T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 9 AĞUSTOS 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
Tokyo ile ilgili bir belgesel seyrediyorum. Sunucu bir yerde durup önemli bir sırrı ifşa ediyor: Burası Tokyo'nun ve dünyanın en kalabalık metro çıkışı imiş. Az sonra metro geliyor ve etraf bir anda mahşer meydanına dönüyor. Buraya kadar şaşıracak bir şey yok; ancak şurası ilginç. Metrodan inen her Japon, istisnasız hemen cep telefonuna saldırıyor. Gözlerimi dört açıp dikkat ettim, cep telefonunu o anda kullanmayan tek kişi yok. Sanki bir komut verilmiş, bir düğmeye basılmış ve insanlar robot misali bu emre uymuşlar, bu oyuncakla oynamaya başlamışlar. Oyun ve oyuncak elektronik âletler vasıtası ile gerçekleşmeye başlayınca, modern dünyanın modern teknolojisine esir olan insanlar eğlenceyi de bu çerçeve içinde görmeye başladı. Gazetelerin yazdığına göre küresel düzeyde dijital teknolojiyi arkasına alan eğlence ve medya sektörünün 2010'da yıllık 1.8 trilyon dolarlık bir hacme ulaşması bekleniyormuş. Eğlencenin başını çeken kumar. Türkiye de bu yarışta yerini alıp 2010 yılına kadar eğlence sektöründe %75 büyüme sağlayıp 5.7 milyar dolara ulaşacakmış. Bu da ülkemizin büyümesine delil olarak gösteriliyor. Sevsinler. ABD bu sektördeki en büyük aktör. Ama onun büyümesi neredeyse durmuş. Adamlar eğlenceye doymuş galiba. Savaş oyunları onları daha fazla eğlendiriyor. Buna mukabil Çin-Hindistan ve Asya-Pasifik'in en hızlı büyüyen bölge olduğu söyleniyor. Ne yazık! Yıllarca mahrumiyet çeken -ve hâlâ büyük bir nüfusu mahrumiyet içinde olan- ülkeler biraz palazlanınca kendini ilk iş olarak eğlenceye vuruyor. Âletler insanları uykudan uyandırıyor, bir vasıtaya bindiriyor, fabrikada indiriyor. İnsanlar fabrikadaki robotlardan bir robot olarak, büyüme, verimlilik vb. adına akşama kadar çalışıyor. Sonra bir bara uğrayıp iki tek atıyor, evde biraz televizyona bakıp erkenden yatıyor. Bu seremoni her gün, her yıl tekrarlanıyor. Yılın iki haftası tatil için iple çekiliyor ve tatilde yine topyekun kendini dağıtmak uğruna ne mümkünse yapılıyor. Yeme-içme-çiftleşme-def-i hacetten ibaret hayat kişiyi bunalımdan bunalıma sürüklüyor. Tabiatla, doğal olanla bağını büsbütün kaybeden insan sanal âlemde mayışmak için âletlerin en son çıkan modelinde bir şeyler bulmaya çabalıyor. Yok. Umut yok. Japonya'da belki bu yüzden birkaç bin kişi kendini dağlara vurmuş, uygarlıktan uzaklaşmış. ABD'de binlerce tarikat oluşmuş. "Kendini iyi hissetmek" için her gün yüzlerce teknik, binlerce ilaç piyasaya sürülüyor. Ve tabi bir de madalyonun öteki yüzü var. Yine "kendini iyi hissetmek" veya medyada, politikada puan kazanmak için tertip edilen, Afrika'ya yardım, açlara ilaç konserleri ile gündeme gelen dünyanın aç ve sefil yüzü. Susuzluktan ölen çocuklar. Onları bu durumda bırakan elbette ki "Tek dişi kalmış medeniyet"tir. Lakin günümüzde bu medeniyet öylesine parlak-protez-porselen dişlerle gülüyor ki; hayranlık, bir kat daha artıyor. Dünyayı sömürerek yöneten zihniyet yerküreyi tüm canlıları ile birlikte ağır ağır öldürüyor. Eğlenceye dalan robotlar bu ölümü farketmiyor. Türkiye dahi İstiklal Harbi'nde verdiği şehit sayısından fazla insanını bir yılda vukubulan trafik kazalarında kaybediyor. Kitabımız "dünya hayatının bir oyun ve eğlence" olduğunu belirtmektedir. Son derece geniş kapsamlı bu ihtar yorumlandığında günümüz modern insanının ufkuna ışık tutacaktır. Öte dünyaya, hesap gününe, kıyamete inanmayan; vur patlasın-çal oynasın deyip ömür tüketenler âhır zamanda bulunduğumuzu unutmasın. Zaten bütün bunlar âhır zaman alametlerindendir. Kendisinden çok şey umduğumuz kültür ve sanatın bu gidişe muhalefet etmesi beklenirdi. Hayfa! O da eğlence endüstrisini dünyaya taşıyan trenin son vagonu oluverdi. Biz de "çağ dışı" kalıverdik. Sağlık olsun!
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |