültürüne dönüşüvermesini kadın bakış açısını aracı kılarak araştırıyor, analiz ediyor. Bir tarafı tutup, diğer tarafı suçlamâk yerine, bütün tarafları tutuyor ve bütün tarafları suçluyor. Oyunda, Aslı İçözü, Bosnalı kadına; Gülen Karaman, Amerikalı psikoloğa hayat veriyor. Oyuna yönetmenin eklediği akordeon çalan adam figürü, oyun boyunca sahne geçişlerindeki ve akış içerisindeki Bosna şarkılarını sahne üzerinde bir canlı performansla çalarak Balkan erkeğinin ruhunu yansıtıyor.

    Bosnalı kadın o Balkan erkeğinin ruhunu görüyor. Aynı sahnenin uzamı içerisinde olan Amerikalı kadın, onun varlığını hissetmiyor, onun seslerini duymuyor. Bir bakıma, iki kültürün arasındaki ayrım noktaları da kodlanmaya başlıyor. Gerçekçilikten uzaklaşmamak için, minimalizmin imkanlarını da sonuna kadar kullanarak, çok uslüplu bir harmani yakalayan oyunda sinema diline yakın bir yaklaşım göze çarpıyor.



  • 11 Ekim 2005
    Salı
     
    Künye
    Temsilcilikler
    Abone Formu
    Mesaj Formu
    Online İlan

    ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
    Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
    Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED