AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
"Türkiye'yi pazarlamak"

Başbakan Erdoğan'ın "Türkiye'yi pazarlama" söylemi üzerine başlayan tartışmalar, henüz bu konuya alışık olmadığımızı, belki de bu yüzden ülkemizin yıllarca geri planda kaldığını göstermiş oldu.

Pazarlama konusunda önemli eserlere imza atan Philip Kotler'in kitaplarından birinin adı, "The Marketing of Nations"dır, yani "Ulusların Pazarlanması".

Pazarlama anlamına gelen "marketing", sadece bir ürün veya hizmeti pazarlama anlamını içermez, daha geniş bir kullanım alanına sahiptir.

Devletlerin bir kısım fonksiyonlarını uluslararası kuruluşlara devrettikleri, uluslararası şirketlerin dünya ekonomisinde ve dolaylı olarak da dünya siyasetinde etkileyici rol oynadıkları bir ortamda devletlerin, hükümetlerin ve ulusların ayakta kalabilmeleri, çağın gereklerini kuşanabilmelerine bağlıdır.

Rekabet alanı giderek genişlemiş, geçen her saniye rekabette hesap edilir olmuştur.

Şirketlerin, şehirlerin, sivil örgütlerin yarıştığı bir dünyada, devletlerin yarıştan kopmaması ancak kendi vizyonlarını, siyasal konumlarını ve uluslararası itibarlarını geliştirebilmelerine bağlıdır ki, tüm bunların temeli "tanıtım" ve "pazarlama"dır.

Ülkelerin marka olabilmeleri ancak özel bir sürecin izlenmesiyle mümkündür.

Jorge de Vicente "State Branding in the 21st Century" adlı çalışmasında bir "ülkeyi pazarlamak" ile ilgili şunlar söyler:

"Bir ülkeyi pazarlamak, yeni bir kavram değildir. Birçok ülke geleneksel olarak özellikle turizm amacıyla kendi tanıtımlarını yapar. Bununla birlikte, halihazır küreselleşme süreci, ülkelerin dört boyutlu olarak kendi tanıtımlarını yapma ihtiyacının altını çizmiştir: Kamu diplomasisi, turizm, ihracat ve doğrudan yabancı sermaye."

Bir devlet markası üretmek, 2005 yılında sadece bir seçenek değil, bir gerekliliktir. Küresel rekabette devletlerin farklı sektörlerde ön plana çıkabilmeleri buna bağlıdır. Bu süreci sadece devletin veya hükümetin yürütmesi yeterli olamaz. Özel şirketler, sivil kuruluşlar, kamu kurumları ve tüm sektör temsilcileri bu süreçte yer almalıdır.

"Bilimsel pazarlama" ustası Ali Atıf Bir bu konuyla ilgili yazılarında, Başbakan Erdoğan'ın yabancı yatırımcıları ikna etme çabasının bile "bilimsel pazarlama" eksikliğini ortaya koyduğunu belirtti. "Dubai sermayesinin, Ofer'in peşinde sadece Türkiye yok ki" diyerek de, Erdoğan'ın "ülkenin var olan durumunu müşteriye cazip hale getirmeye çalışmak" olarak yorumladı.

Ortada CHP'nin veya bazı marjinal milliyetçi kesimlerin anladığı gibi olumsuz anlamda bir pazarlama yok. Ülkenin yıllardır tanıtımını yapma konusunda en ufak bir çaba göstermeyerek, birçok alanda rekabetten düşmesine, değer kaybetmesine sebep olanlar, artık bakış açılarını gözden geçirmelidir, aksi halde ülke kaybetmektedir.

Eğer işsizlik azalsın, istihdam artsın, Türkiye dünya sistemiyle entegre olsun, çağdaş dönüşüm adımları Türkiye'de de atılsın isteniyorsa, Türkiye'nin "pazarlanması" tek çıkar yoldur. Bunun yolu, yöntemi, süreci tartışılabilir, eleştirilebilir. Ama bir ülkenin marka olması ve markalar üretmesi bu devirde ayakta kalabilmek için bir şarttır.

Pozitif bir milliyetçilik yapmak isteyenler de Türkiye'nin değerini, itibarını, gücünü arttıracak bu sürece olumlu tarafından bakmalıdır.


27 Ekim 2005
Perşembe
 
YASİN DOĞAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED