T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
D Ü Ş Ü N C E   G Ü N D E M İ 9 AĞUSTOS 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye

  Yeni Şafak'ta Ara
 

YÖNETEN:
Yusuf KAPLAN


Alevilik ve din dersi

Aleviliğin din dersi, İslam'ın din dersidir. İslam'dan nasibi olmayanların, Alevilik'ten de nasiplenmeleri mümkün değildir. Çünkü, Alevilik, İslam'ın içindedir, İslam'ın özündedir. Hz. Ali sünnete, yani Hz. Muhammed'e uyardı. O'nun din dersi bu idi. Alevilik'te din dersi de böyledir.

  • Dr. Hüseyin TUĞCU (*)
    En az on yıldır, "zorunlu din dersleri kaldırılmalıdır", diyerek ötüp duran eski Marksistlerin, seslerinin çokça çıktığı anarşik bir ortamda, şunları söylemiştim: "Alevî-Bektaşî İslam kültürü, din derslerinde yer almalıdır. Bu, her iki câmiayı daha sık kaynaştırmaya vesile olacak bir temel, sosyal ihtiyaçtır."

    Zorunlu olduğu söyleniler din dersinde, din eğitimi değil din bilgisi yer almaktadır. Müslüman ailelerin çocukları, okullarda ve din derslerinde, sadece din bilgileri değil, din eğitimi de almak istiyorlar. Bunu, bu milletin çocuklarına, evlatlarına çok görürseniz, kem gözlü birileri, bundan istifade etmeye kalkışacak, çocuklarımızı da kendilerine benzetmeye uğraşacaklardır. Asıl tehlike buradadır. Siz, asıl tehlikeli oluşumları, sapık tarikatları(!) toplumdan uzak cemaatleri, esas anarşik grupları, o zaman görün ve bekleyin!... İşte o zaman "kaide"li, kaidesiz, "hizip"li hizipsiz, kökten mi, gökten mi, nereden geldikleri belli olmayanlarla karşılaşırsınız!...

    Ayrıca, öğrencilerin okulda veya herhangi bir yerde namaz kılmalarıyla, ülke elden gitmez, devlet şeriatla yöneltilmiş olmaz. Bu milletin İslam inançlı evlatları, zaten yüzyıllardır namazlarını kılıyor, oruçlarını tutuyor, ibadetlerini yerine getirmeye çalışıyorlar. Kötü bir şeyin olduğu yok. Aksine hırsızlık, kapkaççılık, ahlaksızlık, karaborsacılık, ayyaşlık, berduşluk, hortumculuk, iftira, adam öldürmeler, büyüğe saygının, küçüğe sevginin olmadığı bütün kötülükler hep dinden, imandan yoksun olanlardan geliyor. Açın, bakın, okuyun istatistikleri...

    İsteyen, üzerine alınmakta serbesttir. Kazı koz anlamamak şartıyla...

    Bunlar, elbette birilerinin işine gelmi-yor, hesaplarına uymuyor, ortam da rahatça hareket etmelerine engel oluyor. Bazı yolsuzluklarının, pisliklerinin ortaya çıkmasından çekiniyor olabilirler. Yoksa, onlar da biliyorlar ki, Müslümanca yaşamak demek, insanca yaşamak demektir. Kurdun kuzuya ilişemeyeceği, demokratik, laik, sosyal, bir hak, hukuk sistemi demektir, Cumhuriyet rejimi. Ancak bu "rejim"e de, toplumun midesini bulandıracak nitelikteki haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik, adam kayırmacılık, harama meyyallik, hırsızlık, yolsuzluk, sahtekarlık, cana ve mala kıymak gibi, bazı kötü (gıda)ların(!) sokuşturulmak istenileceğine, zaman zaman da sokuşturulduğuna dikkat etmek gerekir!.. "Yarasa"lar da "yara"(masa)lar da, bazı "para(z-it)", "kene"ler, "pire"ler, sağlıklı "rejim"lerin de kanlarını emmek isterler ve emerler!...

    NASIL ÖĞRENECEKLER

    Bu zengin Hasan, fukara Ali, gariban Hüseyin'in çocuklarının, din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinde, "ahlak" öğrenmeye hiç mi ihtiyaçları yok?!.

    Kadına, çocuğa, yaşlıya, âciz kalana, güçsüze, çaresize, hayvana şiddetin çokça arttığı, güvensizliğin, ahlaksızlığın, hırsızlığın, sağlıksız gıda üretim ve satışlarının, misyonerliğin, uyuşturucu belasının, vs. kötülüklerin yoğunlaşıp had safhalara ulaştığı şu günlerde, çocuklarımız, ahlak denen güzelliklerimizi, okulda değil de, daha nerede öğrenecekler?!.

    Bizim şu anda "Hazreti Hasan"lara ihtiyacımız var. Anlayana!... Anla(ş)mak isteyene... Hasım değil. "hısım"lara ihtiyacımız var!...

    Din (Kültürü ve Ahlak) bilgisi dersine karşı olanlar, kendi çocuklarına, ayrıca Alevilik "din eğitimi" dersi verileceğini mi zannediyorlar acaba?!.

    Lütfen birbirimizi kandırmaya çalışmayalım!

    Din derslerine, toptan karşı olmak farklı bir şey, din derslerinde kendi özel ritüellerinin de bulunmasını istemek daha farklı bir şeydir. Bu toplumda, Alevisiyle Sünnisiyle büyük Türk milletinin mensupları yaşıyor. Bu insanların yüzyıllardır bir inancı, bir dini, bir kültürü, bir sosyolojik birikimi var. Kendi insanından, halkı, kültürü ve inancından çekinen, korkan, sosyo-kültürel ihtiyaçlarından uzak duran bir toplum ve devlet anlayışı olamaz, olmamalıdır. Bizi biz yapan sosyal, millî, insanî değerlerden geri durmak ya da uzak kalmak, asil Türk milletine ve yöneticilerine yakışmaz!..

    Birileri istese de istemese de, toplumda temel ihtiyaçlar giderilmezse, insanlar başka kapıları zorlamaya başlar. Bir musibeti beklemeye de, bir musibet için, bin nasihata gerek yoktur.

    En yetkili "ağız" şunu diyor: "Alevilik; gerçek şekliyle, özü itibariyle nedir-ne değildir, tespit edilmiş ve müfredata konulmuştur." (Kakınç, Halit, "Çelik: "Din Esasına Göre Tasnif Olamaz!", Star Gazetesi, 08-7-206)

    Göreceğiz!

    ÇOCUKLAR BİLGİSİZ KALIYOR

    Sünnilerce yazılan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitaplarının Alevi- Bektaşiliği kapsamaması; Alevilerce yazılan kitapların da, ya çok siyasi ya da 'Sünnileri haksız çıkaracağım, Aleviliği karşı tarafa anlatacağım' düşüncesiyle yazılmaya çalışan ve hemen her doğruya ya da her anlamadığı konuya, aklınca karşı çıkanların yazılarıyla dolu olması sebepleriyle, yetersiz kalması, genç Alevi çocuklarını bilgisiz koymaktadır.

    Dünyanın her yerinde, din kültürü dersi olduğu halde, bizde Marksistlerin yıllardır din dersi düşmanlığı yapmaları da önemlidir! Alevi gençler ve aileler, son dönemlerde, bu tür propagandaların etkisinde kalmakta ve karşı tavır almaya çalışmaktadırlar. Yine bunda, bazı cahil Alevi Dedelerinin bilgisizliği ve ilgisizliği büyük önem taşır. Çünkü, din dersini sadece Sünnilik zannetmektedirler, dolayısıyla da, Alevi Bektaşi kültüründeki temel dinî bilgiler bile aktaramaz hâle gelmişlerdir. Bu da illegal ya da legal görünümlü marksistlerin işine gelmektedir.

    Aleviliğin din dersi, İslam'ın din dersidir. İslam'dan nasibi olmayanların, Alevilik'ten de nasiplenmeleri mümkün değildir. Çünkü, Alevilik, İslam'ın içindedir, İslam'ın özündedir. Bir din olan İslam, birer "meşrep" olan Sünnilik ve Aleviliğin her ikisini de kapsar. Sünnî meşrepli (Hanefî, Mâlikî, Hanbelî, Şâfî, vb.) bazı "mezhep"ler olabileceği gibi, Alevi meşrepli (Şiî, Zeydî, Caferî, Hanefî, İmâmî, İsmailî, vs) bazı mezhepler de olabilir. Her iki meşrepten gelen mezhepler de olabilir. Örneğin Hanefîlik böyledir. Hanefîlik, hem Sünnî bir meşrep, hem de Alevî bir meşreptir. Gerçek Aleviler ve gerçek Sünniler, her ikisi de birer "Ehli Sünnet"tirler. Buradaki "gerçek"ten kasıt, Kur'an'a ve Hz. Muhammed'e uymuş olmaktır. Ehli Beyt'e uymak demek, zaten, Hz.Muhammed'e uymak demektir. Diğer bir tâbirle ya da deyimle, "sünnet"e uymak demektir. Hz. Ali sünnete, yani Hz. Muhammed'e uyardı. O'nun gibi namaz kılar, O'nun gibi oruç tutar, O'nun gibi ibadet ederdi. Hz. Ali'nin din dersi bu idi. Alevilik'te din dersi de böyledir.

    Aleviler eğer İslama karşı olsalardı, Kur'an'ı kabul etmeselerdi, Hz. Muhammed'in peygamberliğine iman etmemiş olsalardı, Hz. Ali'nin velîliğine inanmasalardı, Ehlibeyt'in ve on iki imamların İslam dışı olduklarını iddia etselerdi, Hünkâr Hacı Bektaş Velî'nin, erenlerin, evliyanın kerametlerini kabul etmeselerdi, apayrı bir din dersleri olurdu. Demek ki, ayrı değil, aynı olduğuna göre, Alevilik'te din dersi de, Sünnilik'teki din dersinden farklı değildir.

    Fark, bazı konulardaki muhabbet veya lanetlemenin fazlaca olmasındandır.

    İslam'da din dersi, fen dersinin muarızı, zıddı olamaz. Ancak, fen dersi de bilimsel bilgi verilerine dayanmak zorundadır. Hayal ile bilim farklı şeylerdir. Bilimde ilk temel şüphe ile başlar, ancak, bilgi şüphe demek değildir. Din dersi, iyi, güzel, doğru, ahlaklı, temiz, çalışkan, becerikli, olumlu, pozitif, müsbet olunuz demekle, bilime, fene katkıda bulunur. Din dersi, imam, dindar kişi, ilahiyatçı için de, fizikçi, matematikçi ve mühendis için de; esnaf, memur, işçi, öğrenci, asker, çiftçi, sanayici için de gereklidir.

    Dinin amacı, insanların mutluluğu ve toplumsal düzenidir. Dinî itikâdî, kültürel, manevi, psikolojik, sosyolojik, biyolojik, sosyal, toplumsal bir gereksinimdir. Biyolojik bir ihtiyaçtır; insan sağlığı açısından önemlidir. Hatta din, ekonomik bir ihtiyaçtır; israfa karşıdır, tutumlu olmayı, ekonomik davranmayı emreder.

    Din dersi, siyasetten uzak tutulmalıdır. Çünkü, siyaset, güncel olaylar için olup, din bütün bir yaşamı kapsar. Temiz, düzenli, güvenilir, ahlaklı, âdil, çalışkan olmak, her zaman dilimi için geçerlidir. Siyaset, bulunulan zaman ve mekan içerisinde, en güzel olanı, mümkünü yapabilmek sanatıdır. Ancak, bugün için siyasetten anlaşıyan, pek de bu şekilde değildir.

    Din dersi, birilerinin zannettikleri gibi, sadece dua okuma ezberle(t)me, namaz, oruç, menkıbeler dersi değildir. Din kültürü ve ahlak bilgisi, bir toplumun ve insalık âleminin, kültür ve medeniyetlerinin ortak değerlerini yansıtır.

    Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitaplarında bugüne kadar Alevi İslam kültürünün yer almaması, insanımız ve toplumumuz açısından büyük bir eksikliktir. Bundan dolayı, bugün için bile, halen daha, Alevi ve Sünni inançlı ailelerimizin çocukları, birbirlerini çok iyi tanıyamamaktadırlar. Aynı köyden, aynı mahalleden, aynı okuldan, aynı sınıftan, aynı asker ocağından, aynı kültür ve medeniyetin kucağından geldikleri halde!

    SAMİMİ DEĞİLLER

    "Zorunlu din dersleri kaldırılmalıdır" diyenler, samimi değildirler. Çünkü, bir toplumun dini, inancı varsa, o din ve inancını çocuklarına da öğretme hakkına sahiptirler. Ancak, şu söylenilebilir: "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinde, Alevi İslam kültürü de yer almalıdır".

    Ama dert düşmana değil, dosta söylenir. Ancak, dost ve düşman kavramları da artık birbirine karışmış durumda olduğundan, kimi, kime, niçin ve nasıl şikayet edeceğini şaşırmış insanlarımız bulunmakta. Artık, ihtiyaçları karşılama merkezleri olarak, bizimle hiçbir ortak yönü bulunmayanlara başvurulur hâle gelinmiş!.. Bunun sorumluları, bunların faturalarını elbet bir gün, çok çetin şartlarda ödemek zorunda kalacaklardır.

    Din derslerinde Ehlibeyt, Oniki İmamlar, Ahmet Yasevi, Hacı Bektaş Veli olmayacaksa, daha ne beklesinler ki, bizin insanımız, böyle bir din dersinden. Okuma parçalarıyla bunları okutacaklarını zannedenler de kendileri aldanırlar. Aşure, Hıdırellez, Nevruz, Muharrem, Kerbela, Musahiplik, Edep (Eldil-bel), Erkân, Ahlak, İkrâr, bazı "Nefes"ler din derslerinde mutlaka yer almalıdır. Bunların kime, ne zararı var?!.. Yoksa birileri çocuklarının Alevi olacaklarından mı çekiniyorlar!.. Buna imkan da, sebep de, gerek de yok.

    Maalesef, bu tür önemli ve ciddi konularda, konunun uzmanları değil, bir şeyler bildiğini zanneden, fakat "yarım doktor" ve "yarım hoca" misalli kişiler konuş(turul)uyorlar. Onun için de, "can"dan ve "din"den olunuyor!...

    KİTAPLAR SİYASİ AMAÇLI

    Cemal Şener'in, bir başka kişiyle birlikte, Almanya'da yayınladığı, Alevi çocuklarının din dersi ile ilgili kitap, tamamen siyasi anlamda yazılmış olup ilmî hiçbir değeri ve geçerliliği yoktur. Kitaptaki bilgilerin çoğu yanlıştır. Alevî kelimesinin bile, "Alev"den geldiğini iddia edebilecek kadar basit, tutarsız, bilgisizce, İslam'dan ve Kur'an'dan tamamen uzak, Ehlibeyt ve Oniki İmamların düşünce ve yaşantılarının aksine, İslam'ın temel noktaları olan namaz, oruç, cami, mescid, ramazan düşmanlığına dayanan, bölücü, ayrılıkçı, ayırımcı, şekilci, gelenekçi, bidat ve hurafelerle dolu, fanatizm ve şiddet içeren bir kitaptır. Ne yazık ki, bir zamanlar, bunun gibilerine, İstanbul'daki bazı Alevi-Bektaşi dernekleri ve toplulukları arasında, din dersi verme görevi verilmişti!..

    Alevi çocukları, din derslerini, bilgili, görgülü, inançlı, itikatlı, imanlı, abdestli, namazlı, ağzı dualı, gönlü hoşgörülü, yüreği vatan-millet-din-devlet diye çarpan, Alevi-Bektaşi Dedelerimizin cemlerinde, sosyal yaşamda zaten almaktadırlar.

    Ancak, bugün, inanç önderleri diye bilinen pek çok Alevi-Bektaşi Dedeleri sahipsizdir. Devlet bunları sahiplenmelidir. İnanç önderlerinin, imamlar ve dedelerin siyasete malzeme yapılmasına özen gösterilmelidir.

    Biraz da, kendimizi eleştirelim. Birilerini beğenmiyorsak, biz beğenileni ortaya koyalım. Yeter ki gençlerimiz, İslam dairesinin dışına çıkmasın. Bu aziz milletin evlatları Hıristiyanlaşmasın, misyonerlerin tuzağına düşmesinler. Atatürkçü Türk çocuklarının, Batı'nın ayaklarına kapanmaması için, dün ve bugün, biz ne yaptık?!...

    * AK Parti Kurucular Kurulu üyesi

    Geri dön   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi