T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 9 AĞUSTOS 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
Benim hatırladığım kadarıyla 40 yıl aradan sonra bir Suudi Kralı Türkiye'yi ziyaret ediyor. Petrolden sonra dünyanın zengin ülkeleri arasına giren Suudi Arabistan farklı bir ülke. Japonya'dan Amerika'ya bütün dünya devletlerinin ilgi odağı. Her biri bir şekilde bu ülke ile özellikle ekonomik ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor. Tabiatıyla sahip olduğu petrol servetiyle Suudi Arabistan bölge ülkeleri arasında ciddiye alınan bir ülke. Suudi Arabistan, mahkemelerinde İslam Hukuku'nu uygulayan ve hayatın hemen hemen her alanında İslami kuralları öne çıkaran bir ülke. İslami anlayışı diğer İslam ülkelerinden farklılık arz eden Suudi Arabistan kendilenin Selefilik diye adlandırdığı ülkemizde ise Vehhabilik olarak bilinen bir dini görüşü öne çıkarıyor. Bu görüş devletin resmi mezhebi gibi bir konumda. Amerika'dan Japonya'ya dünya ülkelerinin hiçbiri ilişkilerini geliştirirken bu ülkenin dini görüşüne değil sahip olduğu ekonomik imkana dikkat etmiş ve bugüne kadar petrol zengini bu ülkenin servetini değişik şekilde söğüşlemişlerdir. 400 sene bu ülkenin yönetimini hizmet aşkıyla üstlenmiş olan Türkiye ise bu ülke ile mesafeli olmayı tercih etmiştir. Yunanistan bile ekonomik ilişkilerinde bize nal toplattırırken biz adam gibi ilişkiyi ilk kez MSP-CHP hükümeti zamanında kurmuş, dönemin Başbakanı Ecevit'in itirafıyla bu bölgeyi ihmal etmiştik. 1970'li yıllardaydı. Türkiye'nin Cidde'deki büyükelçiliğinde Suudilerin Türkiye dışındaki ülkeleri tercih ettiğinden yakınan bir sohbet sırasında tecrübeli bir diplomatımız bir hatırlatma yaparak, "Doğru ama adamların hakkını yemeyelim. Onlar ayağımıza kadar geldiler Suudi Arabistan'ın kalkınmasında Türk şirketlerini tercih edeceklerini açıkladılar ve işlerini bize vermek istedik ama biz reddettik" demişti. Yanmış hatırlamıyorsam 1966 yılında Kral Faysal Türkiye'yi ziyaret etmiş ve Türk hükümetinden Türk şirketlerini Arabistan'a göndermesini istemiş (Kral Faysal annesi Türk olduğu için Türkçe'yi de konuşan ve Türkiye'ye sempatisi olan bir kraldı) ancak dönemin Başbakanı olumsuz cevap vermişti. Laik bir ülke olarak şeriatla yönetilen bir ülkeyle ilişkileri geliştirmeyi normal görmemişti. Sonra bu ülke Batılı şirketlerin istilasına uğradı. Suudi Arabistan'ı onlar inşa etti ticaretlerine onlar hakim oldu. İş işten geçtikten sonra biz hatamızı fark etmiştik ama atı alan Üsküdar'ı geçmişti. Buna rağmen başta turizm olmak üzere birçok alanda hâlâ fırsatı kaçırmış değiliz. Özellikle de 11 Eylül'den sonra başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkeleri Türkiye gibi bir Müslüman ülkeye yatırım yapmayı ciddi biçimde düşünmeye başlamışlardır. Çünkü Batılı ülkelerde gelişen İslam karşıtlığı Körfez ülkelerini de ister istemez ürkütmekte ve arayışa sevketmektedir. Türkiye'nin 3 Kasım'da açtığı beyaz sayfa sayesinde (Körfez ülkelerinden alınan diplomaların denkliğini bile kabul etmemekte direnen YÖK mantığı sayesinde ilişkilerin zaman zaman gerilmesine rağmen) İslam ülkeleriyle de ilişkiler geliştirilmiş, atılan köprülerin kurulmasına çalışılmış ve hayli de mesafe alınmıştır. Suudi Kralı'nın ziyareti bu bağlamda çok önemlidir. 40 yıl önce anlamsız ve mantıksız bir ideolojik yaklaşımla ayağımıza gelen fırsatı tepmiştik. Şimdi bir fırsat daha doğmuş bulunuyor. 330 işadamıyla Türkiye'ye yapılan bu ziyaret inşallah önemli yatırımları da beraberinde getirir. Batılı ülkeler yıllarca Körfez ülkelerini sömürürken Arap sermayesi gibi sudan bahaneler üretmediler! Bizimkisi ise gecikmiş ilişkilerin normal seviyeye çekilmesi ve geliştirilmesinden ibarettir.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |