T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 1 MAYIS 2006 PAZARTESİ | ||
|
Magazin ve eğlence programlarıyla başım pek hoş olmadığı için, çoğu zaman haber ağırlıklı TV kanallarına bakıyorum.. benim televizyon, NTV'yi çok iyi alıyor.. haliyle NTV programlarını hem tenkit etmek hem de hak ettikleri zaman takdir etmek zorunda kalıyorum.. tenkit tabiî ki önde geliyor.. dile, edebiyata, kültür ve fikir konularına ait programlar birinci derecede ilgi alanımızdadır. - NTV kanalında borsa ve para haberlerini veren Gökhan Bey adındaki görevli arkadaşımızın uzun cümlelerinden ayrıca birbirine bağlanmış cümle zincirlerinden açık seçik mâna çıkarmakta zorlanıyorsunuz.. bunda çok hızlı konuşmasının da rolü var.. sizi kovalayan mı var; açık seçik, tane tane, ağır ağır anlatsanıza!.. sonra siz bütün halka hitabediyorsunuz: ekonomiye ve paraya ait terimleri daha vülgarize edilmiş, daha basit bir üslubla verirseniz, söylediklerinizi herkes anlar... - Aynı televizyonda, sözlerinin yarısını anlamadığım bir konuşmacı daha var: Haşmet Babaoğlu.. Hazret, çok mecazî ve edebî kelâm ediyor.. fakat cümleler bazen birbirine karışıyor, bazen tek başına kalıyor, o cümlenin ne demek istediğini keşfedemiyorsunuz.. bazen de cuk oturan lâflar söylüyor.. haa.. onun partneri Hıncal Uluç'a gelince: o tam bir lâf makinası.. bütün vücuduyle bütün ruhuyle konuşuyor.. bence o tam bir artisttir.. daha doğrusu aktör.. yanlışı bile doğru gibi söylüyor.. ve çoğu zaman aktörlük gücüyle bazı yanlış ve mübalağalı yorumları gerçeğin ta kendisiymiş gibi dile getiriyor.. dilinin ustalığına bir şey diyemeyiz.. keşke; hep magazinle sporla uğraşacağına, bu işlek dilin içine felsefe, tarih ve edebiyat yerleştirip kalıcı eserler verebilseydi.. babası merhum Fuat Uluç'un ciddî, ağırbaşlı, vatanperver bir şahsiyet olarak isim yaptığını hatırlıyorum.. bir şey daha söyliyeyim: lisanıhal ile, Rıdvan Dilmen'in, Fenerbahçeli olarak tarafsız yorum yapamadığını, yapmadığını ileri sürüyor.. kendisinin bütün futbol olaylarına Galatasaray gözlüğü ile baktığını acaba inkâr edebilecek mi.. - Aynı kanalın programcılarından Oğuz Haksever'e iki sözüm var: bir programında "bildik kent turu" dedi.. "bildik, şahıslar için kullanılan bir sıfat değeri kazanmıştır.. bilinen kent turu demeniz gerekir". Sonra, yekten "merhaba!" diyerek programa giriyorsunuz; "merhaba sayın seyirciler" yahut "merhaba sayın dinleyiciler" veyahut da "merhaba sayın izleyiciler" diyebilirsiniz.. yalnız "merhaba" kelimesi biraz soğuk kaçıyor - Taha Akyol da 15 Şubat 2006 tarihli Milliyet'te "...bildik bir tartışmayı ateşledi" demiş.. "bilinen bir tartışmayı" demek gerekir. Oğuz Haksever'in yaptığı yanlışı Taha Akyol da yapmış. - Emre Kongar-Mehmet Barlas'ın ekran gösterilerine gelince: doğrusu ben bu münakaşayı horoz döğüşüne benzettim. Kongar, müzakare âdabına riayet etmiyor; muhatabının sözünü ikidebir kesiyor.. konuşmasına fırsat vermiyor.. Barlas ise daha sakin cevaplarla altta kalmadığını gösteriyor.. bana kalırsa onların münakaşasını usule uygun ve söz sırasına riayet edilecek tarzda idare edecek bir hakeme veya bir başkana ihtiyaç var.. bu iş için de bizim Fehmi Koru o sakin, mantıklı, adaletli tavrıyla biçilmiş kaftan olsa gerektir.. şunu haber vereyim ki; entellektüel zümreye, okuyan gençliğe müzakere usulü hakkında iyi misal veremiyorlar. Hülâsaikelâm; Türkçe'mizi basın ve medyacılar olarak hatâsız ve güzel kullanmak zorundayız..
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |