T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 29 NİSAN 2006 CUMARTESİ | ||
|
Daha erken vakitte teşerrüf etmesini bekliyordum... Ne düşündü bilmiyorum ama, YÖK Başkanı Erdoğan Teziç, TBMM Başkanı Bülent Arınç'ı cevaplamak için, herhalde, tepki ve destek yazılarının azalmasını bekledi. Nihayet dün teşerrüf etti, böylece bir eksik de tamamlanmış oldu. Fakat, şu soruyu da sormak lazım: Erdoğan Teziç, niçin kendisini Arınç'ı cevaplamakla yükümlü sayıyor? Bizim bildiğimiz, YÖK, yüksek öğrenimin tedvirine memur edilmiş bir kurum. Teziç de bu kurumun başkanı, daha doğrusu memuru. Bülent Arınç'ın söyledikleri, dolayısıyla "yasama faaliyeti", bu faaliyet çerçevesinde gündeme gelen konular (ve sorunlar) YÖK'ü ne ilgilendiriyor? Diyelim ki TBMM Başkanı saçmalamıştır... Örneğin, "egemenliğin kullanımı" meselesinde saçmalamış olmasa bile, en azından eksik değerlendirmede bulunmuştur. Çünkü egemenliğin kullanımı sonsuz ve sınırsız değildir, "egemenlik kayıtsız şartsız millettedir" lafı da sadece kağıt üzerinde geçerlidir. Çünkü egemenlik kayıtlı ve şartlıdır, kısmen böyle olmak zorundadır. Çünkü egemenlik aynı zamanda "paylaşılabilir" olandır. Paylaşılamayan (daha doğrusu "denetlenemeyen") egemenlik Meclis diktasına dönüşmekle kalmaz, faşizme de kapı aralar. Tıpkı bir dönem Almanya'da ve benzer ülkelerde olduğu gibi... İyi de, bütün bunlardan Teziç'e ne, YÖK'e ne, "dimdik ayakta" olduğu söylenen üniversitelere ne? YÖK bir tashih ve değerlendirme makamı mıdır? YÖK mü karar verecektir egemenliğin nasıl kullanılacağına? YÖK'ün başka işi yok mu? Erdoğan Teziç'in "düzeltme" ihtiyacı hissettiği konu (egemenliğin kullanımı meselesi), zaman zaman "yasama faaliyeti" çerçevesinde gündeme geliyor, tartışılıyor... Demokratik ülkelerin yüz sene, yüz elli sene önce hallettiği bu meseleyi, biz bir darbe anayasası olan 61 Anayasası'na sihirli bir "yetkili organlar" lafı sokuşturarak defaten halletmeye çalışmışız, ama olmamış. Olmadığı süreç içinde görüldü, sınandı, test edildi... Olabilemezdi, çünkü bu ülkede parlamento parlamentoluğunu, kurum kurumluğunu, bürokrat bürokratlığını bilmiyor... Mesela Erdoğan Teziç... Sorumsuz ve yetkisiz bir kurumun başkanı gibi değil de, parlamentonun tasarruflarını engelleme görevine koşullanmış bir siyasi lider gibi davranıyor... YÖK'ü de, tıpkı "yasama", "yürütme", "yargı" erkleri gibi, kuvvet erklerinden biri sanıyor. Daha doğrusu, yönettiği kuruma, kuvvet erki, yani "yetkili organ" muamelesi yapılmasını istiyor. Erdoğan Teziç değerli bir anayasa hukuku profesörüdür... Anayasacılığı da, egemenlik meselesini de herkesten, hepimizden iyi bilir. Söylediği bir hususa katılıyorum: Egemenlik tek kurumun (parlamentonun) inhisarında olamaz. Bu husus anayasanın ilgili maddesinde esasa bağlanmıştır. İyi de olmuştur. Evet, anayasaya göre "Egemenlik kayıtsız şartsız Türk milletinindir, Türk milleti egemenliğini ancak yetkili organlar eliyle kullanır" ama, Erdoğan Teziç'in yönettiği kurum bu "yetkili organ"lardan biri değildir. Parlamentoyu cevaplama makamı hiç değildir. YÖK'ün görev ve sorumlulukları yasalarla belirlenmiştir. Bu kuruma görev ve sorumluluklarının dışında yeni görevler yüklemek suçtur.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |