3 Ekim öncesinde dışarıda ve içerde ilgi çekici gelişmeler yaşanıyor. AB Üyeleri Türkiye ile müzakerelerin başlayıp başlamaması noktasında asrın hatta asırların imtihanını vermenin eşiğindeler.

Hiç tahmin etmedikleri ve ihtimal vermedikleri adımları Türk hükümetinin atması üzerine AB üyeleri neye uğradıklarını şaşırdılar. Şimdi hiçbir bahane bulamayan AB üyeleri nasıl kıvıracaklarının hesabını yapıyorlar ve ne yapacaklarını bilemiyorlar.

Türkiye içindeki AB muhalifi çevreler de bıyık altından kıs kıs gülüyorlar tabii.

Aslında AB'yi anlamak ve tavırlarını yorumlamak hiç zor değildir.

AB savunduğu değerleri hazmedememiş olmanın sıkıntılarını yaşamaktadır.

Asrın imtihanından maksadım budur.

AB farklı kültür ve kimliklere tahammül edip edemeyeceğinin imtihanını veriyor.

Asırlar boyu tek kültürlü bir toplum olarak yaşamış olan Avrupa, bırakınız farklı dinleri aynı dinin farklı mezheplerine dahi tahammül edemeyen bir geleneğe sahiptir.

Avrupa'nın demokrasi kültürü de bu yüzden gelişmiş ve ilerlemiştir. Yaşadığı bu tahammülsüzlüğü aşabilmek için demokrasiye şiddetle ihtiyaç duymuş acıları yaşaya yaşaya aşmanın yolunu açmak zorunda kalmıştır.

Batılılarla tartışıldığı zaman kendilerini İslam toplumundan daha ileri görürler. Hangi alanlarda ileri oldukları sorulduğu zaman, demokrasinin temel unsurlarına sahip olduklarını iddia ederler. Biraz daha somutlaştırıp demokrasinin hangi temel unsurlarında bizden ileri oldukları sorulduğu zaman da adalet, insan onuru, insan hakları, farklı kimliklere tahammül gibi unsurları sayarlar. Oysa sayılan bu unsurlar İslam coğrafyasının en bariz unsurlarıdır. Üstelik oryantalistler bile İslam coğrafyasındaki adalet ve insan onuru konularını itiraf etmekten geri durmamışlardır.

Aslında soruyu biz kendimize sorduğumuz zaman kültürümüzde ve geleneğimizde bu unsurların yokluğu ya da noksanlığı değil özellikle son asırlarda uygulamasının eksikliğinden söz edebiliriz. Evet kabul ve itiraf etmeliyiz ki bu ilkelere sahip olmamıza kültürümüzün bu ilkeleri emretmesine rağmen uygulamalarımız maaalesef yeterli değildir.

İşte batı bizim yanlış uygulamalarımıza bakarak bizim insani değerlerden demokrasinin temel unsurlarından yoksun olduğumuz zehabına kapılıyor.

Biz kültürümüzün gereklerini hayata geçirdiğimiz zaman demokrasinin temel unsurlarında batıdan çok daha ileride olduğumuzu rahatlıkla gösterebiliriz. Nitekim geçmişimiz bu perspektiften bakılınca farklı kültürlerin asırlar boyu bir arada yaşamasına şahitlik edecek tarihi örneklerle dolu olduğu görülür.

Batı tek dinin farklı yorumlarına tahammül edemezken doğu birçok dini asırlar boyunca bir arada barış içinde yaşatmış tarihi tecrübe ve köklü bir geleneğe sahip olmuştur.

Batının şu anda yaşadığı sıkıntı işte bu tecrübe eksikliği ve bu eksikliğin hissettirdiği korku ve endişedir. Avrupa gibi tek kültür halinde yaşamış bir kıtanın Türkiye gibi farklı bir kültürü kabul etmesi kolay hazmedilecek bir vakıa değildir.

Maalesef batı, İslam kültürü hakkında bilgiye dayanmayan çok yetersiz hatta tabir caizse ceviz kabuğunu dolduramayacak bilgilerle İslam kültürü hakkında kararlar vermekte hatta hatta politikalar geliştirmektedir. İşte bu politikalar sebebiyle de İslam bir bütün olarak batı tarafından mahkum edilmekte işte bu sebeple de Türkiye hakkında karar vermekte zorlanmaktadırlar.

Biz müslümanlara düşen, kültürümüzün gereğini yerine getirip kendimizi insanlığa erdemlerimizle tanıtmaktır. Bunu AB'ye kabul edilmek için değil kültürümün gereği olarak yapmalıyız.

Batı maalesef içimizdeki kimi kötü örneklerden yola çıkarak bütün bir İslam alemini ve İslam kültürünü mahkum etmektedir. Bunun önüne geçebilmek için bizlerin sorumluluğumuz yeterince yerine getirip getirmediğimiz ise tartışma konusudur.

RESUL TOSUN

Künye

Temsilcilikler

Abone Formu

Mesaj Formu

Online İlan