|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 15 ŞUBAT 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
|
Osmanlı coğrafyasının odak noktası olan Anadolu'da toprağın altındaki dünya, üstündekinden çok daha zengin ve çok daha canlıdır. Gönül dünyasının fatihlerinin Anadolu'da yaktıkları ateş bütün dünyayı aydınlatmaktadır. Onların yüzyılları aşan ışığı olmasaydı, Anadolu insanı gecenin karanlığında gündüzün aydınlığının işaretlerini göremezdi. Güzelliğe vurgun olan, rüzgar ve sulara karışmış şiiri duymakta güçlük çekmez. Anadolu güzelliğin vatanıdır. Anadolu'nun şiirini yakalayabilmek için, Edirne'den Erzurum'a, Urfa'dan Kastamonu'ya bütün şehirleri bir bir görmek gerekir. Anadolu'da nereye gidilirse gidilsin, Türk toplumunu dönüştüren gönül fatihlerinin eserleriyle karşılaşılır. Onlar Anadolu'nun kültür, sanat ve hayatına öylesine karışmışlar ki, hiçbir gücün onları birbirinden ayırması mümkün değildir. Anadolu onlarsız, onlar Anadolu'suz yaşayamazlar. "Şair değil, güneş değil", Anadolu'da "Toprak olsam veli ordularına" diyen, Mavera dergisinin yedi güzel yazarından biri M. Akif İnan, hafta sonunda Memur Sendikaları Konfederasyonu'nun İstanbul İl Başkanlığı'nın Altunizade Kültür Merkezi'nde düzenlediği toplantıda anıldı. Açış konuşmasını Konfederasyon Başkanı Ahmet Aksu'nun yaptığı panele, Erdem Bayazıt, M.Atilla Maraş, Ahmet Yurtman, Zübeyir Yitik ve ben konuşmacı olarak katıldık. Üç yanı denizlerle çevrili Anadolu'nun insanını, denizlere yaslanmaya çağıran İnan, arkasında "Hicret" ve "Tenha Sözler"e giren şiirleri dışındakileri sağlığında yayınlamadı. Asıl şiirlerini, karalardan çok daha zengin olan ve bütünüyle keşfedilmemiş denizlere sakladı. Çünkü O "Sırrını denizler taşır insanın" diyordu. Şiir ve Anadolu sevdalısı Şaban Abak'ın yorulma bilmez çalışmalarıyla, eserleri Eğitimciler Birliği Sendikası'nın yayınları olarak yeniden sevenleriyle buluştu. Osmanlı coğrafyasında yaşayan herkes, kendini, ister farkında olsun, isterse olmasın mutlaka bir gönül zengininin sofrasında bulur. Çünkü gönül ustaları, gökkubbenin altında hiçbir şehiri yalnız bırakmamışlardır. Yalnızca Yunus'un Eskişehir'den, şiirleri gibi, yalın ve derin türbesinin dışında bilinen az dokuz makamı vardır. Onlar yeryüzünün gökyüzüne açılan kapıları olan kabirleriyle ulaşmadıkları yere eserleriyle ulaşmışlardır. Bir gönül ustasına yolu uğramayan, hem yeryüzünde, hem de gökyüzünde yalnızlığın tutsaklığından kurtulamaz. Çünkü "Sonsuzluk Kervanı"na katılmayan, bencilliğin denizlerinde boğulur. İnsan "Bir eteği tutmaz", bir gönül dostuna konuk olmazsa, Anadolu'nun sırrına eremez, kervan göçer ve dağ başında ışıksız kalır. Ölümsüzlüğün ışığı Anadolu'da gönülden gönüle şiirle taşınır. Süleyman Çelebi gönülleri aydınlatan söz ustalarının başında gelir. Anadolu'da İnan'ın şiirinde dile getirdiği gibi: "Yücelerden yücelerden/Gündüzlerden gecelerden/Sessiz dilsiz hecelerden" herkesin gönlüne "Kelam yağar" ve "Işık ağar". Bunun için, Anadolu bin yıllık tarihinde, bütün toplumların bal yapmada yararlandığı zengin "Çiçek denizi" olmuştur. Gönül evi yıkmayan, ölümden korkmaz. Şairler ölür, şiirleri ölmez. "Ölüm yoktur, Allah diyene."
|
![]()
| ||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |