AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Bu yasalar süs olsun diye mi var?

Selahattin Aydar'ın başına gelenleri, az çok, medyadaki haberlerden biliyorsunuz... Aydar, bundan dört yıl kadar önce, bir günlük gazetede, "din eğitimiyle" ilgili bir makale yazıyor. Yazı, ünlü 312. maddeye aykırı bulunuyor ve Aydar hakkında DGM'de dava açılıyor.

Buraya kadar normal.

Bir yazı yazılmıştır ve müellifi hakkında dava açılmıştır.

Biliyorsunuz, 312. madde, bir dönem, konuyla ilgisiz eylemlere de tatbik ediliyordu. Mütekait savcının da itiraf ettiği gibi, hem eski 312. maddede belirtilen suçları cezalandırıyordu, hem Özal döneminde yürürlükten kaldırılan "163. maddenin boşluğunu dolduruyordu." İşlevsel ve her derde deva bir maddeydi sizin anlayacağınız.

Gelgelelim, Hikmet Sami Türk'ün Adalet Bakanlığı döneminde, 159. maddeyle birlikte, 312 de değişti ve suçun unsurları belirgin hale getirildi.

Peki, Selahattin Aydar'a ne oldu?

Ne olacak, yargılandı ve cezaya çarptırıldı.

Dava DGM'de görülüyordu. DGM'lerin kaldırılmasıyla birlikte, dava, bilahare İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne taşındı. Mahkeme değişmişti, ama hakim değişmedi. Mahkeme Başkanı Hakim Metin Çetinbaş, dava henüz DGM kapsamındayken, dosyanın bilirkişiye gönderilmesi talebini reddetmiş, sonra da mahkumiyet kararı vermişti.

Aydar, dosyayı temyize yolladı.

Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nde ikiye karşı üçle onanan karar, sanığın da talebi ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazı üzerine Ceza Genel Kurulu'na gönderildi. Ceza Genel Kurulu, "Yazının TCY'nın 312. maddesindeki suç ögelerini taşımadığı, yasanın sınırlı olarak tanımladığı farklılıkları kin ve düşmanlığa sevkedecek nitelik ve niceliğe ulaşmadığı, şiddet çağrısı içermediği, kamu düzenini bozucu mahiyete varmadığı, düşünce ve ifade özgürlüğünün istisnasını teşkil eden kapsama dahil olmadığı" düşüncesiyle (Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazını da isabetli bularak) sanığın beraatine karar verdi.

Sonra mı ne oldu?

14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hakim Çetinbaş görüşünde direndi ve (duruşma savcısının beraat talebine rağmen) bir kez daha "Selahattin Aydar'ın mahkumiyetine" karar verdi.

Dosya Yargıtay'dayken yürürlüğe giren 5190 sayılı yasa ile 312 kapsamındaki suçlara bakma görevi Asliye Ceza Mahkemeleri'ne verilmiş, yerel mahkemenin görüşünde direndiği sıralarda da "AB'ye uyum" çerçevesinde yeni TCK benimsenmiş ve 312'ye karşılık gelen 216. maddeyle birlikte sanığın eylemi suç olmaktan çıkarılmıştı.

Değerli yargıç Metin Çetinbaş'ın (hukuka göre) yapması gereken şunlardı:

Dava DGM kapsamındayken, sanığın talebi üzerine dosyayı bilirkişiye göndermek... Bunu yapmadı.

5190 sayılı yasadan sonra dosyayı "görevsizlik" kararıyla Asliye Ceza Mahkemesi'ne havale etmek... Bunu da yapmadı. Oysa, halkı bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik etmekten sanık "Devrimci Mücadele Birliği" yazarı Emre Özcan'ın dosyasını görevsizlik kararıyla Asliye Ceza Mahkemesi'ne göndermiş, bunun yapılabileceğini göstermişti.

Başka?

Hakim Çetinbaş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın ve Ceza Genel Kurulu'nun görüşüne uyarak "görevsizlik" yahut "beraat" kararı da verebilirdi. Çünkü 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı yasada suçun unsurları değişmiş, sanığın eylemi suç olmaktan çıkarılmıştı. Bunu da yapmadı.

Daha da ilginç olan şu:

14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 10 Haziran 2005 tarihli celsesinde, Hakim Metin Çetinbaş'ın yerine bir başka değerli yargıç Tevfik Suha Mutlu bakıyordu ve en az Çetinbaş kadar yetkiliyken karar vermekten kaçındı.

Mahkemeyi üç gün sonrasına erteledi.

Yani, yaptığı ve yapmadığı işlerle görüşünü ortaya koyan Çetinbaş'ı bekledi.

Oysa Çetinbaş, en üst karar mercii olan Ceza Genel Kurulu'nun kararına direnmiş, daha önce sanık aleyhinde mahkumiyet kararı vermek suretiyle de (bir anlamda) tarafsızlığını yitirmişti.

Şimdi merak ediyorum:

Bu ilginç "muhkeme öyküsünün" kahramanları bakalım Adalet Bakanlığı ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarfından nasıl bir yaptırıma tabi tutulacak? Daha doğrusu bir yaptırıma tabi tutulacak mı?

Merak ettiğim bir başka husus da şu:

Mahut ve her derde deva 312. madde TBMM eliyle kimbilir kaç kez "iyileştirildi", kaç kez değişikliğe uğradı. Hatta olmadı, külliyen ortadan kaldırıldı ve 216'ya dönüştürüldü. Hem suçun unsurları beliğ hale getirildi, hem de eski suç "suç" olmaktan çıkarıldı.

Peki, kanun uygulayıcı niçin bu değişiklikleri dikkate almıyor? TBMM bu yasaları süs olsun diye mi çıkardı?


27 Haziran 2005
Pazartesi
 
AHMET KEKEÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED