AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
'Ne deve, ne kuş!' (Umur Talu'dan naklen) (2)

OYAK'tan söz ediyorduk.... Ege Cansen'in OYAK'a yöneltiği eleştirilerden söz ediyorduk. Cansen, OYAK'ın "özelleştirme" ihalelerinde büyük bir gayretle ortaya atılmasını uygun bulmuyordu. OYAK meselesi Cansen'in söz ettiklerinin dışında da problemler barındırıyordu. Bugün de bu "problemler"den söz edecektik. Sabah'tan Umur Talu'nun "Ne deve. Ne kuş!" başlıklı aydınlatıcı yazısından hareketle.

Talu'nun bu "kışkırtıcı" yazısını okuyunca "Ordu Yardımlaşma Kurumu Kanunu"nu ben de önüme koydum. Talu, yazısının hemen başında bu kanunun 37. maddesini hatırlatıyordu. Yani şunu: "Kurumun her çeşit malları ile gelir ve alacakları, devlet malları hak ve rüçhanlığını haizdir. Bunlara karşı suç işleyenler, devlet mallarına suç işleyenler gibi takibata tutulur."

Güzel madde doğrusu. Benim bu vesileyle Erdemir çalışanlarına bir tavsiyem olacak: Bundan sonra çok daha dikkatli olmanız gerekecek, çünkü 37. Madde hafife alınacak bir madde değildir!

Talu 37. Madde'yi aktardıktan sonra şöyle devam ediyor:

"Ne anladınız? 'Özelleştirme'ye katılan, 'özelleştirilen' kamu şirketini alan, lakin kendisi, malları parası pulu 'devlet malı' sayılan bir holding var. (...) Ne 'kamu şirketi', ne de 'özel şirket'; karşımızdaki 'özel bir şirket'! 1961'den 2001'e kadar bilanço bile açıklamayan, 40 yıl sonra 'şeffaflaşma' kararı alan... Başta kurumlar vergisi, birçok vergiden kendisi ve üyeleri muaf bir şirket. 'Özelleştirmede özelleştirileni özelleştiren' OYAK'ın Genel Kurulu mesela, Milli Savunma Bakanı, Maliye Bakanı, Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları, Jandarma Genel Komutanı gibi üyelere... (...) Holding genel kurulunun ve temsilciler kurulunun otomatik başkanı, Milli Savunma Bakanı. (...) O bir 'devlet şirketi', bürokrasi şirketi, devletin içinde bir birim, bir kısım, bir bölüm, bir zümre şirketi.' "

Talu'nun bu yargıya hayal kurarak değil, önündeki OYAK Kanunu'nu izleyerek vardığını hatırlatmaya gerek yok herhalde...

Hadi ben de birkaç satır aktarayım bu kanundan:

"Temsilciler Kurulu'na Milli Savunma Bakanı, bulunmadığı hallerde Genelkurmay Başkanı riyaset eder." (Madde 3) / "Yönetim Kurulu'na seçilecek Türk Silahlı Kuvvetleri'nde görevli üç üyeden ikisi Milli Savunma Bakanı tarafından gösterilecek 4 aday arasından biri de Genelkurmay Başkanı tarafından gösterilecek iki adaydan Genel Kurul'ca seçilir. Seçimler gizli oyla olur." (Madde 8) / "Kurumun muafiyetleri aşağıdadır: a) Kurum, Kurumlar Vergisi'ne tâbi değildir, b) Kuruma yapılacak bağışlar, kurumun ne nam altında olursa olsun, üyelerine ve kanuni mirasçılarına yapacağı yardımlar Veraset ve İntikal Vergisi'yle Gelir Vergisi'nden, c) Kurum, yapacağı her türlü muameleler dolayısıyla Damga Resmi'nden, d) Daimi ve geçici üyelerden yapılacak aidat tevkifatı Gelir Vergisi'nden, e) Kurumun her türlü giderleri Gider Vergisi'nden muaftır." (Madde 35)

Görüyorsunuz, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı boşa konuşmuyormuş...

Peki ama (mesela) Kurumlar Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi'ne tâbi olanları nasıl sıralıyor? Şöyle:

A) Sermaye şirketleri; B) Kooperatifler; C) İktisadi Kamu Müsseseleri; D) Dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler; e) İş ortaklıkları.

Peki, bir adım daha ilerleyip Kurumlar Vergisi Kanunu'nun "Muaflıklar ve İstisnalar" başlığı altında (Madde 7) topladığı ve içinde OYAK'ın adının da geçtiği madde nasıl? O da şöyle: "T.C Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur, Ordu Yardımlaşma Kurumu ve Memur Yardımlaşma Kurumu gibi kanunla kurulan emekli ve yardım sandıkları ile Sosyal Sigortalar kurumları;"

Maddelerden bazılarının durumu böyle...

Bu durumda siz ne dersiniz bilemem ama ben, bu konulara çok yabancı birisi olsam da, ortada "tuhaf" bir durumun olduğunu hiç değilse seziyorum. Bir kere Milli Savunma Bakanı ya da Genelkurmay Başkanı'nın "riyaset ettiği" bir "grup"un pek de (!) "sivil" olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Ayrıca, OYAK ile 7. Madde'- de sıralanan ve "muafiyet" tanınan diğer kurumlar arasında "dağlar kadar" fark var. Demek ki, 1960 askeri darbesinin bir ürünü olan OYAK, kuruluşundan itibaren, "serbest pazar" ekonomisinin kuralları dışında oynamayı tercih etmiş bir "grup"dur. Tamam, belki 60'lı yıllar, olmadı 80'li yıllar ülke için "özel yıllar" olduğu için OYAK'ın bugüne kadar (Talu'nun sözleriyle) "kamu şirketi" ya da "özel şirket" değil "özel bir şirket" olarak faaliyetine devam etmesinin "normal" karşılandığı yıllardır. Ama bu "özel"lik bugün de geçerli olabilir mi? AB ile "tarama sürecine" başlanacağı, "Rekabet Kurulu" gibi bir kurumun artık işi çok daha ciddiye almasının gerekeceği bir dönemde bu ayrıcalıklı durumda ısrar etmek mümkün müdür?

Cevaplarını bilmediğim sorular bunlar... Cevaplarınızdan, çözüm önerilerinizden beni de haberdar edin lütfen...

Unutmadan şunu da ekleyeyim: Görüyorsunuz, "piyasadaki aktörler"in arasındaki "eşitsiz ilişki"nin altını çizerek Koç ya da Sabancı gibi "gruplar"ı savunmak da bana düştü! Sanırsınız ki "milli demokratik devrim"e hazırlanıyorum!


11 Ekim 2005
Salı
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED