T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 4 MART 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Taha KIVANÇ

Roman gibi, film gibi...

Mehmet Ali Ağca dışarı çıkmak için dört yıl daha bekler mi sizce? Bir dostuma göre beklemeyecek ve kısa süre sonra serbest bırakılacak...

İlk elde 'deli saçması' gibi gelen bir iddia bu. İki ay önce yanlışlıkla serbest bırakılmıştı Ağca; sonra tekrar parmak hesabı yapıldı ve yanlışlığın farkına varıldı. Sekiz gün kaldığı evden aldılar kendisini ve yeniden cezaevine koydular... Yeni hesaba göre, Ağca, dört yıl daha cezaevinde kalacak...

Dostum öyle düşünmüyor. Ona göre, tahliye yolu kısaldı: Yargıtay önceki gün bir mahkemenin iki yıl önce verdiği kararı bozdu; Ağca'nın avukatı hemen "Bu müvekkilimin lehine bir karar" açıklamasını yaptı. Avukata göre, 2010 ocak ayı olarak bağlanmış müddetnâme değişecekmiş...

Bizde mahkemeler bağımsız, hele Yargıtay gibi yargının en tepe kurumu bütünüyle bağımsız... Böyle olduğu için, dostumun epeyden beri başımın etini yediği, "Ağca dışarı çıkmak için birilerine mesaj gönderip duruyor" iddiası doğru olamaz. O birileri kim? Güçleri Yargıtay'ı harekete geçirmeye yeter mi? Yargıtay birileri istediği için kamuoyundan tepki görmüş bir olayı yeniler mi? Ağca kim, Yargıtay ne?

Olacak şey değil...

Ağca söz konusu oldu mu, zaten hep 'olmayacak' şeyler oluyor. Örnek isterseniz işte örnek: Ağca 2. John Paul'ü 1981 yılı mayıs ayında vurdu. Aradan kaç yıl geçmiş oluyor? Tam 25 yıl, değil mi? Daha dün, gazetelerde, İtalyan Parlamentosu'nun yürüttüğü soruşturma sonucu olduğu belirtilerek, "Papa suikastının mimarı SSCB" haberi yer alıyordu.

Ağca ve suikasta katıldıkları için onunla beraber yargılananlar 'Ülkücü' kimlikleriyle tanınan insanlar; gelin görün ki, İtalyanlar, "Papa KGB tarafından öldürülmek istendi" iddiasında. Bu nasıl oluyor, siz anlıyor musunuz?

Bir Amerikalı yazar da, suikast girişimi sonrası Papa'nın özel ricası ile olayı soruşturmak üzere devreye giren CIA'nin hazırladığı raporu okuduğunu belirtmişti. Raporun bulgusu şuymuş: John Paul'ün fikirlerini beğenmeyen bir kardinal, kendi ülkesindeki bir Türk örgütünden 'kiralık silâh' istemiş ve Ağca'yı Roma'daki Sen Pietro Meydanı'na götüren mâcera böyle başlamış...

Bu iddia doğruysa, Ağca, Roma'ya, bir Katolik kardinal tarafından gönderilmiş oluyor ki, bu iddiaya da herhalde "Olacak şey değil" diye bağırabiliriz...

Sanki yeteri kadar senaryo yokmuş gibi, bir gazete, "Papa'ya Karşı Komplo" (Almancası: Verschwörung gegen den Papst) ve "Vatikan'da Cinayet" (Almancası: Mord im Vatikan) adlı kitapları yazmış olan Valeska von Roques'in tezini paylaştı okurlarıyla. Alman gazeteci, Papa suikastının 1998 yılında Vatikan'da işlenen ve "Cinnet sonucu" teşhisiyle dosyası kapatılan üçlü cinayetle ilişkisi olduğu görüşündeymiş...

Şöyle demiş von Roques: "Mehmet Ali Ağca'nın 13 Mayıs 1981 yılında Papa II. Jean Paul 'e suikastı son derece karmaşık. Biz, önceki Papa'ya birden çok suikastın planlandığını ve bunların gerçekleştirildiğini biliyoruz. Bu suikastların arka planında hep Katolik köktendinciler vardı. Bunlar Polonyalı Papa'yı fazla liberal buluyorlar ve onu komünizm karşısında tâvizkâr davranmakla suçluyorlardı. İşte Ağca, 1980 yılında ve Zürih'te böyle bir grup tarafından devşirildi. 'Bulgar tezi' denilen şey, yani o zamanlar Moskova'nın en iyi hizmetkârı olan Bulgaristan'ın Ağca'yı görevlendirdiği tezi, tek kelimeyle yanlıştır.'' (Cumhuriyet, 14 Şubat 2006)

Aynı gazetede, birkaç gün önce de, Mehmet Ali Ağca ile ilgili farklı bir haber çıktı. Habere göre, Atilla Serpil adlı birine, Abdi İpekçi suikastından sonra yakalanan Ağca'nın cezaevinden kaçmasını önleme görevi verilmiş... Serpil, sırf aynı cezaevine girebilmek için, danışıklı dövüş soygunlar yapmış... Cezaevinde aynı koğuşta kaldığı Ağca'nın Adli Tıp'tan kaçırılacağını öğrenmiş Serpil ve firar onun sayesinde önlenmiş...

Ancak, Ağca'yı yine de kaçırmışlar... Bunun üzerine adamın hayatı kaymış... Kendisini 'görevle' cezaevine kapatanlar, Atilla Serpil'e desteklerini geri almışlar... Bu yüzden yaptığı hırsızlıkların cezasını çekmek zorunda kalmış ve 13 yıl hapis yatmış... Dışarı çıkınca başka bir kimliğe bürünüp bölgesel bir televizyonda çalışmış; cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanlarla röportajlar yapmış... Konuştuğu haberciye, "Ağca'nın kaçırılmasını engelleme görevi bana 'devlet içindeki bir organizasyon' tarafından verildi" demiş Serpil... (Cumhuriyet, 1 Mart 2006).

Buna göre, Ağca, firarını engellemek için Atilla Serpil'i onunla aynı koğuşa gönderen örgütten daha mâhir bir örgüt tarafından cezaevinden kaçırılmış oluyor...

Roman gibi, film gibi, değil mi? "Ağca 2010'u beklemez, kısa süre sonra çıkar" diyen dostuma kulak versem mi yoksa?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi