|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
Toplumların ekonomik, siyasal ve kültürel zenginliğini oluşturan üretim gücü, biri araştırma diğeri de uygulama olmak üzere iki ana kaynaktan beslenir. Teorik araştırmaların pratik uygulamalara dönüştürülmesi, ürün, hizmet ve bilgi üretimine yeni boyutlar kazandırır. Uygulamaya dönük bilgi teorik bilgiyle desteklenmezse, hiçbir alanda üretimi artıracak yenilik yapmak mümkün olmadığı gibi, yönetim ve organizasyon süreci de geliştirilemez. Bir toplumun yarının bugününden daha üretgen kılınmasında, eğitim kurumlarının vazgeçilmez bir görevi vardır. Öğrenme özürlü toplumlar, üretim güçlerini yitirdikleri için, uzun dönemde varlıklarını koruyamazlar. Bu yüzden, Asya'nın içlerinden Avrupa'nın içlerine kadar geniş bir coğrafyada kültürünü koruyan Anadolu insanı, tarihin her döneminde eğitim kurumlarına büyük önem vermiştir. Onlar her zaman ya öğrenen ya da öğreten olmasını bilmişlerdir. Türkler Buhara'dan Saraybosna'ya kadar gittikleri her kenti eğitim kurumlarıyla donatmışlardır. Onlar üretimsiz toplum, eğitimsiz de üretimin olmayacağının bilincindeydiler. Kaynaklarda ilk Türk eğitim kurumun ünlü Selçuklu veziri Nizamülmülk tarafından, Anadolu'nun kapılarını Türkler'e açan Alpaslan döneminde faaliyete geçtiği vurgulanır. Dünya düşünce tarihinin doruklarından Gazali, onun kurduğu eğitim kurumun adını bütün ülkelere taşımıştır. George Makdisi "The Rise of Colleges" isimli kitabında, Müslümanların geliştirdikleri eğitim sistemi, öğretme yöntemleri, ders programları ve araştırma konularının Avrupa ülkeleri tarafından benimsenmesi ve kendi yapılarına uyarlanmasını uzun uzun anlatır. Avrupa'nın önde gelen Paris, Oxford, Montpelier ve Cambridge gibi üniversitelerinin, İslam dünyasının eğitim kurumlarından yararlanılarak kurulduğu, bugün genel kabul görmüş bir gerçektir. İslam ve Türk dünyasının en büyük ve en önemli sorunun eğitimsizlikten kaynaklanan yoksulluk olduğunu gören Anadolu girişimcileri, eğitim ile ekonomiyi altın bir oranda birleştirerek, Japonya'dan Amerika'ya bütün dünyayı, değişik kademelerdeki eğitim kurumlarıyla donatmaktadır. Onlar dünya barışına giden yolun eğitimden geçtiğini biliyorlar. Bütün dünyanın savaşmak zorunda olduğu ortak düşman, eğitimsizlik, yoksulluk ve yolsuzluktur. Anadolu girişimcilerinin kurduğu önemli eğitim kuruluşlarından biri de, Asya'nın petrol ülkesi Azerbaycan'ın Bakü kentindeki "Kafkas Üniversitesi"dir. Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye'nin ekonomik yapısını güçlendirmede petrol boru hattı nasıl bir işlev yükleniyorsa, sözkonusu üniversite de Kafkas ülkelerinin kültürel dokusunu zenginleştirmede aynı işlevi yüklenmektedir. Ekonomik yatırımlar, eğitim yatırımlarının peşinden gelir. Azerbaycan'da Kafkas, Gürcistan'da Karadeniz üniversiteleri olmasaydı, ekonomik ilişkiler böylesine büyük hız ve yoğunluk kazanamazdı. Geçen hafta içinde, Azerbaycan Eğitim Bakanı Prof. Dr. Misir Berdanov ile Kafkas Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erol Oral'ın birlikte düzenlediği, 2005 yılı mezuniyet törenine katıldım. Türkiye ve Azerbaycan'dan katılanların büyük bir ilgiyle izlediği törende, Bakan Berdanov ve Rektör Oral, eğitime yapılan yatırımın, Azerbaycan ve Türkiye'nin geleceğine yapılmış en önemli ve en verimli yatırım olduğunu belirterek, kurumlarının çalışmalarını anlatan birer konuşma yaptılar. Beş fakültesi, onaltı bölümü bini aşan öğrencisi ve çoğu Azerbaycanlı yüzün üzerindeki öğretim üyesi ve büyük kampüsüyle Kafkas Üniversitesi yeni aldığı İSO 9001-2000 kalite belgesiyle, Azerbaycan'ın olduğu kadar bölge ülkelerinin de en güçlü üniversitelerinden biri olma yolunda hızla ilerliyor. Üniversite Kafkas Araştırmaları, Sürekli Eğitim, Kariyer Planlama ve Belediye Hizmetleri Merkezleriyle, Azerbaycan toplumuyla bütünleşerek, büyük ailenin vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Aile toplumun, üniversite ekonomi ve kültürün temel taşıdır. Ailesiz toplum, üniversitesiz ekonomi ve kültür olmaz.
|
|
![]() |
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |