AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
'The ilahiyat profesörü' 'The İmam'a karşı

Bankalardan televizyon kanallarına, çimento fabrikalarından müzik şirketlerine varana dek pek çok şirkete el koyan devlet, bunları TMSF (Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu) aracılığıyla satışa sunuyor ve alacaklarını bu yolla tahsil etmeye çalışıyor. Bu birkaç yıldır ülke gündeminde olan, ihaleye sunulan şirketlerin önemine, pazarlıkların ne derece çetin geçtiğine ve sonuçlar üzerindeki spekülasyonlara bağlı olarak az ya da çok ilgilendiğimiz ama her halükarda artık alıştığımız bir durum.

TMSF'nin son olarak satışa sunduğu ancak hem usul hatası yapıldığı, hem de alıcı çıkmadığı için ertelediği ihalesi ise, bildiğiniz gibi banka borçları yüzünden el konulan Prestij Müzik sanatçıları için açılan ihale. Satışa sunulan 18 marka ismin arasında Türk rock müziğinin popüler ismi Haluk Levent de var. Levent'e 100 bin YTL muhammen bedel konulmuş.

Dışarıdan bakınca ne kadar gerçek dışı, absürd bir durum değil mi? Sonuçta devlet sanatçı satıyor!

Dün gösterime giren "Döngel Kârhanesi" adlı film, işte bu, devletin el koyup satarak borç tahsil etme, elde edilen gelirler yoluyla "tüyü bitmemiş yetim"in hakkını sahibine teslim etme düşüncesinden ilhamla kotarılmış bir film. Gerçek dışı gibi duran durumdan absürdün sınırlarını zorlayarak ortaya çıkarılan "politik taşlama"ya damgasını vuran isim ise, bana göre ne oyuncular, ne de böyle bir filmde rol aldığının farkına varmadan rol alan ve haftalar öncesinden yaygarayı koparan, ama dayanamayıp yine de filmin galasına gelen ilahiyat profesörü Zekeriya Beyaz. İşe imzasını atan isim bana göre, hareket noktasından zorlayıcı uçlarına, noktasından virgülüne kadar filmin her sahnesinde "hınzır bir sırıtışla" zekasını ve kalemini konuşturan senarist Necef Uğurlu.

Filmin adını telaffuz ederken ortaya çıkan anlam, olayın geçtiği mekan dolayısıyla, alacak tahsilinde gözünü karartan devletin aslında "kâr" derdiyle olmadık "dâr"lara düşebileceğini bildiriyor. Zaten film "politik hiciv" sıfatını da işte burada kazanıyor.

Ancak taşlama, kınama ve yergi yoluyla absürdden çıkarttığı yağı toplumsal faydanın hizmetine sunan film bir yerde çuvallıyor ve olayın insani boyutunu gözetme derdiyle "kader kurbanları"nı da, eğlence tesisi adı altında yapılan "icraat"ı da olumlayarak onaylıyor. Varolan "iktisadi ahlak"ı yerip "görev ahlakı"nı abartarak "gülmece"yi üretmeyi başarsa da, bu "iş alanı"na dair herhangi bir eleştiri getirmediği için "cinsel ahlak" konusunda hiç de "ahlaklı" davranmış olmuyor. Devletin "vesika" dağıtarak bu işe zaten bulaşmış olduğu iması, gücünü taşlamadan alan filmin yaklaşımını netleştirmeye yetmediği gibi, sonucu da değiştirmiyor.

Dinamik kurgusu, kısa diyalogları ve hemen her sahnede patlatılan esprileriyle televizyon "sit-com"larını anımsatan "Döngel Kârhanesi", ramazan ayının sonunda vizyona girerek izleyiciyi bir teste de tabi tutuyor. İmam-Hatiplilerin toplumsal kaynaklı kimlik sorunlarını işleme cesareti gösteren yapımcılarının zamanlama yanlışı yaptıkları için az izlendiğinden şikayet ettiği ve o yüzden de izleyiciye bir şans daha vermek için gösterim süresini uzattığı "The İmam" filmine nazire yaparcasına, tam da aksi istikametten bir cesaret sergileyerek, üstelik de konuyu besleyen mekanın izleyicide uyandıracağı tepkiye aldırış etmeden bıçak sırtı bir alanda dansa kalkıyor. Kim bilir belki de "kıvrak" konuk oyuncusu "the ilahiyat profesörü"ne güveniyor!


29 Ekim 2005
Cumartesi
 
FADİME ÖZKAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED