T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 1 AĞUSTOS 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Haldun DOMAÇ

Tigana'yı bekleyen tehlike

Beşiktaş'ın G.Saray'ı yenerek Süper Kupa'yı alması ve oynadığı futbol Tigana'yı bile şaşırttı. Doğrusu bu sonuca ve oyuna bakarak düşüncemi değiştirecek değilim. Söyleyeceklerimi kestirmeden vurgulayayım; Tigana resmen ateşle oynuyor.

Ne demek istediğimi bir hikayeyle açıklayayım; Ülkenin birinde tecrübeli Başbakan istifa etmiş, yerine genç bir Başbakan gelmiş. Devir teslim töreni sırasında eski Başbakan, sıkıştığı durumlarda kullanılmak üzere halefine 3 adet mektup vermiş. Gel zaman, git zaman, Başbakan ülkede büyük sıkıntıyla karşı karşıya kalmış. Ne yapsa sorunu çözemiyormuş. Son çare olarak aklına eski Başbakan'ın bıraktığı mektuplar gelmiş. Hemen bir numaralı mektubu açmış. İçinde şöyle yazıyormuş: 'Derhal etrafındakileri suçla, istediklerinin yapılmadığını açıkla' Öyle yapmış ve sıkıntının giderildiğini görmüş. Ancak bir süre sonra, yeniden çalkantılı bir süreç yaşanmaya başlanmış. Nasıl olsa elinde mektup olduğu için hiç düşünmeden ikinci mektubu açmış; 'Bu kriz nedeniyle basını suçla' Hiç düşünmeden söyleneni yapmış.

Çözüm yine mükemmel. Bir yandan eski Başbakan'a minnettar kaldığını düşünürken, onun ne denli engin bir tecrübeye sahip olduğunu düşünmüş. Bir süre sonra üçüncü kriz patlak verince, çözüm için elindeki son mektubu açmış. Mektupta şöyle yazıyormuş: 'Hemen istifa dilekçeni yaz ve senden sonra gelecek olan Başbakan'a üç mektup bırak...'

Sanıyorum bu hikaye ile Tigana'nın durumu örtüşüyor. Sezona 8 yeni oyuncuyla girilmesine karşın Tigana önce yönetimden iki oyuncu daha istediğini, aksi halde takımının rayına oturamayacağını söyledi. Sonra basının neredeyse yatak odasından çıkacağını vurguladı, onlara adeta savaş açtı. Bundan sonraki adımı söyleye bilmem gerek var mı?

Umuyorum bu hikayeyi Tigana da okur ve gerekli dersleri çıkarır. Böylece 3. mektubu açmak zorunda kalmaz.


Anelka ve mutluluk!

Anelka'nın ayağı yanık kedi gibi huzursuzluğunu izledikçe İspanya'da yaşayan gazeteci arkadaşım Mehmet Çiftçi'nin, yapımcı ve sunuculuğunu üstlendiğim TRT'de ki "Futbol Vizyon" programında yaptığı konuşma geliyor aklıma... Çiftçi Fransız'ı anlatırken, "Onu alırken de, satarken de mutlu olursun ama mutlu edemezsin" demişti. Ne kadar doğru... F.Bahçe Anelka'yı alırken büyük sükse yapmıştı. Kelimenin tam anlamıyla yer yerinden oynamış, F.Bahçe taraftarı büyük mutluluk yaşamıştı. Ancak ne yazık ki Fenerbahçe'de geçirdiği günler onu mutlu etmeyi başaramadı. Tıpkı Arsenal, Real Madrid, Liverpool ve Manchester City de olduğu gibi. Gelin görün ki iş satmaya geldiğinde F.Bahçe burukta olsa bir mutluluk yaşayacak. Çünkü 8 milyon euroya alınan Fransız oyuncuya, basına yansıyan haberleri göre Portsmouth tam 13.5 milyon euro ödeyecek. Nasıl; tam da Mehmet Çiftçi'nin dediği gibi değil mi?


İpler geriliyor

Şike, teşvik primi ve iddia olayları Futbol Federasyonu ile Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin arasında ki iplerin yeniden gerilmesine, hatta kopma noktasına gelmesine neden oldu. Bakan Şahin'in NTV'de "Yapamayan gider, yerine başkası gelir" sözleri kolay kabul edilecek türden değildi. Bir anlamda Bakan, "Aba altından sopa"yı gösterdi.

Nitekim aradaki gerginliğin ne denli büyük olduğu hafta sonunda Almanya'da oynanan Süper Kupa müsabakasında ortaya çıktı. İzmir'de Beşiktaş'la Fenerbahçe arasında oynanan Türkiye Kupası finalinde kupa ve madalyaları dağıtan Mehmet Ali Şahin, her nedense Frankfurt'ta ki Süper Kupa finali yerine Ankara'da kalmayı Efes Cup Basketbol turnuvasında ödül vermeyi tercih etti. Belli ki Haluk Ulusoy ile yan yana gelmeyi istemiyordu. Bu durum ülke futbolu açısından yeni bir kaosun ortasına geldiğimizin bir göstergesi. Şike, teşvik primi ve iddia krizinden kimler zarar görecek bilmiyorum ama bir uzlaşma olmazsa, federasyonun ömrü yeniden tartışmaya açılacak. Ligler başlarken bu noktaya gelinmiş olması gerçekten büyük sıkıntı.


Ulusoy'un keyfi..

Bu ülkenin ilginç gerçekleri var. Sözgelimi ülkemizde bir politikacı sadece dürüst olduğu için iktidara gelebiliyor. Yine memurlar rüşvet almadıkları için ödüllendiriliyor. En dürüst bürokrat belirlenip, törenle ödül veriliyor. Ne garip değil mi? Oysa dürüstlük bir ayrıcalık değil, her insanda olması gereken bir özellik. Neden bu duruma geldiğimizi düşündünüz mü hiç? Sebebi basit. Çünkü bu türden örneklere, yani güzelliklere, çirkinliklerden daha çok tanık oluyoruz. Bunları Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy'un, Telegol'de yaptığı açıklamalar çağrıştırdı bana. Ulusoy, Frankfurt'ta Beşiktaş ve Galatasaray taraftarlarının sokaklarda ve tribünde birlikte olduğunu vurgularken, kupayı kaybeden Galatasaray'ın Süper Kupa sahibi Beşiktaş'ı alkışlamak için beklediği övgüyle, göğsü kabararak anlattı. Bir anlamda olması gereken olduğu için mutluluk yaşıyordu. Gazetecilikte temel sözlerden biridir, bilinir; "Köpek insanı ısırırsa değil, insan köpeği ısırırsa haberdir." İşin özü şu; "Biz köpeğin ısırmasını özlediğimiz için, insanın köpeği ısırmasını beklemiyoruz bile..."


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi