T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 25 NİSAN 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kürşat BUMİN

"Rejim sorunu"nun olduğu yerde "siyaset" olmaz

Bir kere daha (bu kaçıncı?) tekrar edelim: Bir ülkenin bitmez tükenmez konusu "rejim sorunu" ise o ülkede gerçek anlamıyla "siyaset"in varlığından söz edilemez.

Adına "siyaset" dediğimiz ve toplumun ancak birlikte kotaracağı bu iş, "rejim sorunu"nun aşılıp, ortalığın sakinleşip "normal" bir hayat tarzına kavuşulan ülkelerde mümkündür.

Bu tespitler ışığında Türkiye'nin durumunu değerlendirmek çok kolay: Türkiye henüz "rejim sorunu" ile yatıp kalkan bir ülke olmaktan çıkamamıştır. Ve bu nedenledir ki, bu ülkede farklı düşünenlere takılan ad "muhalif" değil "rejim düşmanı", farklı düşüncenin adı da "muhalefet" değil "rejim düşmanlığı"dır.

Mümkün değil; tarihteki diğer örnekleri gibi Türkiye'nin de bu "terminoloji"nin dışına çıkmadan "siyaset"i tanıması ve bu yolla dünü-bugünü ve yarınını anlayıp biçimlendirmesi mümkün değildir.

Böyle düşündüğüm için TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın 23 Nisan münasebetiyle yaptığı "Şok çıkış"ta (Hürriyet) benim dikkatimi en çok "rejim sorunu"na ilişkin açıklamaları çekti. Arınç, şöyle diyordu: "Türkiye'nin rejim sorunu yoktur. Türkiye, rejiminin Cumhuriyet olacağına, demokrasi olacağına 83 yıl önce karar vermiştir. Ülkede bir rejim sorunu değil, rejimin sahibi olma tartışması vardır..."

Arınç'ın bu sözleri benim biraz önce çizdiğim çerçeve ile tamı tamına uyuşmuyor. Ama sanırım, Arınç konuya eli kolu tamamen serbest bir biçimde girebilseydi bu fark asgariye inerdi. Şimdiki halde fark şurada: Arınç, Türkiye'de bir "rejim sorunu"nun değil, "rejimin sahibi olma sorunu" olduğunu söylüyor. Ben ise, her Allahın günü "rejim sorunu"nun gündeme getirildiği bir ülkede had sayfada "rejim sorunu" olduğunu ve bu yüzden de "siyaset"in olması gerektiği gibi oluşamadığını söylüyorum. "Sahiplik" meselesi bu sorunun nedeni değil sonuçlarından birisidir.

Konu açılmışken Arınç'ın "Şok çıkışı"nda yer alıp da anlayanı gerçekten "şoka sokacak" nitelikteki şu değerlendirmeye de temas etmek istiyorum: TBMM Başkanı, tam da gününde ve tam da görevinin bilincinde olan bir TBMM Başkanı'ndan beklenecek bir biçimde basının (hiç düşünmeden ve de "sıkılmadan") "gizli anayasa" adını verdiği Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ni hak ettiği yere yerleştirmiştir. Şöyle diyor Başkan:

"Ülkenin iç ve dış siyasetine çok büyük etkisi olan ve 'gizli anayasa' diye kabul edilemez bir tanımlamayla anılan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin hazırlanmasında, Meclisimiz ve ilgili komisyonlarımız tamamen devre dışıdır. Demokratik bir ülkede 'gizli anayasa, kırmızı kitap, derin anayasa' gibi tabirler asla kabul edilemez kavramlardır. Bu kavramlar, gizli antidemokratik bir yönetimin iktidarda olduğunu ima eder."

Gazete haklı, gerçekten de "Şok çıkış"tır bunun adı! Arınç, tam gününde ve anlamlı bir "odituar"ın önünde, Meclis ve dolayısıyla "siyaset" tanımayan bir belgenin ("kurumun" demek daha doğru) adını koymuştur. Bakın göreceksiniz; yarından tezi yok pek çok cepheden Arınç'ın bu sözlerinin "yine rejim sorunu yarattığı"nı ileri süren atışlar başlayacaktır. O halde hazırlıklı olalım. Bu durumda biz de onlara şöyle diyeceğiz: Bakın, "rejim sorunu" kavramını kullanarak Arınç'ın teşhisini siz de haklı çıkarıyorsunuz zaten!

İsterseniz yazıyı biraz hafifleterek bitirelim:

Ah bu ülke! Tekirdağ'ın Çorlu ilçesindeki 23 Nisan kutlamalarında geçit yapan üç çarşaflı çocuğu gören Kolordu Komutanı'nın yanına Milli Eğitim Müdürü'nü çağırarak nasıl payladığının fotoğrafını gördünüz mü? Müdürün komutana (özetle) şu açıklamayı yaptığını öğreniyoruz: "Törenlerde öğrenciler cumhuriyet öncesi ve sonrasını canlandırıyorlar." Ben müdürün yaptığı açıklamanın gerçeği yansıttığına inanıyorum. Bu tür "temsil"ler 23 Nisan'larda eskiden de eksik olmazdı. Bu çarşaflı "cumhuriyet öncesi" temsilinin mânasız bir iş olduğu apaçık. Ama söyleyin: Bu soğuk törenler, çocukların sokulduğu bu kılıklar (Diyarbakır'daki çocuklar da "Amazon"lar gibi giydirilmiş!), bu canlandırmalar, atılan nutuklar, yani özetle bütün bu olağanüstülük de "rejim sorunu"ndan kaynaklanmıyor mu zaten! Çünkü "rejim sorunu" meselesi siyasetin olduğu kadar "şenliğin" de düşmanıdır.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi