T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 29 NİSAN 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv
Yasin AKTAY

Coğrafyadan ibret almak

Tarih ibretlerle doludur ama yine de hep tekerrür eder. Mehmet Akif'e şu soruyu sordurur: "Hiç ibret alınsaydı tekerrür eder miydi?" Hegel de "Tarihte büyük olaylar iki defa tekrar eder" derken Marx, Hegel'e itiraz ile: "Ancak" der "Hegel'in unuttuğu bir şey var: Birincisinde trajedi olarak yaşanan ikincisinde komedi olarak yaşanır." Oysa mütemadiyen yaşamakta olduğumuz tekrarlar artık bir komedi gibi güldürmüyor bizi. Demek iki defadan fazla yaşanınca daha farklı şekillerde de tezahür edebiliyor.

Aynı çiklet tekrar tekrar çiğneniyor. İşin içindeki komedi boyutu tuhaf bir biçimde, belki de bir tevafukla, bu sefer oyunun bir parçasının bir çiklet hikayesiyle başlatılmak istenmesinde ortaya çıkıyor. Demek yapılanın artık ağızlarda sakız gibi bir şey olduğunun idraki bir yerlerden sızıyor. Suçlanan istediği kadar ağzımda çiklet yoktu desin. Süreç ve süreci besleyen sığ ideoloji bazılarının ağzında sakıza dönüşmüş bile.

Zaman içinde nice devranlar döner, yaşanırken asla bitmeyecek gibi ve hayatın normali gibi görülen nice olaylar, tecrübeler, gün gelir nasıl olup da yaşanabilmiş olduklarına dair insanları hayretler içinde bırakır. Bazı şeylerin bir daha asla yaşanmaması için tedbirler alınır, insanlarda ince duyarlılıklar oluşturmak üzere her türlü gayret gösterilir. Ama gün gelir, o tecrübelerin çok benzerleri başka kılıklar altında tekrar sökün eder dünyamıza. Fişlemeyi normal saymaya başlarız. Ayrımcılığı kanıksarız. Faşist zihniyetin aramızda kol gezmesini umursamaz hale geliriz. Hukukun işlemeyişini değil, işleyişini anormal sayarız, vs.

Tarih bize bu tür deveranları sıkça gösterir aslında. Ama bazen tarihe gitmek yorar bizi. Tarihin sakladığı bilgiyi bulup ortaya çıkarmak çok zahmetli olabiliyor. Tarih yazımı ideolojik etkilerden masum olamıyor çünkü. Tarihin bilgisini bize getiren kanallar çarpıtabilir. Tam bu durumda dünyayı gezmek sizi ilginç bir biçimde tarihe de açar. Coğrafyada gezinirken tarih içinde de geziniyorsunuz. Her toplum kendi tarihi içinde farklı bir devran yaşıyor. Faşizm bulutları bir toplumu terk ederken bütün dünyadan da çekilip gitmiyor. Gidiyor başka bir toplumun üzerine çöküyor. Başka bir bölgede özgürlük rüzgarları esiyor. Her türlü insanlık halinin mevsimleri dünyanın her tarafında aynı anda yaşanıyor aslında. O yüzden tarih bazı şeyleri öğretmiyorsa coğrafyaya başvurmak gerekiyor. Kur'an'da bazen geçmişlerin hikayesi anlatılırken, bazen de yeryüzünde dolaşmanın tavsiye edilmesinin hikmetlerinden biri bu olsa gerek.

Bunları Güney Afrika'da ırkçı Apartheid yönetiminin bugün tarih olmasında ve geçen kısa süre içinde ülkenin demokrasi ve çokkültürlülük ve inanç özgürlüğü konusunda kat etmiş olduğu açık mesafe karşısında çok daha anlamlı bulabilirsiniz. Daha düne kadar inanılmaz ırk ayrımlarının; bitmez gibi görünen vahşi bir düzenin hüküm sürdüğü ülkenin en azından bu bakımdan yaşadığı değişim, bir çok açıdan oldukça esinleyici. Bugün dokuz eyaletiyle ve bir çok farklı kültür, din ve mezhebiyle Güney Afrika son derece başarılı bir çokkültürlülük tecrübesi sergiliyor. Din ve vicdan özgürlüğünün yanı sıra ifade özgürlüğü de neredeyse sınır tanımıyor. Eski ırkçı yönetimlerin bıraktığı izleri hatırlayıp bugün siyah üstünlüğüne dayalı bir ırkçılık yapmaya heveslenenler de yok değil, ama demokratik ortam içerisinde kolaylıkla hazmedilebiliyor bu eğilim. Beyazlar tabii ki eski avantajlarını tamamen bırakmış değiller, ancak her geçen gün daha fazla sayıda siyahi, sınıfsal veya statü bakımından önemli gelişmeler kaydediyorlar.

Bu arada Türkiye'ye karşı siyahların bir kırgınlığı uzun süre Türkiye'nin Güney Afrika'yla ilişkilerin görece donuk kalmasında etkisi olmuş. Kırgınlık konusu, bütün dünyanın Güney Afrika'ya Apartheid yönetimi dolayıyla ambargo uyguladığı bir dönemde, seksenlerin sonunda, Türkiye'nin bu ülkeyle ticaret yaparak ambargoyu delmesi olmuş. Üstelik bu konuda destek bulmak üzere Türkiye'ye gelen heyetle hiç görüşülmeden havaalanından geri gönderilmişler. Gün olmuş devran dönmüş, Türkiye'nin kapısından içeri almadıkları, Güney Afrika'da yönetimi ele geçirmiş.

Tarih kadar coğrafyada da ibretlik haller var.

Duyuru: Söz tarih, coğrafya ve ibretlerden açılmışken, İbretler Kitabı Mukaddime'nin yazarı İbn Haldun'un 600. yıldönümü dolayısıyla Yazarlar Birliği Ankara Şubesi'nin bugün gerçekleştirdiği tarihi buluşmasını da haber verelim. Saat 2'de Güven Park'ın karşısındaki şube binasında başlayacak panele Türkiye'nin İbn Haldun ilmi üstadları konuşmacı olarak katılıyor: Ahmet Arslan, İbrahim Erol Kozak, Süleyman Uludağ ve Ümit Hassan.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi