T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 19 NİSAN 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv
Salih TUNA

Akbabalar uçmasın Mevlana ülkesine

"İrtica" dış kapının aralığında bekletiliyor bu ülkede. Ne içeri buyur ediliyor, ne de dışarıda bırakılıyor. İki arada bir derede, etkili ve elverişli bir 'fenomen' olarak tutuluyor yıllardır. Bir ayağı dışarıda, bağışıklık kazanmayacak kadar uzak; bir ayağı içeride, "Depremle birlikte yaşamaya alışmalıyız" mantığındaki kadar yakın.

"Hadi bana eyvallah, iyi bakın ihalelerinize" deyip tam gidecekken lafa tutuluyor 'irtica'; mürtecisini kaybetmiş bir yetim gibi duruyor kapıda! Dost mudur düşman mıdır, misafir midir yabancı mı, kestiremiyor. Kendisini 'savunanlar' yanından hızla kaçmanın yollarını ararken, karşı çıkanlar yakasını bırakmıyor bir türlü. Şaştı kaldı 'irtica'; yavşaklığın karşısında çaresiz kaldı 'yobaz.'

İşte size, "Bu yıl hac mevsimi Kurban Bayramı'na rastlıyordu" haberinden sonra bütün zamanların en eğlenceli ikinci 'irtica' haberi: Bir üniversitede, 31 Mart günü, bir grup yobaz öğrenci, arkadaşlarına zoraki Kur'an dinletmiş ve kantine kapattıkları kız öğrencilerin zorla başlarını kapatarak "31 Mart Vakası"nı kutlamış.

Hürriyet gazetesi, büyük gazete, bu 'haberi' atlamamış; tam on altı gün sonra üzerine atlamış.

Gelgelelim, bu haber sayesinde, Sezer'in malum 'irtica' uyarısının da 'mevzu'ya start vermenin dışında başka bir anlamı kalmıyor.

Bir arkadaşım konteynıra çöp boşaltırken sabahın erken saatlerinde, biraz yaşlıca bir kadın, "Dur evladım, atma, dur!" diye seslenmiş, "Bir bakayım ne var içlerinde!" Arkadaş elinde çöp poşetleri, donup kalmış olduğu yerde. Çünkü bu kadın dilenci değil, çöpleri karıştırmayı 'meslek' edinmiş olanlardan hiç değil; her gün her caddede karşılaşılabilecek milyonlarca yoksul insandan biriydi sadece.

Peki ne arıyordu o yaşlı kadın çöplükte?! Kendine ya da evde aç bekleyenine bir parça 'laiklik' mi mesela? Belki de, az kızarmış bir dilim 'irtica'dır aradığı, kim bilir?!

Hadi bakalım siz 'irticai' konuşun yine. Sıkılınca alt kimlik, üst kimlik konuşun, sonra yine irtica. Bir lokma ekmeğe muhtaç; yarı tok, yarı aç yaşayanlar gelmesin aklınıza. Ah, siz olmazsanız, şu mevzularınız olmasa, anneler mama isteyen kuru bir dal gibi mahzun çocuklarına ne verirdi acaba? Sayenizde, ekmeğin üzerine yağ yerine, varsa laiklik sürüyorlar eğer yoksa irtica.

Alt kimlikte aç, üst kimlikte aç olan için kimliğin ne önemi var? Ana dilde yoksul, resmi dilde yoksul; iki dilde birden aç, iki 'kimlikte' birden işsiz milyonlarca yeşil kartlı, milyonlarcası da yeşil kart peşinde koşan bu halkın karnını 'irtica' fobisiyle mi doyuracaksınız?

İrtica heyulasının altında cumhuriyet tarihinin en büyük soygununu gerçekleştiren haramiler doymadınız mı daha? Ne sustunuz, ne de yoruldunuz, yıllarca konuştunuz bitiremediniz. İrtica üzerinden daha kaç iktidar yıkılıp, daha kaç iktidar kurulacak efendiler?

"Yemişim lan irticaınızı da, laikliğinizi de" diyerek, ta sülalenizin irticasına kadar hatırınız sorulmuyor ya, siz de haklısınız aslında.

Açız biz ey 'dinciler', ey 'laikler' yoksul halklarla kardeş halkız biz! Son günlerdeki terör eylemlerinden ya da kirli bir bulut gibi gökyüzümüzden eksik etmediğiniz irticadan muradınız, "Çankaya savaşları" tesmiye edilen ikbalse, bakın dalganıza, işimiz olmaz sizinle. Yok eğer maksadınız siyasi iradeyi yıldırıp nefessiz bırakarak, kapalı kapılar ardında kapkara adamlarla karanlık odalarda kara kararlar almaksa, yani ABD'nin İran'a tasarladığı tecavüze yol vermekse veya ölüm taşıyan bir uçak kalkacaksa Yunus Emre'nin topraklarından Hafız'ın toprağına, on parmağımız yapışır yakanıza.

Açız biz ey işbirlikçiler, ey maslahatçılar onurlu bir halkız biz! Cinayet komisyonculuğu utancıyla yaşamaktansa bin yıl daha aç kalmaya razıyız biz. Yeter ki, akbabalar uçmasın Mevlana'nın ülkesinden, Mevlana ülkesine.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi