Hafta sonu açıklanan iki seçim sonucu bölgemiz açısından önemliydi. Birincisi İran seçimleri ve Ahmedinecad'ın zaferi, ikincisi ise Bulgaristan seçimlerinde Türklerin oy patlaması yapması.

Iran statükosunun devamı anlamındaki Ahmedinecad iktidarı, önümüzdeki dönem ABD-İran restleşmesinin artacağı anlamına geliyor. Doğrusu reformcu Hatemi yönetiminin devrimin ve devletin sahibi olarak kendisini gören derin güçler karşısındaki etkisizliği geçen döneme damgasını vurmuştu. Bu güçler, şimdi daha uyumlu bir yönetime kavuşmuş oldular, ama bu kez de iç sıkıntılar yerini dış sıkıntılara bırakacak.

Bizim açımızdan sembolik önemi fazla olan seçim ise Bulgaristan'dakiydi.

Bir dönemler horlanan, sürülen, baskılar altında inleyen Türkler, tarihi bir başarı kazanarak Bulgaristan yönetiminin vazgeçilemez bir parçası haline geldiler.

Ahmet Doğan'ın liderliğindeki Hak ve Özgürlükler Hareketi oyların %12'sini alarak üçüncü büyük parti durumuna yükseldiler.

Bu oran, 500 bine yakın oy anlamına geliyor. 240 kişilik parlamentoda ise 30'a yakın bir milletvekilliğine tekabül ediyor.

II. Simone hükümetinde de görev alan HÖH, koalisyon denklemlerinde kilit rol oynayacak.

Eski kral II. Simone demokratik seçimlerle yeniden iktidara gelerek halk tarafından ne kadar sevildiğini ortaya koymuştu. Simone gerçekten de beyefendi kişiliği ve kültürel birikimiyle gözdolduran bir siyasetçiydi. Aynı zamanda Ezher mezunu olan II. Simone'un yıpranması daha genç bir lider arayışının da sonucu olabilir.

Sosyalist olan Bulgaristan için Koalisyon Partisi şimdi koalisyon arayışına girecek. Gerek II. Simone'nin partisi Ulusal Hareket, gerekse Sosyalistlerin Partisi (SUH) hükümet kurabilmek için Türklerin Hak ve Özgürlükler Partisi'yle iş yapmak zorunda.

Dördüncü sırada yer alan ATAKA Partisi aşırı milliyetçi ve yabancı düşmanlığı üzerinden çatışmacı bir siyaset izliyor, bu yüzden de koalisyonda yer almasına sıcak bakılmıyor. Sosyalistlerle HÖH'ün hükümet kurabilmesi için 6 sandalyeye daha ihtiyacı var.

Sosyalistler seçimlerden % 40 oranıda oy bekliyorlardı, bu yüzden oy erimesi yaşayan Ulusalcılar gibi onlar da sonuçlardan memnun değil. Tek durumdan memnun olan Türkler.

Soydaşlarımızın Bulgaristan'da giderek konumlarını yükselterek varolan siyasal sistem içinde tutunabilmeleri ve etkin hale gelmeleri aynı zamanda Türkiye'nin bir başarısı olarak da görülebilir.

Bulgaristan'da asimilasyona kaçmayan bir entegrasyon politikasıyla soydaşlarını destekleyen Türkiye, bu ülkenin iç işlerine karışmayan, ama dengeli ve dolaylı bir destek veren tavrıyla ilk kez yurdışında böyle bir başarıya imza atmıştır.

Şimdi olması gereken bir an önce Bulgaristan'da hükümetin kurularak AB sürecinde gereken reformların tamamlanabilmesidir. AB sürecinin kesintiye uğramaması, Bulgaristan'daki soydaşlarımız açısından hayati önemdedir. 2007 kritik yıldır. Sosyalist iktidarın AB vizyonundan sapmaması büyük önem taşıyor.

Sosyalist lider Sergey Stanişev, Bulgaristan'ın AB'ye girmesi için gerekli zor ekonomik ve sosyal reformları gerçekleştirebilmesi amacıyla güçlü bir hükümet oluşturmasını sağlamak üzere partilere işbirliği önerisinde bulundu ve "Bütün demokratik güçlerle görüşmelere başlamaya hazırız. Gerçekten politika yapacak vaktimiz yok" dedi.

Hollanda ve Fransa referandumları sonrasında morali bozuk olan AB Komisyonu, Bulgaristan'dan beklenen reformlar konusunda daha hassas ve daha az toleranslı olacaktır. En ufak bir ihmal, erteleme anlamını taşıyacaktır.

Hak ve Özgürlükler Hareketini tebrik ediyoruz.

Künye

Temsilcilikler

Abone Formu

Mesaj Formu

Online İlan