T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 9 NİSAN 2006 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Hüseyin HATEMİ

Âlemlere Rahmet İnsan

-Benim hesabıma göre- bu yıl Resûl-i Ekrem'in (S.A.), Yüce Sevgili'nin 1437. doğum gününü kutluyoruz. Güneş takvimine göre belirtilen 20 Nisan tarihi, 571. milâdî yıl esas alınarak tesbit edilmiştir. Bu yılın esas alınmasının sebebi; Resûl-i Ekrem'in kamerî takvim hesabı ile (63) yıl yaşadığının ve bunun da (61) yıla tekabül ettiğinin düşünülmesidir. Oysa o sıralarda İran ve Bizans uygulaması dolayısı ile, güneş yılına göre de hesap yapılmakta idi. Resûl-i Ekrem 24 Mayıs 569 Perşembe-Cuma gecesi doğmuş ve 25 Mayıs Pazar-Pazartesi 632 gecesi, 63 yaşını tamamladıktan sonra aramızdan zâhiren çekilmiştir. Velâyeti nübüvveti devamlıdır.

Kur'an-ı Kerîm, kendi beyânına göre: Âlemlere bildiri; Allah: Âlemlerin Rabbi ve Yüce Sevgili de: Âlemlere Rahmet'dir. Yüce bir yaratılışa mazhardır. Çünkü Yaratılış Vacib-ul Vücûd ve Vedûd olan Allah'ın sonsuz ve sınırsız sevgi kaynağının bir tecellîsidir. Bu tecellînin nûr çağlayanı Resûl-i Ekrem'in nûr noktasından, bu gözeden çağlamıştır. (Nûr Âyeti). Bundan sonra da Yaratıcı'dan tecellî eden nûr yine aynı odağa her lâhza yönelir, Allah ve melekleri Resûl'e salât ederler, Resûl-i Ekrem de gönüllerini bu sevgi dairesine bağlayanlardan gelen sevgi akımını, "fesalli li-Rabbike..." (Kevser Suresi) ile beyan buyurulduğu üzere Alemler'in Rabbi'ne iletir. Alemler manzûmesini bir insana benzetirsek, Kalb Resûl-i Ekrem'i temsil eder. İnsan bedenindeki kan dolaşımı gibi, Kainat'da da sürekli bir sevgi nuru dolaşımı, deveranı vardır.

Resûl-i Ekrem'in "nur gözesi" noktası; bütün gerçek Allah elçilerinin ve velilerinin nûrunu da temsil eder. (Ben ilm Medînesiyim, Ali de kapısıdır...)

Bizim gönüllerimiz bağımsız birer ışık kaynağı değildirler. Resûl-i Ekrem'in (S.A.) sevgi dairesine gönüllerimizi bağladığımız takdirde, ayın ziyasını da Güneş'in nûru verir ve biz de O'ndan ışık alan aydan ışığımızı alırız. Şu halde biz de Resûl-i Ekrem'in Peyki olarak gönül aynamıza.. Nur'un yansımasını ve gönlümüzün yansıtmasını sağlayabiliriz. (Aşk hâhed k'in sohen bîrun şeved/Âyine't gammâz nebved çûn şeved? / Âyine't dânî çerâ gammâz nîst? / Z'anke zengar ez ruheş mumtâz nîst!"- Sevgi, bu sözün anlamının ve gerçeğinin açığa çıkmasını diler. Ne var ki, gönül aynan nûru almaya ve yansıtmaya elverişli değilse bu nasıl olabilir ki? Gönül aynanın niçin nûru alma ve yansıtmaya elverişsiz olduğunu biliyor musun? Çünkü aynanın yüzü kir ve pasdan arınmış değil! - Mevlânâ)

Yunus'un dilinde "Eri hak bilmek" demek; insân-ı Kâmil'in en yüce örneği olan Resûl-i Ekrem'i bilmek ve sevmek demektir. Bu olmaksızın ilâhî sevgi devresi de kurulamaz, dolayısı ile zahirde Müslüman olunur ise de, insân-ı Kâmil'den haberi olmayanın îmân-ı Kâmil'den de nasîbi olmaz. (De ki: Allah'ı seviyorsanız bana tâbi olun ki Allah da sizi sevsin!) İlâhî nûr mîr'ât-ı Muhammed'e (S.A.) yansır ve oradan da bize yansır. (Ayinedir bu âlem her şey Hakk ile kaaim/Mir'at-ı Muhammed'den Allah görünür daim!)

-Benim böylesine güçlü bir sevgi feyzine, nûr çağlayanına gönlüm dayanmaz, derhal çarpılırım, şu halde nûr yansımasın diye Resûl'den kaçıyor, gönül aynamı da paslı tutuyorum.

-Çok yanlış yapıyorsun sevgili kardeş! Allah kimseye kaldıracağından yoğun bir tecellî göndermez elverir ki Resûl-i Ekrem vasıtası ile, O'nun sevgi devresine girerek, "kapasiten oranında" nûra nail olabilesin! Bu yanlışında direnirsen, bunun sonu ne olurdu Resul ile yol tutsam, O'na tabi olsa idim! Pişmanlığı olur.

-Fakat bu nûr tecellîsi, Allah'ı ve sevgi elçilerini sevenleri de daha fazla çarpmıyor mu? Velilerin çektiklerinin, Kerbelâ'nın anlamı nedir?

-Onların sana musîbet görünen mihnetleri onlar için Nefs-i Mutma'inne makamına erme vesilesi, dolayısı ile gönüllü olarak talip oldukları ni'metdir. Takatin yoksa ve gönüllü de değilsen, Kerbelâ meydanından uzaklaşman esasen Huseyn'in tavsiyesidir. Bu bahane ile tevellâ ve teberrâyı terk etme! Gönlünü sevgiye aç!

-Sevgi oyuncakları yok mu? Çocukların evcilik oynaması gibi, ben de sevgicilik oynasam daha güvenli olmaz mı?

-Gerçek sevgiye sahip olursan, esasen sevgin canlıya, insana, hayvana, çevreye de yansır sevgili kardeş! Fakat sevgin bizzat sevgi oyuncağı değil de ayartıcı markalı "oyuncak sevgi" ise, bencil ve saptırılmış içgüdülerini sevgi sanıyorsun demektir. "Oyuncak sevgi"nin sana verdiği oyuncaklar sevgi oyuncakları değildir! Senin için fitnedir.

Ey Yüce Sevgili! Seni ve senden olan Ehl-i Beyt'ini bize verdiği için Vedûd, Rahman, Rahîm Allah'a hamdediyoruz. En büyük ni'metin budur ve bu nûr odağının diğer mazharlarıdır. Kısaca: Nûr-i Muhammedîdir.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi