AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
K Ü L T Ü R
Modern bir
hidayet romanı

İlk romanı "Maya" ile ödül kazanan, daha sonra iki roman daha yayınlayan Leyla İpekçi, son romanı "Başkası Olduğun Yer"de, büyük bir iç dönüşümü şiirsel bir dille anlatarak ortaya modern bir hidayet anlatısı çıkarıyor.

  • YILDIZ RAMAZANOĞLU
    Leylâ İpekçi Kanat Kitap'tan çıkan son romanı 'Başkası Olduğun Yer'de, alışageldiğimiz öyküleme biçimlerinden, kronolojik anlatımdan uzak, yer yer denemeye ve şiire yakın bir üslupla büyük bir iç dönüşümün serüvenini anlatıyor. Bu sarsıcı roman üzerine Leyla İpekçi ile yazar Yıldız Ramazanoğlu konuştu.

    Başkası Olduğun Yer farklı bir teknikle yazılmış. Epik bir şiirden hakikatin lirizmine gidiş gelişler var. Çoğu bölümün düz cümlelerin doğrudan dizelere dönüşümüyle sonlanması, şiirselliğin ötesine geçildiğini gösteriyor. Metniniz için romanla şiir arasında mı demek lazım, yoksa düpedüz şiir mi?

    Şiire hem çok uzaklardan, hem çok yakınlardan baktım şu beş yıl içinde, üzerine dergide yazılar yazdım, kendi şiirim var mıdır, nasıldır anlamaya çalıştım. Şiirden besleniyor romanım evet, kimi yerde de şiirden uzaklaşıyor. Ama uzaklaşırken de bir ses peşinde. Şiir ve şiirin yokluğu bir bütün çünkü. Şiir iç sesin dilidir bana göre. Biçimin içeriği belirlemesi belki tam da bu. Şöyle diyeyim: Bu roman eğer kendi şiiri olmasa yazılamazdı.

    Her sıfırlanma bir devam ediştir

    Dibe inme sonra tekrar yukarı tırmanma hali var. Peki kitabın nasıl algılanmasını tercih edersiniz? Bir insanın kendini sıfırlayıp yeniden inşa sürecinin serüveni mi yoksa yola kaldığı yerden devam edişinin öyküsü mü anlatılıyor?

    Adem'e öğretilen isimlerin sorumluluğunu taşıyoruz hepimiz. İsimlere olduğu kadar sıfat ve fiillere karşı da yükümlülüklerimiz var. Onları konuşma diline hapsettiğimizde kendi sesimizden, kendi şiirimizden uzaklaşıyoruz bence. Emanetimizi hatırlamak için daha çok sükuta, daha çok esine, amele, iyi niyete ihtiyacımız var, kendi kendimize kalarak kul ile Rab arasındaki o dikey ilişkinin ipini sıkı tutabiliriz ancak. Bir şeyi yıkıp yeniden kurarken de, kaldığımız yerden devam ederken de her türlü değişimin yanılgıya dönüştüğü o sonsuz rahmetin kucağında değil miyiz? Bu durumda yeniden inşa etmenin gücünü gerekli ama çok cüzi bulduğumu belirteyim, nihayetinde her sıfırlanma bir devam ediştir. Romanım da böyle bir devam edişi simgeliyor.

    Sembolik anlatıma mecaz ve teşbihe başvurulduğu halde ortaya içten dolaysız hatta pervasız bir kitap çıkmış. Bu modern zamanların bir hidayet anlatısı olarak değerlendirilebilir mi?

    Cesur bir tanımlama ama bunu siz söyleyin, benim okuyucuya bir telkinde bulunmam doğru olmaz. En azından yanlış gelmedi kulağıma. Hatta sevdim.

    Kitapta neredeyse insanlığın tüm inanç serüvenine dokunulmuş. Yazar sanki kahramana kendi tarafını açıklaması ve ilan etmesi için sözcüklerini emanet etmiş. Bu yönde değerlendirmeler olabilir...

    Elbette. Yaklaşımınıza müdahale etmem yanlış olur. Okuyucunun bu yönde iz sürmesini isterim.

    Bir ölüm bir dirim

    Kitapta bir ölüm bir de dirim var. Babaannenin ölümünün tetiklediği bir dirimden sözedebilir miyiz? Babaanne bir metafora dönüşmüş.

    Evet, tamamen. Babaannenin sende devam edişi... Yarım asırlık evdeki eşyalarla baş başa kalışın.. Ölümün, yaşamdan çok daha takvimsiz bir seyri olmasını sezmeye başlaman.. Kuşaktan kuşağa aktarılan yemek tarifleriyle, fırından çıkmış bir revaninin kokusunda yaşayan rahmetli olmuş nice ölüyle birlikte devam etme zorunluluğun. Babaannenin yokluğunun da bir varoluş formatı olduğunu algılaman... Tüm bunlar sana bir sorumluluk yüklüyor; yeniden kaldırılacağını bilmenin sorumluluğunu. Babaannenin cansız bedeninde donakalmış tek bir andan ibaret bu romandaki ilerleyiş. İstedim ki sonsuzluğun içinden bu tek an ile geçebilmenin tüm olanaklarını zorlayabileyim.

    Kitap kolay okunan bir kitap değil. Çünkü çok konsantre. En az bir kez daha okunması gerekiyor. Gerçi iki kere okunmaya değmeyen kitap bir kere de okunmaya değmez çoğu kez. Yazarken bu zorluğu fark etmişsinizdir. Günümüzün kalın ama birkaç saatte okunabilen romanları arasında kitabın bahtına dair bir endişeniz var mı?

    Nasıl gıybet yapmayı kardeşinin etini yemeye benzetiyorsak, başkasını övmeyi de onu boğazlamaya benzetmemiz boşuna değil. Başkalarının onayı elbette ki bir ihtiyaç, ama bize düşen buna muhtaç kalmamak. Okuyucudan çok şey talep ediyor kurduğum metinler evet. Ama okuyucunun onayı için yazsaydım, kitlelerin genel beğeni ölçülerini kriter alsaydım herhalde böyle bir soru bile sormayacaktınız şimdi bana. Her şeyin ambalajlanmış bir halde ağzımıza düştüğü bir ortamda okuyucunun katılımını ve yaratıcılığını romana katmaktan bahsetmek biliyorum ki sabırları zorluyor.

    Başka kitaplar için

    Başkası Olduğun Yer, birçok kitabın hülasası gibi. Zaten kitabın sonunda daha yazmaya başlamadığınızı söylüyorsunuz. Başka kitaplara açılmak için bir tohum atılmış gibi toprağa...

    İlginç bir tanımlama. Romanımın son dönemlerinde, artık iyiden iyiye biliyordum ki, kullandığım, yaşadığım, nefsimden geçirdiğim, geçiremediğim her kelime benim için bir başka roman olabilirdi. Şu anda hangi tohumun tutup tutmayacağını bilmiyorum, ama hayallerim var. Daha doğrusu kendime ait kurduğum bütün hayaller yazmak üzerine. Elbet bir yerden uç verecektir. İnşallah.
    Bilgi için tel: 0 212 252 42 80

    İslam'a yeni başlayanlar için

    Zihin gramerini çözmeye başlamaktan sözediliyor bir yerde. Burada 'İslam'a yeni başlayanlar için bir kılavuzluk hissediliyor. Bir de olaylar ve kişilerden çok kelimeler ön planda. Roman kahramanları olarak kahraman kelimeler çıkıyor karşımıza; namaz oruç kurban gibi... Bundan bahseder misiniz?

    Kelime kahraman. Çok güzel bir tanımlama. Romanıma beş yıla yakın bir süre verdim. Hareket ediş noktam daima kelimelerdi. Edebiyattan benim yoluma dökülen de sanırım böyle bir üslup. Kimi yazar önce bir şey görür, o bir göz olur ve oradan yapar açılışını. Ben göremem. Beni kelime daha çok esinler. Bir kelime düşünürüm önce, onun açılımlarını, imkanlarını denerim. İslami öğretiye yeni başlayanlardan çok, İslam'ın iç bilgisine, dinin iç kısmına kör kalmayı yeğleyenler, zaten bildiğini varsayanlar, bir yargıda bulunmadan yaklaşamayanlar için bir 'giriş' olmasını yeğlerim.

  •  
    roman niçin yazılır?..
    Motosiklet Günlüğü 'Küba Dostluk'ta
    Pera Müzesi'nde iki önemli sergi birden
    Karagöz, Hacivat'ı 'Ebe Sobe'liyor
    5 yaşına basmaya hazırlanan Ebe Sobe okurlarıyla birlikte büyüyor. Yeni sayısının kapak konusunu 'Hacivat ile Karagöz'e ayıran dergi birçok ilginç ayrıntıyı aktarıyor. İlginç 'proce'lerin sahibi Porof Zihni Sinir, 'Keli ve Dimi' ile Dağıtsan Çetinkaya, 'Bızzdıklar Sokağı' ile Fatih Erdoğan bu ay da çocuklarla birlikte. Merih Akoğul ise çocuklara fotoğraf sanatını öğretmeye devam ediyor.
    Bilgi tel: 0 212 525 09 39
    27 Ekim 2005
    Perşembe
     
    Künye
    Temsilcilikler
    Abone Formu
    Mesaj Formu
    Online İlan

    ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
    Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
    Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED