|
|
|
Kıbrıs nasıl kaybedildi?
Federe devlet olmanın güçlüğü
Kıbrıs Cumhurbaşkanı Talat, "Kıbrıs davası zaten kaybedilmişti" demektedir. Biz de bu gün ayni şeyi tekrarlıyoruz. Fakat gerekçelerimiz farklıdır. Cumhurbaşkanı Sayın Talat, bu sözü, eski Kıbrıs yönetimini yani Rauf Denktaş'ı tenkit, için söylüyor; Biz ise bu güne kadar Türkiye'nin politikasındaki yanlışlığı anlatmak için söylüyoruz.
Söze bir gerçekle başlayalım: İnanmadığımız şeyi başaramayız. Kıbrıs davamızın kazanılması için bir tek şart vardı: Kıbrıs idarecilerinin ilan ettikleri Cumhuriyetin bağımsızlığına inanmaları ve bu bağımsız devleti tanıyan tek ülke olan Türkiye'nin Kıbrıs'a bağımsız bir devlet muamelesi yapması.
Evvela Kuzey Kıbrıs Parlamentosu Kıbrıs Cumhuriyetini ilan ederken, ismine "federe" kelimesini koymakla büyük bir hata yaptı. Kurulan cumhuriyetin isminde federe devletin bulunması demek, devletin oluşması için başka bir federe devletin mevcudiyetini gerektiriyordu. İşte bunun için yıllarca, Rumların gelip "bu federasyonun bir parçası da benim "demesini bekleyip durduk.
Bağımsızlığa inanmak ve gereğini yapmak
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin yapması gereken şey, bağımsızlığını ilan ettiği andan itibaren "bağımsız bir devletin yapması gereken şeyleri" yapmaktı. Kısaca söylemek gerekirse, bu cumhuriyet üye olmak için Birleşmiş Milletler'e, Avrupa Konseyi'ne ve hatta Avrupa Birliği'ne üyelik başvurusu yapmalıydı. Türkiye ise, bağımsızlığını ilan eden Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti'ne, başka ülkelerin bağımsızlığına gösterdiği titizliği göstermeliydi. Kısaca söylemek gerekirse, ne Kuzey Kıbrıs Türkleri bağımsız bir devlet olduklarına inandılar ve ne de Türkiye orada böyle bir devletin varlığını kabul etti. Pek çok defa kullandığımız "yavru vatan" deyimleri bu tespitimizin en güzel ifadesidir. Ben bu fikrimi, Kıbrıs konusunun Avrupa Konseyi'nde konuşulduğu zamanlarda açıkça ifade etmiştim. Kıbrıs'a, Meclis Başkanının davetlisi olarak veya özel surette gittiğim her fırsatta tekrarladım. Hatta konuştuğum Kıbrıslı yetkililere şu suali sordum:
-Siz bağımsız bir devlet olduğunuza inanıyor musunuz? İnanıyorsanız, bağısızlığınızı evvela bize karşı savununuz, koruyunuz. Sonra uluslararası kuruluşlara gidip hakkınızı isteyiniz.
Benim bu konuşmalarım Sayın Rauf Denktaş huzurunda oldu. Denktaş, bağımsızlıklarını ilan ederken, "federe devlet" deyiminin hata olduğunu defalarca ifade etti. Bu konuşmalarıma şahit olan, Kuzey Kıbrıs tarafından Avrupa Konseyi delegasyonunda bulunan Sayın Talat ise, "siz adeta bizim muhalefet olarak savunduğumuz tezleri savunuyorsunuz" diyordu.
Aşılamayan Türk Bürokrasisi
Öyle sanıyorum ki gerek Denktaş ve gerekse Talat, ayni fikirde oldukları halde, Türk dış politikasını yönlendiren bürokrasiyi aşamadılar. Türkiye'nin iç işlerine müdahalesine karşı, "biz bağımsız bir devletiz" diyemediler, Türkiye ise Kuzey Kıbrıs'ı kendisinin bir eyaleti gibi gördü, Konuya bu yönüyle bakıldığı zaman, Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı Talat bu manada haklı sayılabilir. Ancak, bu gün Türkiye'nin ve Kuzey Kıbrıs'ın tutumlarında bir değişiklik var mıdır sorusuna evet dememiz mümkün değildir. Zira Türkiye hala, Kuzey Kıbrıs'ta Bağımsız bir Cumhuriyetin varlığına inanmamış gibi davranmaktadır. Sayın Talat' ise Kuzey Kıbrıs'ta bağımsız bir devlet olduğunu savunmamaktadır. Sayın Talat'ın dediği gibi, Kopenhag Zirvesi öncesinde Kıbrıs için hazırlanan plan imzalansaydı, bu mesele halledilecek miydi? Sayın Denktaş'ın yerinde kendisi olsaydı, konuyu çözebilecek miydi? Kıbrıs politikalarımızda hatalı olduğumuz doğrudur. Yanlış olan şey, hatanın tamamının Denktaş'ta olduğunu söylemektir.
Değişen bir şey yok
Eğer Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin bağımsızlığına inansaydı Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, Güney Kıbrıs Rum devleti Cumhurbaşkanıyla doğrudan konuşur muydu? Veya konuşma fırsatı arar mıydı? Ayni şekilde, Tayip Erdoğan, yanına Kıbrıslı bir yetkiliyi almadan Kofi Annan'la Kıbrıs konusunu konuşmalı mıydı? Geçen hafta gazetelerde Sayın Talat'ın bir davet haberi çıktı. Bu habere göre Talat, Kıbrıs Cumhurbaşkanı Papadapulos'u Kuzey Kıbrıs'a davet ediyor. Ve diyor ki: "Davetimizi kabul et. Çünkü geleceğin yer, benim Cumhurbaşkanlığı sarayım değil, - sizin iddia ettiğiniz- toprağınızdır.. Aynı zamanda burası sizin Cumhurbaşkanı Yardımcınızın ikametgâhıdır."
Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti toprakları, Güney Kıbrıs'a aitse, orada Türk askerlerinin ne işi var demezler mi?
Durum ilk günden beri aynı: Kıbrıs'ı neden kaybettik? Kıbrıs'ta bulunan yöneticiler, kendilerinin bağımsız devlet olduğuna inanmadıklarından... Bu devleti tanıyan tek ülke olan Türkiye'nin, onun bağımsızlığına saygı göstermemesinden...
Dün ilan edilen Kıbrıs Türk devletinin unvanına "federe" kelimesinin konulmasıyla, "burası sizin başkan yardımcınızın ikametgâhıdır" demek arasında ne fark vardır?
cakcali@yenisafak.com.tr
|
|
27 Haziran 2005
Pazartesi
|
|
|
CEVDET AKÇALI
|
|