|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
2000 yılının 27 Ekim'inde devlet Etibank'a el koydu. Şimdiki Vatan'cılar, Sabah gazetesinin yönetimindeydiler o zaman... Daha sonra itiraf edecekleri gibi, Etibank çoktandır sıfırı tüketmişti, bunu biliyorlardı; buna rağmen gazeteyi, on binlerce mevduat sahibini dezenformasyon yağmuruna tutmak amacıyla kullandılar...
Vatan'ın bininci günü münasebetiyle çıkartılan "tuğla gazete"de yer alan Zafer Mutlu'yla söyleşiden okumaya devam ediyoruz: "Okur bizi Sabah'tan da biliyordu. 17 sene Sabah'ı yapan ekibiz. Basındaki duruşumuzu, tavrımızı, Bayram gazetesi tabusunu yıkmamızı, Hürriyet'i senelerce geçen tek gazeteyi bizim yaptığımızı biliyorlardı. Testlerinden daha önce geçmiştik yani. VATAN'ın ilk sayısında bizim Sabah'taki 17 senemiz var. Sabah'ın ilk parlak yıllarındaki ilkelerini VATAN'a da koyduk." Dikkat etmişsinizdir; Mutlu önce "Sabah'taki 17 senemiz"e referans veriyor, ardından da bir tashihte bulunuyor: "Sabah'ın ilk yıllarındaki ilkeler..." "Sabah'ın ilk yıllarındaki ilkeler"in hakkını vermeden geçmeyelim; biz, bu gazetenin ilk çıktığı yıllarda iktidarlara karşı zaman zaman gerçek bir muhalefet yürütebildiğinin şahidiyiz. Ama sonra başka bir dönem başladı. Hangi dönem mi? Kabaca, Etibank'ın satın alınmasından başlayıp 2002 seçimlerine kadar olan dönem... O dönemde, "Ankara"yla hemhal olmak; "Cumhurbaşkanı adayımız"ı seçtirmek için uyduruk manşetler çekmek; "Bizim banka"nın kredilerini imzalayan hükümetle papaz olan Cumhurbaşkanı'nı "Ya piyasayı çok iyi biliyor ya da yatırım danışmanı çok iyi", "Ya iyi pazarlıkçı ya da emlakçısı profesyonel" gibi "haber"lerle hizaya getirmeye çalışmak gibi "iş"ler var...
'ETİBANK ATAKTA' Biz bugün bu "iş"lerden birini dikkatinize sunacağız... 2000 yılının 27 Ekim'inde devlet Etibank'a el koydu. Şimdiki Vatan'cılar, Sabah gazetesinin yönetimindeydiler o zaman... Daha sonra itiraf edecekleri gibi, Etibank çoktandır sıfırı tüketmişti, bunu biliyorlardı; buna rağmen gazeteyi, on binlerce mevduat sahibini dezenformasyon yağmuruna tutmak amacıyla kullandılar... Tabii bu işin paralelinde de "bizim banka" için iyi olan hükümetin iktisadi politikalarına yönelik allama-pullama faaliyeti yürüyordu... Aşağıda 1-30 Ekim 2000 tarihleri arasında Sabah'ta çıkan ibretlik "Etibank" ve "hükümet" haberlerinden bir demet sunuyoruz: 4 Ekim: "Etibank'ta katrilyon sevinci…İki yıl gibi kısa bir sürede sıfırdan katrilyon liralık mevduata ulaşmayı başaran Etibank, önümüzdeki dönemde bireysel bankacılığın üssü olmayı hedefliyor." 12 Ekim: "Cesur kararlar… Devlet oh diyecek… Rüya gibi tablo" 13 Ekim: Hükümet 2001 yılında bütçe açığını 5.2 katrilyona indirmeyi hedefliyor… İkili paket geliyor… Başarı ek önlemlere bağlı… 17 Ekim: Borsada 'büyük' şov: Yüzde 6.8 18 Ekim: Reformlar Türkiye'yi dünyada ilk 10'a sokar... 18 Ekim: Yatırımın gözdesi Türkiye (Deutsche Bank'ın araştırması) 21 Ekim: "Etibank orta sınıftaki yerini sağlamlaştırdı… Etibank Genel Müdürü Karakaya, 'Toplam 700 milyon dolarlık likit varlığımız var' dedi." 24 Ekim: "Nereden Nereye… Feryadın yerini güven aldı… 10 yıl sonrasını görebiliyoruz… İşler iyi gidiyor." 26 Ekim: "Etibank'tan kurumsal kredi atağı… Etibank, bireysel bankacılık alanında gösterdiği performansı kurumsal bankacılık alanına taşımayı hedefliyor." 28 Ekim: "Etibank Fon'a devredildi" (manşet) Sabah, o günlerde işte böyle kullanılıyordu... MURAKIPLARA UYARI... Bitmedi; gazetenin başyazarı Güngör Mengi, Etibank'ta çalışan devlet murakıplarının bankaya el konması için rapor hazırladıkları bir sırada, gûya "işini iyi yapmayan genç murakıplar"ı eleştirerek bazı murakıplara "ayağınızı denk alın" anlamında uyarılar yapıyordu (Sabah, 18 Ekim 2000) "Bankaları denetleyen murakıplar, büyük çoğunluğu ile sağlam ve namuslu insanlardır… Ama ekseriyeti genç olan bu insanlar arasında, özel sektörün sunduğu imkânlardan etkilenen, kendisine yapılan iş teklifini hak etmek için görevini eksik yapan veya yapmayanlar çıkabiliyor… Oysa yeminli murakıplar, devletin imtiyazlı görevlileridir. Devlet bunları bir veya iki yıllık sürelerle yurt dışına göndermiştir, lojman ve tazminat vermektedir… Ama bazılarına meslek ahlâkı verememiştir." Bu mini dizimizi bir dilekle noktalayalım: İnşallah Vatan'cılar dedikleri gibi bundan sonra Ankara'dan bir şey istemezler, Ankaralılara da sadece "çay ve kuru pasta" ikram ederler... (A.G.)
|
|
![]() |
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |