T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 15 ŞUBAT 2006 ÇARŞAMBA | ||
Domuz tüccarı, Amerikan Kongresi'nin bir oturumunda, jambon ve sosis pazarını küstahça ellerinden almaya kalkışan "Zümrüt Cumhuriyeti"ne savaş açılmasını teklif eder. Teklifi ezici bir çoğunlukla şappadak kabul edilir. Profesör Obnubile şaşakalır: "Siz bu savaşı bu kadar lakayt bir şekilde ve ivedilikle nasıl onaylarsınız?" "Dert etmeyin canım!" karşılığını alır, "Altı üstü sekiz milyon dolara mal olacak önemsiz bir savaş bu." Obnubile aklını bir türlü alıştıramaz: "Ya insanlar?" Meşhur cevabı mutlaka hatırlamışsınızdır: "Sekiz milyon doların içine insanlar da dahil." Anatole France, Amerika'nın politik karakterini, yeni pazarlar elde etmek için savaş çıkarmayı kendisine "helal" görmesini, insana verdiği değeri taa 1908'de yazdığı "Penguenler Adası" adlı eserinde böyle hicveder. Geçen yüzyıl, Amerika'nın menfaatleri uğruna mazlum uluslara özel/bağımsız alan tanımayan ve bu ulusların olanca yer üstü-yer altı zenginliklerini küresel sömürüsünün "kamusal alanı" gören örnekleriyle doludur. Amerikan işgal ve tehdidinin Ortadoğu'yu çepeçevre sardığı, "İslamofobi" hastalığının her geçen gün yaygınlaştığı günümüzde, o uğursuz ve lanet olası 11 Eylül saldırılarının sonuçlarından hareketle tekrar ele alınması ne yazık ki faydasız. Bir yüzyıl sonra başka bir Morris'in, başka bir Mc Namara'nın "100 Yılın İtirafları"nı çekmesini beklemekten başka çare yok. Ama hiç değilse, matah bir şeymiş gibi Huntington'un "Medeniyetler Çatışması" lüzumsuzluğuna zırt-pırt vurgu yapmasak diyorum. Hatta görmezlikten gelinse ne kaybedilir ki? Sanki gizli bir belgeyi deşifre edercesine iştiyakla üzerinde durmanın ne anlamı var? Bu tip projeler, hayatiyetini içeriğine değil gündemden düşürülmemesine borçlu değil mi? Tıpkı o sefil ve seviyesiz Danimarka rezilliğinin gereksizce muhatap alınması gibi. (Ya da, hayatı bütünüyle "kamusallaştırarak" nerdeyse "toplama kampı"na indirgeyen o profesörün zeka dolu, incelikli Danıştay kararı yorumuna kulak vermek gibi.) Halbuki "çağcıl" medyanın yegane yakıtı alaka ve "tepki" değil mi? Kahredici bir ilgisizlikle, yok sayıcı bir mağrurlukla karşılansaydı, "Gaye İnsan"ın buyruğu olan ferasete uygun bir örnek tavır sergilenmiş olmaz mıydı? İfade özgürlüğü maskeli ayrımcı ve ırkçı maskaralığını, Müslümanların tepkisini test etmeyi amaçladığını söyleyerek izah etmeye çalışan o kukla faşist editörün provokasyonunu, sonuçlarını hesaba katarak ele almak daha doğru değil miydi? Cemil Meriç, "Avrupa tesamuhu (hoşgörüyü) tanımaz. Tolerans Asyalı'dır" der. Bu tolerans sayesindedir ki; Dante'nin, pagan Vergilius'a gösterdiği saygının binde birini İslam'ın önderlerine göstermediği halde, "İlahi Komedya"sını okumayana nerdeyse entelektüel demiyor ve Alan Parker'ın "Gece Yarısı Ekspresi" filmini aratmayacak kadar Türkleri aşağılayan Cervantes'in "Don Kişot"unu milli bir kahraman gibi çocuklarımıza ezberletiyoruz. O provokatör 'lavuk' kimi test ediyormuş?! Hz. Ömer gülerek, "Cahiliye döneminde"der, "Helvadan putlar yapıp sonra da acıkınca yerdik." Cahiliye Arapları, hiç değilse, Batılı putperestler gibi aç gözlü değildi; kendi helvasını yerdi. Batılı animistler ise kendi helvası dururken arkadaşının helvasını yiyen aç gözlülerdir. Aralarındaki çekişme, "Niye lan benim tanrımı yiyorsun?!" çekişmesidir. Tanrısını, yani menfaatini... Şimdi de, dinlerine paganist Yunan felsefesinin bütün yalancı tanrılarını boca eden bu Batılı putperestler kendilerini Müslümanların üzerinden temize çekmeye, yeniden üretmeye çalışıyorlar. Bu materyalist kapitalistlerin Doğu deyince şahlanıveren 'Hıristiyanlıkları', Amerikan emperyalizmine yol açıcı arazi çalışmasından başka bir şey değildir.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |