T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 15 ŞUBAT 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
Akşam saatlerinde yolların kalabalığı artıyor. İşinden çıkıp evine dönmek isteyen insanlar otobüsle, tramvayla, minibüsle ve otomobilleriyle yollara düştüğünde, trafik adım adım ilerliyor ve çoğu noktada kilitleniyor. İşte o kilitlenen bölgelerde seyyar satıcılar çıkıyor karşımıza. Su, simit, araçlar için telefon şarjı, parlatma süngeri, keten helva, temizleme bezi, çiçek. Ne ararsanız var.
Acıkan simitle karnını doyurabilir. Suyunu kolasını içebilir. Üstüne tatlı niyetine bir tane de keten helva yedi mi, gözleri "Termosla çay satan biri yok mu?" diye aranmaya başlar. Trafik o kadar yavaş akıyor ki, arada lastik değiştirmek bile abes karşılanmaz. Hele köprü yolları milim hesabıyla ilerliyor, ona ilerlemek denirse.
Geçenlerde bir akşam karşıya geçelim dedik. Bir buçuk saat geçtiği halde köprüye yaklaşmak bile mümkün olmadığı için, bir yerden geri döndük. Ve şu karara vardık: Üçüncü köprü de kurtarmaz bu trafiği. Üç köprü, üç de tünel olsa belki bir derece idare eder. Bakın, buraya bir mim koyun; İstanbul'un nüfusu yirmi milyona dayandığı zaman, adam haklıymış yahu diyeceksiniz.
Tıkanan trafikteki çiçek satıcıları, sürücülere yaklaşıp, üç tanesi beş lira yahut beş tanesi üç lira gibi fiyatların cazip olduğuna vurgu yapıyor; bununla yetinmeyip direksiyondakileri en zayıf yerinden vurmak için şöyle söylüyorlar: "Yengeyi sevindir." Olur, sevindirelim.
Çiçekçilere göre direksiyondaki kişi mutlaka evli. Yine onların peşin hükmüne göre, yenge evde oturmuş gelecek çiçeği bekliyor. Çiçek gelirse sevineceği de kesin.
İyi de kardeşim, üç-dört araçtan birinin direksiyonunda kadın sürücüler var. Onlara yaklaşıp çiçeği burnuna dayadığında "Enişteyi sevindir" diyorlar mı? Hiç sanmıyorum. Hatta ısrar ve merakla takip ettim, kadın sürücü gördüklerinde tek kelime etmiyor çiçek satanlar. En fazla konuşanı "Abla, çiçek" deyip geçiyor. Herhalde "enişteler çiçekten anlamaz" hükmü de yerleşmiş durumda. REKLÂM MI TANITIM FİLMİ Mİ? Kuş gribi dolayısıyla tavuk satışları düşünce, 19 firma bir araya gelerek "Sağlıklı Tavuk Bilgi Platformu"nu oluşturdular. Yapılan çalışmaların başında Uğur Dündar'ın rol aldığı kısa tanıtım filmi geliyor. Ünlü gazeteci tesisleri geziyor ve ürünlerin ne kadar temiz şartlarda hazırlandığını seyircilere gösteriyor. "Tanıtım filmi" deyişimizin sebebi, "Bu bir reklâm değildir. Uğur Dündar ücret almamıştır." ibaresinin bulunması.
Bir reklâmın reklâm olması için, filmde rol alan kişinin ücret alıp almadığına mı bakacağız? Kafam karıştı. Uğur Dündar ücret alsaydı, reklâm sayılacak mıydı? Satışları artırmaya yönelik bu filmin son derece başarılı olduğunu ve üreticilerin tavuk fiyatlarını yükseltmeyi düşündüklerini de eklemek gerekir. Ki sizin de kafanız karışsın. VADİYE GEL Kİ GÖREM Deniz turizmi, tarihi turizm, sportif turizm, bilimsel turizm, dinsel turizm, cinsel turizm, kültürel turizm, sağlık turizmi derken şimdi bunlara bir yenisi eklendi. Yunanistan ve Bulgaristan'dan Edirne'ye Kurtlar Vadisi Irak filmini görmek için otobüsle turlar düzenleniyor. KABİR BELGESİ Ulaştırma Bakanlığı karayolu taşımacılığında işlerin karakucak yürümesinin önüne geçmek amacıyla "Lisans uygulaması" başlatıyor. Kamyonların yaşı, taşıma kapasitesi, sürücülerin eğitimi, uygulanan ücret gibi konular kontrol altına alınacak. Kamyoncuların K 1 denilen bir belge almaları şart koşuluyor.
Bu yapılanlara bir itirazım yok ama belgenin ismi sinir bozucu. K 1 belgesini almak, mezar yeri almakla karıştırılabilir. Başka bir isim bulunsaydı muhakkak daha iyi olurdu.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |