Bünyemin zafiyetinden midir, bilemiyorum; ancak Ramazan'ın son on günü bir taraftan orucun "vücudumun kimyası" üzerindeki etkisi artık iyice belirginleşirken, bir taraftan da iştahım kapanıyor, yemek konusunda kendimi rahat hissetmiyor, içim gıda ihtiyacını daimi lisanıhâl ile ifade ettiği halde, dilim boğazımdan geçen lokmalardan tat almaz bir tembellikle zoraki kapı bekçiliği yapıyor.

Bu hal fizyolojik bir şey midir, yoksa nefsin körelmesi midir, takdir edemiyorum. Bildiğim şey şu ki, Ramazan'ın özellikle son on gününü ibadetle geçirenleri büyük mükâfatların beklediği.

İnsan vücudundaki bu dönüşüm ve durgunlaşma, tabii olarak gündelik hayata da yansıyor. Ramazan'ın özellikle ikinci yarısında, çalışanların yılın diğer aylarındaki verimliliği temin etmesi mümkün gibi gözükmüyor. Buna bir de Ramazan ayında aşırı tüketime dayalı bir hayat tarzından kaçıldığı gerçeğini ekleyin.

Ramazan ayının ekonomik hayatta belli bir yavaşlama tesis etmesini normal, hatta istenebilir bir durum olarak saymalıyız. İnsanının dünya hayatına ilgisini azaltması, ekonomideki dengeleri de soğutacak hiç kuşkusuz.

Ramazan ayında İslam âleminin yaşadığı iktisadî iklim, İslamiyet'in iktisat anlayışının mahyalaşmış önemli yansımasıdır.

Tüketimin kanaatle dizgin altına alındığı, üretimin en verimli şekilde tüketildiği bir ekonomi modelinin oluştuğu Ramazan'da işin ilginci servet dolaşımı artar.

Zekât ve fitre sayesinde servetin ekonomi içindeki dolaşımı hızlanır. Ekonomik yapının, tek taraflı, yani çoğunluktan zengin azınlığa doğru bir değer akışı sağlamaması arzulanır ve bunun, kişilerin bireysel ahlakî tasarruflarıyla tesis edilmesi gerektiği savunulur.

IMF sayesinde şu sıralar sıkça konuştuğumuz sosyal güvenlik müessesesi ise Batının bir çözümü. İslâm ülkeleri tarihinde sosyal güvenlik devletten ziyade sivil toplumun yüklendiği bir görev olmuş. Devletin bir yük olarak addettiği ve esasında altından kalkamadığı bu kurum, bireylerin her birinin bu işi yüklenmesi ile hem daha etkin çalışıyor, hem kimseye yük olmuyor, hem de suiistimal edilmiyor.

Dünyevi ve maddi kazancımızın daraldığı bu dönemde Allah'ın rahmeti ve bereketi sayesinde, inananlar darlığa düşmedikleri gibi manevi olarak muazzam bir kazanca da ortak oluyorlar.

Yılın diğer aylarında da yapılabilecek ibadetler bu ayda çok daha fazla sevaba vesile oluyor. On bir ay boyunca işleyen düzen, Ramazan'da bir anda alt üst oluyor. İktisaden yavaşlayan bir ekonomiye formüllerle açıklanamayan bir bereket yağıyor. Zenginlerin aç kaldığı bu günlerde fakirler doyuyor. Bu ayda ibadetin değeri artıyor. Bire bin düşüyor her şey amel defterine.

Ve Ramazan boyunca hızlanarak büyüyor, gelişiyor bu ortam. Orucun insan bedenine külfeti arttıkça, ibadetin değeri katlanarak artıyor, bereketin ve rahmetin boyutunu havsalalar almıyor.

Gayrimenkul piyasalarındaki hareketlilik, İMKB'de ardı ardına kırılan rekorlar, ibadetlerin ve hayırların sevap değerlerindeki bu patlayışın yanında pire sıçraması gibi kalıyor. İMKB'deki balon patladığında elinde hisse senedi ile kalanlar zarar ederken, Ramazan'da edinilen kazançlar ebediyen sizin kalıyor.

Nihayet Kadir Gecesi geliyor. Kur'an'ın indiği mübarek vakitler. İnsanlara hidayet olsun diye, doğru ile yanlışı tefrik edebilsinler diye. Bin geceden hayırlı gece. Böyle ticaret gördünüz mü hiç hayatınızda? Bir ibadet yapacak, başka zaman kazandığınızın bin katı sevaba nail olacaksınız.

Ramazan bitti bitiyor. Bu kampanya stoklarla sınırlı değil, ama arife günü akşam ezanıyla sona erecek.

MELİKŞAH UTKU

Künye

Temsilcilikler

Abone Formu

Mesaj Formu

Online İlan