Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
DR. HAYATİ BİCE
'İslam'da Rüya ve Rüya Tabiri' alt başlığını taşıyan 'Halife'nin Rüyaları' kitabı adını Abbasi halifesi el-Mansur'un (saltanatı 754-775) rüyalarından almaktadır. Halife El-Mansur'un 'sâdık' olduğu ortaya çıkan bazı rüyalarından sonra 'rüya tabiri'ne çok önem verdiği ve sarayında rüya tabiri ile görevlendirdiği âlimler istihdam ettiği bilinmektedir. Rüya: 'Aşkın kaynaktan haber' Bugün Jung psikolojisinde 'aşkın kaynak'tan haber şeklinde yorumlanan rüya tabirinin 'bir nevi falcılık' muamelesi görmesine karşılık dünyanın en saygın İslam araştırmacılarından Schimmel'in bu konuyu ilmine layık bir şekilde yaklaşık 400 sayfalık bir metinle ortaya koyması yadırganabilir. Ancak Schimmel'in kitabının bazı arabaşlıkları bile okura eserin derinliği konusunda bir fikir verecektir: Kur'an'da rüya, sâdık ve salih rüyalara nasıl ulaşılır, rüyaları kim gönderir, rüya-olay eşzamanlılığı, kadınlar ve rüya, rüyada Kur'an görmek, sufiler rüyalarında neler görürler, yol rüyaları, rüyada Cennet, ölmüşlerin rüyalarda verdikleri öğütler, rüyada Peygamber'i görmek, tarihte ve siyasette rüyalar, hayat denen rüya. Kendi rüyalarını da anlatıyor Kitabı eline alan okuru sarmalayan mistik ve bereketli okumanın tadı İslam tarihinden rüyalar yanında Schimmel'in kendi rüyalarını anlattığı satırlarla daha da lezzetleniyor. Bu tadın satırlardan gönüle aktarılmasında kitabı çeviren Tûba Erkmen'in katkısını da anmak gerek. Rüya konusunda İslami kaynakları okumak istediğinde 'akademik' nitelikli bir metin bulamayan okurlar için bir başvuru kaynağı olacak karakterdeki bu kitabının -sevenlerinin Türkiye'de çalıştığı yıllarda taktıkları 'hoş isim' ile- 'Cemile Bacı'nın ruhuna dua için vesile olduğuna-olacağına eminim; en azından kendi adıma. Annemarie Schimmel kimdi? Almanya'nın Erfurt şehrinde 1922 yılında dünyaya gelen Annemarie Schimmel, 27 Ocak 2003 gecesi 80 yaşında dünyadan göçtü. Schimmel, çocuk denecek yaşta şair ve orientalist Friedrich Rückert'in (1788-1866) şiirlerinden etkilenerek İslami edebiyata ilgi duyar, 15 yaşındayken bir Arapça öğretmeninin kılavuzluğuyla İslâm edebiyatı ile ünsiyeti artar. Akademik hayatında da İslam eksenli çalışmayı tercih eder. Memlûkluler tarihi üzerine yaptığı doktorasını 1945 yılında tamamlar. 1954-1959 yılları arasında Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi'nde Türkçe olarak Dinler Tarihi derslerine girer. Bu yıllarda 'Cemile Kıratlı' takma adıyla çeşitli dergilerde yazıları çıkarken sevenleri tarafından 'Cemile Bacı' olarak anılır. Sırasıyla Marburg , Bonn ve Harvard Üniversiteleri'nde Arapça ve İslâm' araştırmalar profesörlüğü yapar. 1970 yılında Harvard'da kurulan Hind-İslam Kültürü Kürsüsü'nün başına geçer ve 22 yıl görev yapar. Schimmel, bilimsel çalışmalarında İslâm kültürünü bir bütün olarak ele almıştır. Ona göre İslâm felsefesi, tasavvuf ve şiir ile hat, çini, minyatür gibi süsleme sanatları, bunları içinde barındıran kültürlerin, tarihi, folkloru, bireyleri ve o bireylerin hayatları ile özdeşleşmiş öğelerdir. Schimmel'in yaklaşımında bir tarihi dönemin İslâm sanatı ve en geniş kültürel çevresi ile birlikte sanatçı da bir birey olarak karşımızda belirir. Schimmel'e göre, bu kültürel sentez, keyfî bir analizin hatırı için parçalanamaz. Onun anlayışı, bir inançlar sistemi olan dini, bireyden ve bireyin bu inancını ifade ettiği her türlü sanat faaliyetinden ayrıştırmaz. Din özü itibarıyle mütealdir; ama din' inanç dünyevî bir ortamda yaşanır ve ifade edilir. Bu ifade, geleneksel sanatlarıyla, geleneksel ve yeni temalarıyla İslam'ı bir kültür birikiminin ortak ürünü olarak selamlar. Tasavvufi neşveyi yansıtırdı Bu tür yaklaşımları ilk ortaya atan Schimmel değildir; ancak o, bu yaklaşımı bütün ayrıntıları ile irdeleyebilecek akademik ve kültürel donanıma sahip olan az sayıda bilginden biridir. İslâm kültürünün dilleri olan Arapça, Farsça ve Türkçe'yi çok iyi bilmesi ona İslam medeniyetinin kapılarını ardına kadar açmıştır. Bu birikimden kazandığı entelektüel donanımı da her zaman sağduyu ile kaynaştırmayı başarmıştır.
Schimmel özellikle yoğunlaştığı tasavvuf konularına bir birey olarak pek çok tasavvuf bilgininden farklı olarak yaklaşmış; akademik çevrelerde hiç de sık rastlanmayan bir tavırla içselleştirdiği tasavvuf sayesinde belirgin bir ruh kemaline ve alçak gönüllülüğe erişmiştir. Bilgiyi bir güç ya da bir imaj yaratma aracı olarak kullanmaması, bir 'allâme' olarak algılanmak istememesi, kendisine zaman zaman gösterilen aşırı hürmetten sıkılması hep bu tasavvufi neşvesinin yansımalarıdır.
|
|
|