AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

G Ü N D E M

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
ŞAM'DA AKŞAM VAKTİ

Şam tatlısı, Şam kayısısı, Şam fıstığı, Şam ipeği... M.Ö. 15. yüzyıla kadar uzanan tarihiyle Suriye'nin başkenti Şam, dünyanın en eski sürekli yerleşim olan şehri. Dünyanın son hakawatisi de Şam'da, "yeni"ye meydan okuyor.

Türkiye gündemini uzun zaman boyunca meşgul etmiş bir dizi filmi, ilk kez baştan sona izledim geçtiğimiz günlerde. "Kurtlar Vadisi" yeni kanalında, halkımız için yepyeni bilgilerle donanmış bir senaryoyla ekrana geldi. Polat Alemdar namlı oyuncu, Şam'ı mesken tutmuş, şaşaalı bir Suriye evinde, Lübnan Başbakanı Hariri'nin vefatıyla sonuçlanan hazin suikastı değerlendiriyor ve Ortadoğu'nun geleceği üzerine derin fikirler beyan ediyordu. Şam sokaklarında kaçıp kovalamaca oynanıyor, ama tam olarak niçin Şam'da olunduğuna dair en ufak ipucu içermiyordu henüz senaryo. Merakla bir sonraki bölümün beklenmesi gerekiyordu tabii. Senaryoyla gerçek dünya arasında, ipten bir köprü kuruluyor ama üstünden hiçkimse geçmiyordu.

Haftasonu, İsrail Dışişleri Bakanlığı'nca yapılan açıklamada, "Suriye'nin Hariri suikastiyle direkt bağlantısı var"dendi. Ardından ABD Dışişleri Bakanı Rice, "Suriye'yi işbirliği yapmaya" çağırdı. Irak yeni anayasal düzene kavuştu. Ve hâlâ ve ne yazık ki, insanlar ölmekte Bağdat'ta. Pakistan depreminde ölü sayısı 40 bine yaklaştı. "Kalıcı barış" planları yapılan dünya gezegeni, sarsılıyor, esiyor, gürlüyor, "ben bu insanları ve insanlıklarını taşıyamıyorum artık" diye... Gezegen bile isyan ediyor, dünyalılar umursamıyor. Dünyanın öyküsü, bilinmeze yolculuğunu son sürat sürdürüyor. Eski dünyanın en görkemli şehirlerinden Şam'da ise, son hakawati, hikayelerini anlatıyor, sonsuza kazınacak düşler ve nargile eşliğinde...

DÜNYANIN SON HAKAWATİSİ

Hakawati, hikaye anlatıcı demek. Haka, hikaye anlatan, wati ise gösteri sanatında uzman anlamına geliyor. Son hakawati Ebu Şadi de, Şam'da başında fesi, bir elinde hikaye kitabı, diğerinde kılıcı, biraz şair, biraz aktör, biraz komedyen haliyle zamana meydan okuyor.

Ebu Şadi'ye göre Suriyeliler, hakawatilerin değerini bilmiyor, sürekli yenilik istiyorlar. Şam ziyaretlerinde onu dinlemeye gelen yabancılar ise, onu daha iyi anlıyor. Çünkü diyor Ebu Şadi, Suriyeli olmayanlara göre, "eski olan, en yeni olandır"...

Şam Emevi Camii'nin arka sokağında, Al-Nafurah nargile kahvesinde, Alf-Laylah wa Laylah yani Binbir Gece Masalları'nı günümüze taşıyor Ebu Şadi. Ali Baba'nın hikayelerini de anlatıyor, Zümrüd-ü Anka kuşunun güzelliğini de... Ve birden ayağa fırlayıp, General Ma'ruf gibi haykırıyor; "Kılıcını çek ey Sultan Baybars, bugünle tek başına yüzleş, çünkü bugün senin son günündür." Bu haykırışla irkilip, nargilenin dumanını yutan bazı dinleyiciler, öksürmeye başlıyor, kahkalar çınlıyor Al-Nafurah'ın duvarlarında. Çaylardan birer yudum daha içiliyor ve Ebu Şadi, Arap edebiyatının en güzel hikayelerini anlatmaya devam ediyor.

Şam'da Ebu Şadi'yi müzelik bulanlar da var, ticari de... Ancak, Suriye'nin ve Ortadoğu'nun eski âdetleri, artık kaybolmak üzere. Birkaç yıl öncesine kadar, Şam'ın Amarah bölgesinde, yirmi kadar nargile kahvesinde hakawatiler hikayelerini anlatırmış Şamlılara ve Şam'ın yabancılarına... Elli yıl önce, Şam Bağdat Caddesi'nde 15 nargile kahvesi varmış. Bugün sadece bir hakawati ve iki nargile kahvesi kalmış. Her ne kadar Suriye Kültür Bakanlığı hakawatileri desteklese de, genç Şamlılar pek ilgi duymuyormuş, bu temaşa sanatına. Sadece içinde bulunduğumuz Ramazan ayında, son hakawati Ebu Şadi, birkaç lüks otelin düzenlediği özel gecelerde sahne alıyor ve yılın geri kalan onbir ayında, Al-Nafurah nargile kahvesinde dünyanın eski hikayelerini, yeni dünyaya duyurmaya çalışıyor.

Bize dünyanın hikayesini anlatmaya devam etmeli birileri, adı hakawati Ebu Şadi olsun ya da olmasın. Yeni dünya düzeni, "eski"nin üzerine kurulacak. Yeni kurulan, "eski"yi unutturamayacak. "Eski dünya" nargile dumanından gökyüzüne yükselip, asılı kalacak. Şam'da akşam, dilerim, bombaların kapkara dumanına tanık olmayacak. Zümrüd-ü Anka, tüm dünyaya gökkuşağı kanatlarını açacak. Barışa inandığınız için teşekkür ederiz hanımlar, beyler. Neticede, bu hikaye, böyle sürer gider.


Attila İlhan için...

Her seveninin yakıştırdığı sözcüklerle uğurlandı Attila İlhan.
Üstada sanırım en çok kendi dizeleriyle anılmak yakışıyor. Her daim.
...
yeniden başlamaklarla geçiyor ömrümüz / iyimserliklerimizi duvarlara çarpıyorlar / içimizde bulut bulut bir güneş tutuluyor / soluklarımızı kesen demirden sarmaşıklar / dibinde düşlerimizi tükürdüğümüz / gözlerin bezginlik sislerinden kurtuluyor/
kulakların zemberekli çığlıklardan / yanık yanık koğuşlarda akşam oluyor /
yukarda gökyüzü kıvılcım ve duman


Beyza Güdücü'nün diğer yazıları
  • Doğulu Batılılık hali

  • AVRUPA HATIRLIYOR MUSUN?

  • Uyuşan dünyanın ölüleri

  • NEA EVROPA, YENİ AVRUPA

  • Amerika'nın Brütüs'ü Eylül

  • PARİS YANIYOR!

  • Uçmalı mı uçmamalı mı?

  • Dağı dağa kavuşturmak

  • KOPYA MISIN GERÇEK Mİ





  • 20 Ekim 2005
    Perşembe
     
    Künye
    Temsilcilikler
    Abone Formu
    Mesaj Formu
    Online İlan

     BEYZA GÜDÜCÜ


    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Çocuk

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED