T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 25 NİSAN 2006 SALI | ||
|
Değerli İlhan Selçuk ağabeyimiz başkanlığında bir heyet, Türkçe'nin yaşayan en büyük şairi Fazıl Hüsnü Dağlarca'yı evinde ziyaret etmiş... Ziyaretten notlar "Dağlarca konuşuyor" başlığı altında gazetede tefrika ediliyor. Şair Egemen Berköz ve feodalite düşmanı sosyolog Emre Kongar da ziyaretçi heyet arasında. Fotoğrafta, Kongar Hocam, Dağlarca'nın karşısındaki uzak koltukta, hafif öne kaykılmış, terbiyeli terbiyeli oturuyor. Kaan Ertem olsa, tepesine, "Ne işim var burda elemanı Emre" diye konuşma balonu çizerdi. Öyle uzak, öyle müeddep, öyle medrese öğrencisi taaccübüyle bakıyor ki... İnsan, ister istemez, Mehmet Barlas karşısında harikalar yaratan hırçın, cerbezeli, komik, muzır, bilge, taşkın Emre Kongar'ı arıyor. Dağlarca'yı ziyaret, nicedir olgunlaştırılan bir projenin ürünü. İyi olmuş. En azından, tersten yazılmış "Tehlikenin Farkında mısınız?" lejandından iyidir. Hem tersten yazılmış, hem de Arapça'ya benzetilmiş. Herhalde, espri ve yaratıcılık vehmetti arkadaşlar. Bence "gülünç" bile değil. Biz, Ziverbey'de akrostiş harikaları yaratan İlhan Selçuk'tan daha sofistike, daha çarpıcı bir şifreleme beklerdik... Mesela, "Tehlikenin Farkında mısınız?" lafı, Cumhuriyet imzalı başyazılara, yine "akrostiş" yoluyla serpiştirilebilir, tehlike hayırlısıyla bertaraf edildikten sonra İlhan Selçuk ağabeyimiz çıkıp, "İşte bakın, tıpkı Ziverbey'deki gibi, tehlikeyi şifrelemiştim, heh heh!" diye hava atabilirdi. Neyse... Dağlarca'yı ziyaret, kuşkusuz, Cumhuriyetimize, Cumhuriyetimizin değerlerine sahip çıkma anlayışının bir yansıması. Hem ziyaret, hem ticaret. Yani, hem yaşı neredeyse bir asra yaklaşmış koca şairi ziyaret edip gönlünü almak, hem de onun dünya ve memleket meseleleri hakkında söylediklerini dinleyip, bunları kamuoyuyla paylaşmak. İyi bir iş yapmışlar, neresinden bakarsanız bakın. Fakat, bir şeyi düzeltmeme de izin veriniz; "Cumhuriyet bize ekmek verdi, su verdi, ağaç verdi, orman verdi" türünden şiirler yazan Fazıl Hüsnü Dağlarca, yaşı itibariyle fazıl, kamil ve bilgedir de, "Türkçe'nin yaşayan en büyük şairi" değildir. "Çocuk ve Allah"ı dışarıda tutarsanız, şair bile değildir. Başaran ne kadar şairse, Aziz Nesin ne kadar şairse, Özdemir İnce ne kadar şairse, Melih Cevdet Anday ne kadar şairse, o kadar, pek pek onların fevkinde bir şairdir. Şimdi Sezai Karakoç, İsmet Özel diyeceğim ama, "İdeolojik gözle bakıyor, taraf tutuyor, belli bir görüşteki şairleri sıralıyor" diyecekler... Hadi, kendi dönemini, kendi dönemindeki şairleri (örneğin Necatigil'i) ve şiirin bugün evrildiği istikameti dikkate alarak bir değerlendirme yapalım; Fazıl Hüsnü Dağlarca yaşayan en büyük şair olabilemez; çünkü Necatigil'in ve "İkinci Yeni"nin eteğinden düşmüş şairler, mesela bir Haydar Ergülen, bir Murathan Mungan, hatta şairliği tartışmalı bir Enis Batur bile, ses, imaj (imge değil) ve müzikalite açısından Dağlarca'dan daha iyi, daha yetkin şairlerdir. Bir şiir emekçisidir, hayatını şiire vakfetmiştir, saygı duyarız, karşılaştığımızda elini öperiz filan da, Dağlarca'nın "Modern Türk Şiiri"ne kattığı bir şey yoktur. Geleneksel bilinen Yahya Kemal bile daha "ucu açık" şeyler yazmıştır, hecede ve aruzda inat etse de en azından "modern"i hazırlamıştır ve daha yenidir. Dağlarca'nın "dünya ve memleket meseleleri" hakkında ziyaretçi heyete anlattıklarına gelince... Bir sürü şey anlatmış da, ben en çok "Dünya artık dönüyor; sol sağa geçiyor, sağ sola geçiyor" tespitini sevdim. Bu cümleyi, soldan sağa geçmeyi başarmış İlhan Selçuk ağabeyimiz nasıl anladı bilmiyorum ama, fotoğrafta müeddep öğrenci görüntüsü çizen Emre Kongar bence hiç anlamamış. Çünkü, Barlas'la mukalemeleri ve köşesinde yazdıkları, "anlamış biri"nin tavrını yansıtmıyor!
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |