T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 25 NİSAN 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mehmet OCAKTAN

Acaba bu egemenlik işini askere mi bıraksak...

Sözün ve yazının bitti yer galiba tam da burası... Türkiye'de olup bitenler karşısında, artık söylenecek ya da yazılacak hiçbir şeyin anlamı kalmamıştır. Meğer, yıllardır bir 'masal'a inanmışız... Bugüne kadar 'hukuk' ve 'demokrasi' adına söylenen ve yazılanların hepsi boşmuş...

Bir kere daha anlıyoruz ki, hayatımız ve bütün insanlık için bir 'değer' atfedilen evrensel kavramlar, Türkiye'deki bazı 'yasak bölgeler'in etrafını dolanarak geçmek zorundaymış. Evet hukuk evrenseldir, bütün dünyada tek tek bireyleri, toplumları, kurumları hatta devletleri de zapturapt altına alan tek yaptırım gücü hukukun kurallarıdır. Ama Türkiye'de değil...

Van Savcısı Ferhat Sarıkaya'nın, hazırladığı Şemdinli iddianamesinde Org. Yaşar Büyükanıt'ın adını da geçirdiği için Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu tarafından meslekten ihraç edilmesinin ardından, artık bu ülkede hiçbirimiz demokrasinin geleceğinden emin olamayız. Yıllardır 'yargı bağımsızlığı'ndan ve 'siyasallaşma tehlikesi'nden bahsedilir. Türkiye'de yargı ne kadar bağımsızdır ya da siyasallaşmıştır bu tartışılır ama, bu gidişle yargının bir 'askeri vesayet' tartışmasının içine çekilme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu kesindir.

Meclis'teki 23 Nisan resepsiyonunda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok, "Sarıkaya'nın ihracında askerin etkisi oldu mu" sorusunu, "Bu tür bir yaklaşımı gülünç buluyorum" diye cevapladı. Böyle bir etkiyi biz bilemiyoruz, ama eğer varsa bu 'gülünç'ten öte, Türk yargısı için 'trajik' bir durum olurdu herhalde... Ancak, yargı mensuplarının 28 Şubat döneminde askerden brifing almak için kuyruğa girdiğini düşününce doğrusu kafamız karışıyor...

Savcı Sarıkaya'nın ihracı ile birlikte 'Şemdinli davası'nın akıbeti de şimdiden belli olmuştur. İddianameyi hazırlayan savcının meslekten çıkarıldığı bir ülkede, davaya bakan mahkeme, yargılanmakta olan astsubaylarla ilgili nasıl bir karar verebilir ki... Çünkü, askerlere dokunmaları halinde, önlerinde 'meslekten ihraç' gibi bir 'korku' duruyor. Maalesef savcı ile ilgili karar, Türkiye'de 'hukukun üstünlüğü' konusunda endişeli bir süreç başlatmıştır.

23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutladığımız şu günlerde, gelin milletçe ortak bir çözüm bulalım. Her ne kadar, Meclis'in duvarında, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" dese de, biz 'Şemdinli olayı'nı milat kabul edelim ve bugün egemenliği gerçekten kimler kullanıyorsa onlara devredelim ve de bütün dertlerimizden kurtulalım. Çünkü, bugüne kadar egemenliğin yazılı metinlerde 'millete ait' olmasından hiçbir şey anlamadık. Bize öyle geliyor ki, bu 'egemenlik askere ait' olursa sanki daha çok mutlu olacağız...

Ayrıca bugüne kadar, "Türkiye'de demokrasi vardır" dedik de ne oldu ki... Bari adını, 'askeri demokrasi' koyalım, herkes işine baksın. Böylece, 'demokratikleşme', 'Avrupa Birliği' gibi boş hayallerle kendimizi kandırmamış oluruz.

Nasıl olsa, bugüne kadar askerlerle ilgili hiçbir konuda 'hukukun üstünlüğü'nü etkin kılamadık. Mesela, 'Lockheed askeri uçak alımı'ndaki 'rüşvet' olayı tarihin tozlu sayfaları arasına karışıp gitti. Darbe 'yasal' olarak suç olduğu halde, 'darbeciler' ve 'andıççılar' hiç yargılanmadı. 'Susurluk'un arka sokaklarında dolaşan 'general maceraları'nı hiçbir zaman hukukun önüne çıkaramadık, çıkaramayacağız da...

Geçmişte herkesin gözü önünde cereyan eden, 'Neşter-1 ve Neşter-2 iddiaları'nın üzeri örtülürken ses çıkarmayan Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nun, savcı Sarıkaya için 'jet ihraç kararı' vermesi aslında hiç de fena olmadı. Böylece, "hukuk devleti" olmadığımız kanıtlanmış oldu... Şimdi daha iyi anlıyoruz ki, Şemdinli'yi de Susurluk gibi unutmamız gerekiyor, yoksa zorla unuttururlar...

Ayrıca burada, HSYK'nın Org. Büyükanıt Paşa ile ilgili yaptığı bir haksızlığın da altını çizmek gerekiyor. Çünkü, savcı Sarıkaya'yı meslekten ihraç ederek Büyükanıt'ın ismini de zihinlere kazımış oldular. Kim ne derse desin, artık geleceğin Genelkurmay Başkanı Büyükanıt Paşa hep Şemdinli ile birlikte anılacak...

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi