|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
ortak hatırası
HALE KAPLAN ÖZ
Hatıralar da kamu malı olmalı Necla Pekolcay hatıralarını kaleme alış sebebini şöyle açıklıyor: "Naçiz kanaatime göre hasbelkader bazı önemli görevlere gelmiş, mühim işler yapmış veya bizim için hayati derecede kıymetli bir kısım olaylara şahitlik etmiş insanların hatta sıradan kişilerin bilgileri-hatıratları; onların şahsî bilgi-hatıraları olmaktan öte kamu malı addedilmesi ve bu sebeple de mutlaka yazılı-kayıtlı olarak topluma aktarılması gereken malumat mesabesindedir. Çünkü herkesin hayatı bizden bir parçadır ve herkesteki bize ait parçayı bilmek yani kendimizi daha iyi ve sıhhatlı tanımak hakkımızdır." 1925 yılının 1 Ağustos'unda, İstanbul'un Fatih semtinde, Sinan Ağa Mahallesi'ndeki eski bir konakta dünyaya gelen Pekolcay, Taş Mektep'te başladığı eğitim hayatını, İÜ. Ed. Fakültesi'nde devam ettirir ve doktorasını İstanbul Üniversitesi'nden mezun olan ilk kadın filolog olarak tamamlar. Liselerde başladığı hocalığı İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü'nde devam eder. Buradaki ilk hocalardan, İslâmi Türk Edebiyatı Kürsüsü'nün ilk mübeşşiri olan Pekolcay, 1992 yılında emekli olana kadar M. Ü. İlahiyat Fakültesi'nde İslami Türk Edebiyatı derslerine girer. Bugüne kadan on sekiz kitap yazmış olan Neclâ Pekolcay "Beşikten mezara kadar öğrenmek" gerekliliğine inandığından bugün de üretmeye devam ediyor. "Sivriliklerim biraz törpülendi" Necla Pekolcay'ın Yüksek İslam Enstitüsü'nün ilk bayan hocalarından biri olduğunu az önce belirtmiştik. Pekolcay, enstitüye geldiği ilk gün bu görevden biraz ürktüğünü ama kısa zamanda talebeyle kaynaştığını anlatıyor kitabında. Enstitüde çalışmanın Pekolcay'a bazı faydaları da olmuş: "Enstitü'de, talebeyle kaynaşmamın bana göre iki sebebi vardı: Birincisi müsamahalı hocalığımdı. Öğrenciler çok çeşitli okullardan gelmişlerdi ve seviyeleri çok farklıydı. Talebenin hepsiyle hemhal olmaya çalıştım ve sanıyorum başardım. Onlar beni sevdi, ben de onları sevdim. İkincisi ise, dindar kişiliğimdi. Enstitünün gerçekten bana verdiği çok şeyler oldu. Alıp götürdüklerine gelince; bana kalırsa sivriliklerim biraz törpülendi." Biten devrin son tanığı
Bu hatırat, yalnızca bir insanın 80 yıllık ömründe şahit olduklarına değil, aynı zamanda bir devrin hikâyesine tanıklık ediyor. Yitirdiğimiz değerlerin son taşıyıcılarından olan Necla Pekolcay'ın yazdıkları bugünün insanına ibret olması bakımından da önem taşıyor. İşte Necla Pekolcay'ın anlattığı hatıralarından biri: Bir sabah Necla Pekolcay, böğründe yumurta büyüklüğünde bir şiş tesbit eder. Doktor hemen alınması gerektiğini bildirir ve bunun üzerine ameliyat gerçekleşir. Ameliyat sonrasında aynı odayı paylaştığı derin bir yanıktan muzdarip olan diğer hasta ile yaşadıklarını Pekolcay'ın ağzından okuyalım: "İlk gece çok ızdırabım vardı. Doktor bana bir uyuşturucu yazmış, karşımdaki hasta kıza da aynı iğne yapılıyormuş. O gece onu unutmuşlar, çocuğun çok ızdırabı vardı. Gece hemşiresinden rica edip, benim iğneyi ona yaptırmış, sabaha kadar kıvranmıştım."
|
|
|
![]() |
|
|
|
|