T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 9 AĞUSTOS 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Nazif GÜRDOĞAN

Lübnan dünyanın yeni Endülüs'üdür

Yüzyıllarca Orta Doğu, Balkanlar ve Kafkaslar'daki barışın güvencesi Osmanlı devleti oldu. Onlar İslam Peygamberi'nin kurduğu Medine'nin çok kültürlü yapısını İstanbul'a taşıdılar. İstanbul, Kudüs ve Kurtuba gibi, Osmanlı coğrafyasında farklı kültürlerin birbirlerini dışlamadan, bir arada yaşamasının son yüzyıllarda verilen en güzel örneklerinden biri oldu. İstanbul'u Selanik, Saraybosna, Tiflis ve Beyrut izledi.

Osmanlı coğrafyasında Lübnan Orta Doğu'nun, Bosna da Balkanların Endülüs'üdür. Avrupa topraklarına İslam'ın ilk yıllarında ayak basan Müslümanlar, farklı kültürlerle saygılı yönetim yapılarıyla, İspanya'daki varlıklarını sekiz yüzyıl sürdürmüşlerdir. Endülüs'ü yeniden ele geçiren İspanyollar, Müslümanların Yahudi ve Hristiyanlara tanıdığı yaşama hakkını, kendilerinden başka kimseye tanımadıkları gibi, tarihin en büyük soykırımlarından birini gerçekleştirdiler.

Bosna 20. yüzyılın sonunda Balkanların, Lübnan 21. yüzyılın başında Orta Doğu'nun Endülüs'ü oldu. Beş yüzyıl önce İspanyolların Endülüs'te gerçekleştirdikleri soykırımı Sırplar Bosna'da tekrarladılar. Sırpların Bosna'da yaptıkları soykırımı da İsrailliler Lübnan'da tekrarlıyorlar. Müslümanların Endülüs'te Hristiyan Yahudilere sağladıkları çok kültürlü yapı, Bosna'da Hristiyanlar, Lübnan'da da Yahudiler tarafından dinamitlendi.

Batılıların Balkanların, insangücüne, Orta Doğu'nun da petrollerine kolay ulaşabilmek için, çizdikleri yapay sınırlır, yeni yüzyılda önemini bütünüyle yitirdi. Geçen yüzyılda küçük küçük devletlere bölünen Türk ve İslam dünyası, ellerindeki finansal ve entellektüel kaynakları en verimli bir biçimde değerlendirebilmek için, aralarındaki sınırları bütünüyle kaldırmak zorundadırlar. Artık yalnızca Orta Doğu'daki sınırlar değil, bütün dünyadaki sınırlar anlamını yitirdi.

Büyük bir çokkültürlü şehire dönüşen dünyada, Orta Doğu'nun sınırlarının nereden başlayıp, nerede bittiğini belirlemek mümkün değildir. 21. yüzyılda Orta Doğu dünyadır, dünya da Orta Doğu'dur. Pasifik bölgesinde Endonezya nüfus bakımından dünyanın dördüncü büyük ülkesidir. Dünyanın yeni ekonomik güçleri olan Hindistan ve Çin'deki Müslümanların nüfusu da Endonezya'nın çok gerisinde değildir.

Lübnan'da başlattığı savaşla, ahlakî, insanî ve askerî ölçü tanımayan İsrail, ikibin yılda onbeş milyona ulaşan Yahudiler ile birbuçuk milyara yakın Müslümanları karşı karşıya getirdi. Şiddet domino taşları etkisiyle bütün dünyaya yayılacaktır. Her ülkede Müslümanlarla birlikte Yahudiler de yaşamaktadır. Hiçbir ülke onlar arasındaki savaşın dışında kalamaz. Şehirlerde başlayan savaş pazarlarda devam eder.

Avrupa'da Hristiyanların büyük acı çektirdiği Yahudiler, Orta Doğu'da rövanşlarını, Endülüs'te kendilerini koruyan Müslümanlardan alıyorlar.

İsrail Orta Doğu'da varlığını sürdürmek istiyorsa Hristiyanların değil, Müslümanların Endülüs'ü olmaya odaklanmalıdır.

Orta Doğu'nun Endülüs'ü Lübnan, İsrail'in Vietnam'ı olmasın.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi