T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 15 ŞUBAT 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Hüseyin HATEMİ

İnancına göre yaşama

Trabzon'da bir rahibin vurulması çok acı ve üzücü olayı ile; başörtüsü acıları, aynı yanlışlığın farklı derecelerde tezahürleri midir?

Yoksa, bazılarının dediğine göre:

"her ikisinde de bir yanlışlık yok", veya "Papazın vurulmasında yanlışlık yok, fakat Danıştay kararı bizi yüreğimizden vurmuştur", yahut "Papazın vurulması yanlış, başörtüsünün daha geniş boyutlarda yasaklanması isabetlidir" mi diyeceğiz.

Bu konuda bir karar verebilmek için, çözümü "Genel ve Evrensel Hukuk İlkeleri"nde aramalıyız. Daha sonra da düşünmeliyiz: Pozitif Hukuk ile vardığımız çözüm uyuşmuyorsa, hangisini diğerine uyduracağız? Yahut her olayda başka "mizah" mı kullanacağız?

"Çifte standartlı"mı olacağız?

Bazıları, "elbette çifte standardlı, hatta gerekiyorsa bin bir standard yetkisi diye bir şey vardır, takdir yetkisi de bizim veya efendilerimizin elindedir, Herakleitos aynı ırmağa iki kez girilmez demiştir, efendilerimiz de milletlerin dostlukları yok, çıkarları vardır demiştir. Yurdumuzun ünlü bilim adamlarından birisi, İslam'a karşı militan demokrasi şarttır demiştir, bir diğeri adalet çağdan çağa, yıldan yıla değişen bir kavramdır demiştir, yine ünlü bir ilâhiyatçımız da Tanrı her ne kadar Adalet'den söz etmiş ise de, bu kavramın içini doldurmayıp bunu yöneticilerimize bırakmıştır demiştir" gibi sonu gelmez "demiştir" tanıklıkları ile bizi şaşkına çevirirler. Bazıları da "Devlet demek ben demek, hâşâ dilim sürçtü: efendim demek! Demiştir de ne demek?" derler. Kimileri daha içtendir: "Ben çıkarıma bakarım, ona göre fetva veririm, parayı bastır, istediğin fetvayı al götür" diyenler bu "içten" olanlardır

Herşeyden önce bu sorunu çözmeliyiz: Evrensel Ahlak ve Tabii Hukuk ile, insanlar arasında güçlülerin dayatması sonucunda yönlendirilen ve oluşan töreler her zaman uyuşmadığına göre "Evrensel Ahlak diye bir şey yoktur!" yargısını kestirip atacak mıyız? "Altyapı sadece ekonomik ilişkilerdir, üstyapı bunlara göre belirlenir" diyen de pek kalmadığına göre, "tek gerçek Orman Kanunu'dur, Tabii Hukuk da esasen bundan ibarettir, Medeniyetler Savaşı da bu gerçeğe dayanır, zamanı gelinceye kadar nineniz, kılığına girip size yeni yeni masallar anlatacağız, eşref saati gelince de sizi kıtır kıtır yiyeceğiz, Huntington masalından anlamadıysanız, Andersen masallarına eklediğimiz Karikatürlü masal kitabından da mı anlamadınız?" diyen ninemiz kılıklı kurtların kucağından inecek miyiz? Yoksa safça sorularımızı sürdürecek miyiz: "-Nine, senin nükleer dişlerin niye bu kadar uzun? " - Yakında zamanı gelince seni de parçalayıp yutmak için sevgili yavrum!" Fakat "Kırmızı şapkalı kız" masalı, Post-modern Andersen masalcılarınınki gibi bitmez yanılmıyorsam! Şu halde bu masalcıların da masallarını bir kez daha gözden geçirmelerinde yarar var!

Ne "alt yapı - üst yapı" tekerlemelerinden, ne hotozlu kurt ninemizin söylediklerinden daha ilk sorumuza bile cevap bulamadık. Şu halde aklımıza başvuralım ve nemelazım, bilim dışılıkla itham edilmeyelim diye hotozlu kurt sözde ninemizin "cıss! Dokunursan ağzına biber sürerim!" tehditlerinden de korktuğumuz için, biblo olmaktan öte hiçbir görev vermediğimiz; Tabii Hukuk'un kara kaplı kitabını rafdan indirelim ve ilk cümleye bakalım: "Tanrı bir postulat filan değil, akli apaçıklıkların en önde gelenidir. Tanrı varlıktır ve varlık tek ilkedir. Yokluk ilke olsa idi, Yokluktan varlık doğmasına imkan olmazdı.

Şu halde senin varlığın Tanrı'nın mutlak varlığı ile mümkündür" daha ilk cümleyi okuduktan sonra içinize ferahlık ve neş'e dolmuş iken, hotozlu kurt ninenin tehdidi yükselir: "Bu kadarını okumana müsaade ediyorum, bazı masallarıma da aşağı yukarı bunun gibi bir tekerleme ile başlarım, fakat gerisini okursan seni mahvederim, gerisi uslu, terbiyeli, ılımlı, Kalvenist Müslüman çocuklara yakışmayan ayıp şeyler! Vallahi şimdiden yüzümü ateş bastı! Bırak elinden onu yoksa!"

Bazı "ekonomi" bilen kısa pantolonlu sinsi oğlan psikolojisinden kurtulamamış, hotozlu kurt ninenin kucağından inmeyen küçük kardeşlerimiz göze girmek için derhal "at o kitabı elinden!" diye bağırsalar da, kurt ninenin kucağından kurtulup okumayı sürdürürseniz şunu görürsünüz: "Yaradılış, sonsuz ve sınırsız sevgi olan Mutlak ve Tek Varlık'ın sevgi tecellisidir. Sevgiden de bütün diğer değişmez değerler ve bu değerleri koruyan temel ilkeler kaynaklanır. İnsanlık onurundaki mutlak eşitlik ilkesi ve başkasına zarar vermedikçe ve dolayısı ile açıkça ve bu ilkelerden birisi ile yasak edilmedikçe, faaliyet özgürlüğü ilkesi, dürüstlük ve adalet ilkesi gibi, ahde vefa ilkesi gibi" şu halde derhal "rahibin öldürülmesi de diğer bir şekilde inancına göre yaşama hürriyetine dokunulması da demek ki doğru olmamak gerekir" diye düşünmeye başlarsınız

Düşünün, fakat hotozlu kurt ninenize de kucağından inmeyen sinsi oğlanlara da yüksek sesle düşüncenizi söylemeden önce en az dokuz kere yutkunun, belki de hiç söyleyemezsiniz, çünkü hotozlu kurt nineden önce bu sinsi oğlanlardan birisi, ninenin üslubunu takliden "hınzır kafir fundamentalist terörist! Ninemiz sana böyle mi öğretti?" haykırışı ile sizi pataklamaya kalkışabilir. Serçeden korkarsanız darı ekmeyin, kurt nineden ve sizden sonra yemeyi düşündüğü sinsi oğlanlardan korkarsanız, içinizi dökmeyin!

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi