T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 1 MAYIS 2006 PAZARTESİ | ||
|
"Hezeyan Mahsulleri Ofisi'nin mümtaz mensupları, daha doğrusu Türk Medya Literatürü'ne Engin Ardıç'ın armağan ettiği "çemişler", tarih kitaplarına "1. Dünya Savaşı'nda Almanlar yenildiği için biz de yenilmiş olduk" diye yazmaktan çekinmediler.. "Peki 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya, dünyanın en büyük beş devletinden biri olma zaferini kazanırken biz niye zafer kazanamadık?" sorusuna ise cevap veremediler.. Bir memleket ki, kışlaların girişine "Atatürk en büyük dahidir, en büyük askerdir, en büyük sanatçıdır, en büyük bilim adamıdır" diye yazılmasını eleştirmek bile linç vesilesi olabiliyor.. Oysa, hem 20. yüzyılın hem de Türk Tarihi'nin "çok büyük" liderlerinden biri olan ona "en büyük" der isek, Einstein'e, Fatih Sultan Mehmet'e, Picasso'ya, Socrates'e hakaret etmiş olmaz mıyız? Bu arada, bir üstteki paragrafta Atatürk'ten "ona" diye bahsederek, "o" harfini bilerek küçük yazdım; çünkü gramerden nasibini almamış olan ve nokta kadar menfaat için virgül gibi eğilen bazı yazarlar, Fatih Ürek'ten bahsederken de "O'na.." diye yazabiliyor!. Ayrıca, Atatürk'ten "O'na" diye bahsetseydim, Atatürk'ün yeminli muarızlarının "Bak, Atatürk'ten bahsederken başına (O) yani 'sıfır' koymuş.." diye sevinmelerinden çekindim.. Bu kişiler, 10.Kasım.1938 saat 09.04 itibariyle Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanının niçin "ikinci adam" İsmet İnönü değil de Celal Bayar olduğunu; 11.Kasım.1938 tarihi itibariyle Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanlığı koltuğuna, ikinci adamlığı bile "tensip buyrulmamış" İsmet İnönü'nün nasıl oturduğunu bilmiyor mu? Örneğin, geçenlerde Başbakan Tayyip Erdoğan, Nutuk'ta "din çimentodur" mealinde bir cümle olduğunu söylemişti de bir gazete bunun üzerine aynen şöyle bir manşet atabilmişti: "Atatürk, 'din çimentodur' demedi".. Dolayısıyla, "din.." deyince yüzü "kireç" gibi bembeyaz olan mahut gazetenin yöneticileri, şunu demeye getiriyordu: "Atatürk, din olgusuna birleştiricilik noktasında ehemmiyet atfetmedi.." (Bu kişilerin beyni, "alçı"nın hammaddesinden oluşur.. Tıpkı alçıya su katıldığında alçının katılaşması gibi, bunların beyni sıklıkla sulandığı için, zihniyetleri kaskatıdır..) Dinin toplumdaki yerinin farkında olan Atatürk, "çimento" lafını Nutuk'ta kullanmadı elbette.. Çünkü Nutuk, inşaat fakültesinde okutulan bir ders kitabı değil ki, bu kitapta "çimento" lafı geçmiş olsun!. Kaldı ki, çimento sözcüğü, neredeyse Çimento Müstahsilleri Birliği'nden bile ödül alacak olan Turgut Özakman'ın "Şu Çılgın Türkler"inde de yer almıyor! (Hatırlatmaktan hicap duyarım ama, Kur'an-ı Kerim'de de "çimento" kelimesi geçmiyor!.) Biz ki, Eurovision'da Yunanistan'a 12 puan veren bir Türkiye'de yaşadığımızı bile unutuyoruz.. Üstelik, Yunanistan'a oy veren Türklerden bazıları, Yunanları "denize döktüğümüz yerde" yaşıyor.. Bazıları ise Türkiye'nin herhangi bir ilçesindeki herhangi bir Kazım Karabekir mahallesinde ikamet ediyor!. Hatta, Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Dekanı'nı, Cumhuriyet'in "yılmaz bekçisi" YÖK atıyor!. Ama, 1927 yılında yazılan Nutuk'ta Kazım Karabekir ve Fevzi Çakmak, adlı adınca, Atatürk tarafından vatan haini ilan ediliyor!. Evet, "Atatürk, 1927 yılında Kazım Karabekir'i niçin vatan haini ilan etti?" sorusunu "Söylev" cevaplıyor.. "Atatürk'ün vatan haini ilan ettiği Kazım Karabekir, Atatürk Üniversitesi'nin bir fakültesine niçin isim olarak verildi?" sorusunu "Türk Demokrasi Tarihi" kitapları cevaplıyor.. "Sen bu yazıyı yazmakla Atatürk'ü küçük düşürmeye mi çalışıyorsun?" sorusunu ise zannımca "Psikiyatri" kitapları cevaplıyor!.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Kültür |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |